Türkiye
Giriş Tarihi : 19-05-2016 15:03   Güncelleme : 19-05-2016 15:03

19 Mayıs’ta ne oldu..!

Bizlere Mustafa Kemal Paşa’nın kırık dökük, kelimesi kelimesine söyleneni hatırlıyorum ‘köhne Bandırma vapuruyla gizlice Samsun’a gittiği’ anlatılmıştı

19 Mayıs’ta ne oldu..!
Bizlere Mustafa Kemal Paşa’nın kırık dökük, kelimesi kelimesine söyleneni hatırlıyorum ‘köhne Bandırma vapuruyla gizlice Samsun’a gittiği’ anlatılmıştı. Herhalde ‘İngiliz işgali altındaki İstanbul’dan üstelik kocaman bir gemiyle nasıl gizlice gitti’ sorusu çokça sorulmaya başlanmış olacak ki hikâyede bazı değişiklikler yapılarak, Padişah’ın Karadeniz yöresinde ortaya çıkan direniş hareketlerini bastırmak üzere Paşa’yı gönderdiği ve Bandırma vapuruna bu şartla İngilizlerden izin alındığı düzeltmesi eklendi. Böylece ‘Atatürk Samsun’a çıktı’ anlatısında başka düzeltmeler daha yapılması gereği duyuldu. Bunlardan ilkinin şu olması gerekirdi: Samsun’a çıkan Gazi Mustafa Kemal Paşa’dır; henüz soyadı kanunu olmadığı için Atatürk değildir. Tarihe soru sormak Yine de sorular biteceğe benzememektedir. Padişah işgale karşı direnen mahalli kuvvetleri Müdafa-i Hukuk teşkilatlarını neden susturmak istesin, neden bunun için Mustafa Kemal Paşa’yı görevlendirsin? O bölgedeki mahalli yönetime bağlı askerler dururken, Paşa’nın yanındaki birkaç subayla bu işi yapmak üzere oraya gönderildiğini iddia etmek size mantıklı geliyor mu? Haydi diyelim bunu mantıklı bulduk, varsayalım Padişah Mondros hükümlerine rağmen asker çıkarılıp işgal edilen İstanbul’u görmeyerek, hâlâ bu anlaşmaya uyulur ümidiyle İngilizleri kışkırtmamak için direnmeyi uygun bulmuyordu; hatta bir adım daha ileri gidip Padişah İngilizlerden korktuğu için veya onlara teslim olup, onlarla işbirliği yaptığı için Paşa’yı bu işe memur etti diyelim, adama sormazlar mı neden onu tercih etti? O zamana kadar M. Kemal Paşa’nın savaşçı kimliğinin, kahramanlığının dışında direnişçileri bastırma ya da uzlaştırma gibi bir marifeti olduğunu kim biliyor, kim söylüyor? Sorular arka arkaya gelmeye devam ediyor. Mustafa Kemal Paşa deniz yoluyla Samsun’a çıktığında onu bu şehirde karşılayan heyet, Gazi’yi gazete fotoğraflarından, TV görüntülerinden tanıyamayacağına göre nereden duyarak kendilerini karşılamak üzere orada toplanmıştır? Karşılayanlar Padişah’ın emirleri doğrultusunda çekilen telgrafla meseleden haberdar olarak orada bulunmuyorlarsa, direniş hareketini bastırmak, Milli Mücadele’nin nüve unsurlarını etkisizleştirmek isteyen Paşa’yı geri göndermeleri gerekmez miydi? Oysa gelenlerin arasında başta Samsun Müftüsü olmak üzere, direnişçilerin, Milli Mücadele’yi mahalli düzeyde başlatmış olanların bulunduğu dolayısıyla Paşa’nın da bu mücadele için geldiği zaten bilinmektedir. Tarih nerede başlar? Elbette merak edilen başka hususlar da var. Kazım Karabekir Paşa kolordusunu neden terhis etmemiş, önce Vahdeddin Han’la, Genelkurmay Başkanı’yla İstanbul’da Mustafa Kemal Paşa’yla görüştükten sonra Erzurum’da görevinin başına dönmüştür? Gazi Karadeniz üzerinden Anadolu’ya çıkarken aşağı yukarı yakın zamanlarda ünlü Hamidiye kahramanı Bahriye Paşası (Oramiral) Rauf Bey neden Ege üzerinden Anadolu’ya geçmeyi tercih etmiş(!), Ali Fuat Paşa ise neden İzmit’ten karayoluyla Anadolu’ya geçmişlerdir. Onlar hangi direniş hareketini, hangi asayiş bozukluğunu düzeltmek için hareket etmişler ve tesadüfen mi Mustafa Kemal Paşa’yla buluşmuşlardır! Tarih kurgusal olarak tasarlanıp, yapay bir şekilde inşa edilmeye başlanınca soruların ardı arkası kesilmiyor. Her alanda olduğu gibi yeni sorular soruldukça, gerçeğin üstünü ne kadar örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, resmi tarihin kurgulamaya çalıştığı olaylar arasındaki bağlar çözülüp dökülüyor. İşin ilginç tarafı henüz şu soru hala cevap bulamamıştır: Trablusgarp’ta atılan top mermilerinden sıçrayan bir parça gözüne isabet edince, Mustafa Kemal Paşa’yı o zamanın haberleşme, ulaştırma şartlarının zorluğunu aşarak dünyanın bilinen en iyi göz doktoruna, İsviçre’ye gönderip ameliyat ettiren, Gazi’nin gözünü kurtaran Osmanlı istihbarat örgütü (ki bu operasyonu yapanın Kuşçubaşı Eşref Bey olduğunu söylemeye gerek yoktur) bütün bu olaylar olurken uykuya mı yatmıştır, ne işle meşguldür? Yoksa onlar tarihi yazmaya çoktan başlamışlar mıydı! Vedat Bilgin- Akşam Gazetesi
adminadmin