Analiz
Giriş Tarihi : 16-08-2018 09:19   Güncelleme : 16-08-2018 09:19

“ABD’ye karşı başka dostlar” meselesi üzerine

“ABD’ye karşı başka dostlar” meselesi üzerine

ABD ile aramızda bir savaş var. Bunu biz söylemiyoruz. Başkanları Trump söylüyor, Dışişleri bakanları, Beyaz Saray sözcüleri söylüyor. Baş göz üstüne, aldık kabul ettik. Ne mutlu; düşmanın büyüğüyle savaşmayı nasip eden Allah’a hamdolsun. Biz savaş istemeyiz, haramdır; ama kapımıza gelirse de kaçmayız çünkü o da haramdır. En azından bundan sonra “stratejik ortak”, “NATO müttefiki” gibi zırvalar çöpe gitmiş olur. Şöyle gönül rahatlığıyla düşmana “düşman” deriz. Bu, yazının konusu değil ama not düşmüş olalım: “Obama ve ekibi gibi, liberal kaypaklığın zirvesinde sinsi düşmanlardansa bu şekilde aptalca, ağzına geleni tweet atan düşman tercih edilmeli…”

Şimdi gelelim “ABD’ye karşı yeni dostlar” meselesine. Bence biz siviller en çok burada tetikte olmalıyız. Bir savaşın en tehlikeli, en yıpratıcı, en yıkıcı tarafı düşmanın attığı top değildir. Düşman top atıyor diye sığınmak için kaçan korkakların kaçtığı yerde esir alınma ihtimalidir. Devlet elbette tedbirler, stratejik hamleler yapar. Yapmalıdır da... Bu bağlamda ABD bugün düşman, yarın tekrar dost, haftaya tekrar düşman olabilir. Bu çağda dünya böyle dönüyor. Bunu ahlaksız bulabilirsiniz o zaman sizi, “Nizam-ı Âlem” davasında gazaya alalım değilse dünya şu anda böyle. Devlet sabahtan akşama dost-düşman etiketlerini toplayıp yeniden dağıtabilir. Bu bizi ilgilendirmez çünkü gerçek değildir. Adı üzerinde siyasidir ve siyasetin bütün kan davaları da nikâhları da geçersizdir. Ama medya Çin’i, İran’ı, Rusya’yı, İngiltere’yi yeni dostlar diye taktim etmeye başladıysa, insanlar da bu zırvalara inanırsa tehlike çanları çalıyor demektir. Çin’den dost mu olur, Rusya’dan İran’dan dost mu olur? Ne dostu! Hepsi Türkiye’yi, ABD’nin elinden kaçırdığı av gibi görüyor. Hepsi, ABD, Türkiye’yi düşürse de biz kapsak peşindeler. Dost most yok! Hepsi düşman, hepsi rakip, hepsi işgalci hepsi aynı... Dost Azerbaycan, Pakistan... Dost Suriye, Katar... Dost Filistin, Mısır (Sisi faktörü geçici hastalık)… Dost Sudan, Somali, Endonezya... Ama İran, İngiltere, Rusya, Çin, Suud değil.

Doların yükselmesinde ABD’nin tek başına mı olduğunu düşünüyorsunuz? Bunu Trump’ın aptallığı başlattı evet; ama köpürtenlerden biri de İngiltere. Körfez ülkeleri köpürtmedi mi; Suud parasıyla, lobisiyle bu saldırıya katılma mı? Mesele şu; ABD, Türkiye’yi 1945’te bir av olarak boğazlamış ağzında kaptığı av olarak dolaştırıyordu. Türkiye zamanla güçlendi ve saplanmış dişleri tek tek sökerken, geveze Trump ağzını açınca daha hızlı kurtulmaya başladı. Şu an itibariyle Trump’ın Kasım 2018’de Kongre seçimleri var, kafasında hayal ettiği aptalca bir “Yeniden Harika Amerika” diye baştan sona dolar endeksli güya bir güç planı var, Yahudiler’den aldığı gaz var, İngiltere’nin yaptığı ters köşeler var… Bu kadar saçma telaşın altına ezilen Trump, giderek daha da geveze oluyor ve ağzını her açtığında 75 senedir dişlerinin arasında tuttuğu ne varsa düşürüyor. İşte Putin, Kraliçe, Hamaney ve Cinping, Trump’ın tünediği Beyaz Saray’ın altına gelmişler ağacı sallayıp düşenleri toplama telaşındalar. Demem o ki, Trump’ın ağzından düşüp İngiltere’nin, Rusya’nın ağzına girmenin de bir âlemi yok. Nereden biliyoruz bunu? Mesela Berlin Uluslararası İktisat Üniversitesi Başkanı Jörg Rocholl’ün açıklamasına bakalım. Bu 45 yaşındaki adam, derin Almanya’nın sözüne itibar ettiği birisidir. Diyor ki: “Dolar krizi, Türkiye’de yeniden adalet tesisi için bir fırsattır; hukuk tesis edilmezse kriz çözülemez…”

Adaletten, hukuktan kastının ne olduğunu izah etmeye gerek var mı? “ABD, Türkiye’yi köşeye sıkıştırdıysa biz teslim alalım” diyor yani. Bu hep böyledir, bir ülkede kriz varsa bu başka ülkeler için o ülkeyi teslim alma fırsatıdır. Bu teslim alma işine “dostluk” denir.

1945 yılı sonrası dünyanın kesin kuralı şudur: “Amerika’ya dost olarak işe yaramazsan düşman olarak işe yararsın. Amerika, dostlarından kazandığından daha çok parayı düşmanlarından kazanıyor 50 senedir…”

Devlet tam da bu keskin dengenin üzerinde savaş veriyor. Uluslararası varlık ve söz hakkı mücadelemizin kritik aşamasındayız. Türkiye’nin Irak, Kazakistan, Suriye, Ürdün, Arnavutluk, Yunanistan olmadığını onlar çok iyi biliyorlar. Asıl dert bunu biz bilmiyoruz. Şimdi bu sınıf atlamaya, gerçek yerimize gelmeye çalıştığımız büyük gelecek kavgasında devletin hareket kabiliyeti doğrudan sivil kamuoyunun birlikteliğine bağlı. Konu AK Parti-CHP meselesi değildir. Şu anda CHP’nin bile kendi içinde yaşadığı kavga Türkiye’ye zarar verir. Hemen acilen, ya Kılıçdaroğlu ya İnce kendini Türkiye’nin geleceği için feda etmeli ve CHP bir araya gelmelidir mesela. Her aile önce kendi içinde birlik olacak. Sonra bütün aileler aralarında birlik olacak. Sonunda herkes devleti etrafında birlik olacak. Bunun başka hiçbir yolu yok. En ufak bir şımarıklık kalenin kapısını içeriden açmaktır. İlaç saklayan ecza depoları, ‘Dur bakalım bayram geçsin’ diye un stoklayan değirmenler, ithalatla hiçbir ilgisi olmayan mallara zaman yapan toptancılar, kiracılarını arayıp zam isteyen mal sahipleri ya da ‘Para yok’ diye dolar bozmayan döviz büroları hepsi düşmana üç kuruş için içeriden kapı açan hainlerdir işte. Yalan yanlış haberler yapan gazetecilerse kalenin üzerine çıkıp düşmana “Buraya vurun” diye işaret veren casuslardır. Bütün yaşanan bu sancılar, Türkiye’nin yeni seviyesini kabul ettirme kavgası.

Hep birlikte Türkiye’yi müdafaa ederken öte yandan acele etmemiz gereken başka bir konu da krizi derinleştirme ve dünyaya yayma çabaları olmalıdır. Çünkü bu kriz, ABD’nin düşmanlarının sayısını artırdığı gibi ona karşı ittifakları da büyütüyor. Bu durumda 1945 sonrası sömürü düzenini sarsmak için birinci hamle olan “Dolar hegemonyasının bozma” hedefi bu savaşın şiddetinin artmasıyla sağlanabilir.

Erem Şentürk / Diriliş Postası

adminadmin