Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 02-11-2012 09:54   Güncelleme : 02-11-2012 09:54

Adalet Terazisi...

Adalet Terazisi...

Sayın aile bakanımız Fatma ŞAHİN Bursa’da kadını şiddetten korumaya yönelik uygulama kapsamında uygulanmaya başlanacak olan, “elektronik kelepçe ve panik butonu’nun” tanıtımını yaptığı sırada elindeki panik butonuyla objektiflere poz verirken çok mutlu görünüyordu. Yaptığı hatanın farkına ne zaman varır ve bu günahının hesabını madur ettiği-edeceği erkeklere nasıl verir bilemem. Aklı başında bir çok insan bu yasa çıkmadan önce yazdı, çizdi ve bakanı uyardı. Yapmayın, etmeyin, bu yasa şiddet gören kadını koruyamaz, Türk aile yapısına zarar verir. Ama dinleyen kim...

Ne diyelim Allah selamet versin...

Neymiş efendim, bu yasa ve yasa ile uygulamaya konulacak olan elektronik kelepçe ve panik putonu kadınları erkeklerin şiddetinden koruyacakmış. Zaten suç işleme eğilimi olan erkekler, evde karısına kan kustursa bile o kadın korkusundan gidip kocasını şikayet edemez. Kadın, o butona veya elektronik kelepçeye muhtaç kalacak kadar şiddet görüyorsa; neden o evliliği devam ettirsin ki? İmkansızlıklar sebebiyle boşanamıyorsa, Devlet o kadına sosyal imkanlar sağlasın. Bu şekilde mağdur olan kadınların sorunlarının çözümü erkeğin erkeklik gururnu ayaklar altına alarak veya erkeğin bütün hayatını altüst etmekden değil, devletin kadına sosyal imkanlar sağlamasından geçer. Erkeği evden uzaklaştırma, panik butonu ve elektronik kelepçeden değil.

Herkes kendi yaşadıkları ve çevresinde yaşananlar ile tanıyor, yargılıyor insanları ve hayatı.   Başta sayın bakan olmak üzere tüm erkekleri şiddete meyilli birer canavar olarak gören zihniyetin yakın çevresindeki erkeklerde sorun olması tüm erkeklerin canavar ruhlu olduğunu göstermez.

Kadınları korumaya yönelik çıkarılan son kanunlar; gerçekten mağdur olan kadınları değil, art niyetli kadınların elini güçlendirmiş, erkeğe zulmetme güçlerine güç katmıştır.

Son yasa değişikliğiyle kadınlara sağlanan haksız imtiyazlar ve tek taraflı uygulamalar yüzünden; adam yıllarca zalim ruhlu karısından çektiği yetmezmiş gibi, bir de Devlet’ten çekiyor, yıllarca adliyelerde süründüğü yetmezmiş gibi birde bu kadına ömür boyu para ödüyor. Parayla başına bela almak dedikleri bu olsa gerek. Sonuçda olan daima masumlara oluyor.

Kadının toplumumuzda ezildiğini, değerinin olmadığını kim bize ezberlettiyse helal olsun bu insanlara işlerini çok iyi yapmışlar. Yurdum insanıda sazan gibi atlamış bu ezbere. Kimse bu işin aslı astarı, sorunun kaynağı nedir diye hiç düşünmemiş. Birileri düşünmemiş ama biz düşündük, araştırdık ve bir sonuca ulaştık. Ve bu ulaştığımız sonucu bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyoruz. Aslında sorunun kaynağı; “Aile yapımızın hızla bozulması” ve bu bozulmaya hukuk sistemimizin medyanın ve yöneticilerimizin katkıda bulunmasıdır.

Bu hale kısa bir zamanda gelmedik. Aşama aşama bize ezberletilen sloganlarla yönlendirildik ve Anayasamıza Pozitif (Negatif) ayrımcılık tanımları sokuldu. Hani eşitlik ilkesi? Nerede adalet anlayışı? İddia edildiği gibi asıl amaç mağdur olan kadını korumak ise bunu masum erkeklere zulmederek başaramaz devlet.

Kadınlar için seferber olan yasalarımızda erkeği koruyan bir kanun maddesi yok. Erkekler bu kanunlarla iftiraya açık hale gelmiştir. İspat yükümlülüğü aranmaksızın, kadınların ifadesi değişen bu kanun gereği doğru kabul edilmektedir.

Yani; Hukuk’un en temel kurallarında olan “masumiyet ilkesi” kadın kocasını şikayet ettiğinde geçersiz duruma gelmiştir. Bir başka ifadeyle karınız size iftira atarsa o iddiasını ispat etmek zorunda değil, siz kendinizi aklamak zorundasınız.

Mevcut şartlarda Türkiyede evlilik erkekler için daha büyük bir risk haline geldi. Şimdilik çoğu kimse yaşananların ve ileride yaşanabileceklerin farkında değil. Sadece eziyet görenlerin gidip kocasını şikayet edeceği zannediyor. Medeni kanundaki bazı usuli hükümler kocayı hizaya çekmek için kullanılıyorken, çok daha kolay olan böylesi bir imkanın kötü niyetli kadınlar tarafından  mutlaka istismar edildiğini, edileceğini kimse hesaba katmıyor. Kanunların kendilerine sağladığı imkanların farkına vardıkça art niyetli kadınlar bu yasayı suistimal etmeye başladı.

Kadın yıllarca çalışarak emeğiyle elde edemeyeceği maddi imkanlara, bu yasa sayesinde birkaç yıl evli kalıp boşanarak kavuşmakta. Ayrıca; mal mülk için evlenenler vardı, mevcut yasayla şimdi bu iş daha da kolaylaştırıldı. Basit bir anlatımla söylemek gerekirse “İspat yükümlülüğü yok. Kafan bozulduğunda git adamı şikayet et, iki ay sonra boşanma davası aç, o şikayeti delil göster, sonra gelsin paralar…” Oh ne ala memleket, suyundan da koy usta...

Devlet kendisi bile kadrolu memuruna birkaç yıl çalışıp ayrıldığında, ömür boyu maaş bağlamazken; hangi mantıkla bir erkeği ömür boyu nafaka ödemeye, köleliğe mahkum etmekte anlamak mümkün değil. Bunun haklı sebepleri olsa bile nafaka konusunda bir zaman sınırı olmalı, erkeğin ömür boyu nafaka ödemesi hiç adil değil.

 “Boşanan kadın, kocasının desteğinden yoksun kalacağından” Böyle bir gerekçe olur mu? O halde; karısının desteğinden yoksun(!) kalmasın diye, erkek için de bir şeyler düşünülsün.

Neymiş efendim “Nafaka Sosyal Devletin gereğiymiş” Ben bunu anlayamadım. Lütfen anlayan birisi banada anlatsın Allah rızası için. Nafakayı ödeyen erkek ama Sosyal olan Devlet. Nasıl bir mantık bu? Erkeğin parasıyla “erkeklik” yapmak kolay. Eğer devlet gerçekten “Sosyal Devlet” olmak istiyorsa kendisi ödesin nafakayı.

Yahu; birbirlerini korumak ve destek olmak eski eşlerin vazifesi olacaksa; neden boşansınlar? Bir erkek eş seçiminde yaptığı bir hatanın faturasını neden bir ömür boyu ödesin. Kendisine eş diye seçtiği ve hayatını kararan  amazona ayrıldığı halde neden bir ömür boyu para ödesin? Bu canavarın daha iyi ve bedavadan yaşamasına aracılık etsin?

Yanlış anlaşılmak istemem, tüm kadınları itham etmiyorum, gerçekten mağdur olan kadınlar var, her cinsin iyisi kötüsü var. Eli öpülesi hanımları ve analarımızı tenzih ederim. Ben sadece çözüm olarak sunulan yöntemin doğru olmadığını söylüyorum.

Devletin asıl görevi “Vatandaşlarına adalet dağıtırken terazisini doğru tutmaktır.” Ayrımcılık yaparak; kimin hakkını kimden alarak kime verdiğini iyi düşünmeli adına devlet denilen kurumsal yapı. Adalet mağduru korumak adına masuma zulmederek sağlanmaz! Her türlü ayrımcılık, yeni haksızlıklara ve facialara sebep olur.

Devletin dengeleyeceğim diye parmağını bastırdığı terazi, manav terazisi değil, adalet terazisi. Bu terazi başka terazilere benzemez, bir kere ayarı bozulduğu zaman bir daha kolay kolay ayar tutmaz. Adalet terazisi bozuk olan bir devletin ömrüde çok uzun soluklu olmaz.

Konu ciddi, bizde de söyleyecek söz çok. Ama lafı uzatmadında bir faydası yok.

Özetle açık bir şekilde ülkemizde “Kadın Faşizmi” yapılmaktadır. Erkekleri fiilen KÖLELEŞTİREN kanunlar hala yürürlüktedir.

Bu kanun ve uygulamaların özeti ise şudur.

Ey Türk erkeği

“Feminizm bitti, artık Amazon Çağındasın, ayağını denk al”

adminadmin