Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 10-07-2013 11:17   Güncelleme : 10-07-2013 11:17

AÇLIKLA DOYMAK

Ramazanın ilk günündeyiz

AÇLIKLA  DOYMAK
Ramazanın ilk günündeyiz.

Derin bir rehavet ve bitkinlik hali üzerimize fevkalade yakışmış durumda.
Uyuşuk bir halde, bir dükkanda alışveriş telaşındayım.

Yanıma birisi yaklaştı ve gözlerime bakarak: "Onlar diyorlar ki: 'Bu ayda oruç mu tutulur, bu cehennem gibi sıcaklarda susuz mu durulur? 18 saat aç mı kalınır?" Siz onları haklı çıkarmayın. Dik durun, canlı olun, kavi görünün. Müslümana sünepelik yakışmaz. Oruç, aç kalmak değildir, aksine açlıkla doymaktır."
 
Açlıkla doymak ne demek?
 
Ramazan tam da adına uygun bir zaman diliminde.

Ramazan, temmuz veya ağustos ayındaki şiddetli ve kavurucu sıcak demekmiş.
Kudsiyet ve azizliğini Allah'tan alan bu mubarek zamanın adı gibi sıcaklık, hararet ve yakıcılıkla ve özellikle de açlıkla çok kavi ilişkisi var.

Açlık ruhanilerin gıdasıdır. Açlık evliyanın sofrasındaki en leziz taamdır.

 Mevlana hazretlerine "bu makama ne ile ulaştın?" Diye soruyorlar. Verdiği cevap şöyle: "El-cuu, el-cuu, el cu'" yani "açlık, açlık, açlık"

Açlıkla o makamların çok derin ilişkisi var.

İnsanın bedeninin ruha hakimiyeti yemek ve içmekle mümkünken, ruhun bedene hakimiyeti ise yemek ve içmekten mümkün oldukca uzak durmakla.

İnsana sürekli olumsuzu telkin eden nefsin en değerli dostu şişkin bir mide.

İnsana hayrı ve güzeli tavsiye eden ruhaniyetin dostu ise mümkün oldukça boş bir mide.
Bu yüzden Hz. Mevlana: " Topraktan beslendikçe göklerden beslenemezsiniz" diyor..
Bu sözde ruhun letafetinin galebe çalması ve insanın, kudsiyetin hazzına ermesi için midesini olabildiği kadar boş tutmasına işaret var.
Bunu yapmak kolay mı? Tabi ki değil. Kolay olsaydı hesabın kitabın anlamı kalmazdı.

Amma işte müslümanlara bu hakikati nisbeten hissettirebilmek için Ramazan denen bir dost var.

O gelince anlıyoruz ruhaniyeti kuşanmış insanın nasıl da maddeden bir nebze sıyrılıp latif bir hale geldiğini.

Düşünsenize, iftar vakti yaklaştığında neredeyse bütün ağırlığımızı kaybetmiş bir haldeyiz.

Sanki uçtu uçacak bir kıvama geliyoruz. 

Bu nasıl oluyor? Açlık ağırlığımızı, maddeyle dolmuş hacmimizi boşaltıyor. Açlık ruhun gıdası haline geliyor. Saf bir cevher olan ruhun gıdası.

Yani aç kalarak ruhumuzu doyuruyoruz. Nerdeyse on bir ay aç kalmış ruhumuzu.

Tok kalmak değil aç kalmak için

Bütün bunlar hakikatimizin görünmeyen en derin katmanında yer alıyor ve bizler bundan tamamen gafil kalıyorken...

Ramazan bize gönderilip bu katmerli hazdan  azıcık da olsa nasipdar ediliyoruz.
Yani Ramazan biraz da aç kalarak ruhlarımızı doyurma ayıdır.

Malum, Ramazan gelince bizim matbuat alemini bir dindarlık sarar.

Her tarafta fetvalar ve takvalar cirit atar.

Bir gazetede "Oruçluyken tok kalmanız için dikkat etmeniz gerekenler!"

"İşte ramazanda sizi tok tutacak besinler"

"Sahurda şunları yerseniz gün boyu kendinizi tok hissedeceksiniz"

Başlıklı haberleti görünce yukarıdakileri düşünmekten kendimi alamadım.

Onbir ay tıkınıp duruyoruz, ramazanda bile iftardan sahura kadar tıkınmaya devam ediyoruz.

 Biraz da ruhumuzun sesine kulak verelim.

Ruhumuzun sesi, basınımızın sesinden daha evladır.

Biri bizi hakikatimize çağırır, diğeri kendi sahte içeriğine.

O içerikte ibadetin anlamsızlığı ve boşluğuna ironik bir gönderme var.
adminadmin