Röportaj
Giriş Tarihi : 11-03-2017 10:15   Güncelleme : 11-03-2017 11:24

Adem Özköse, Hayatımda çocuklarıma Anlatacak 3 Şeyim Var

15 Temmuz’da sokağa çıkan orta yaş altındakiler sadece büyüklerinden dinledikleri ve medyadan okuyup izledikleri kadarıyla bilgi sahibiydiler 28 Şubat süreci hakkında. O gece 20 sene evvel yaşanan post-modern darbenin kanlı haliyle imtihanını verdik millet olarak...

Adem Özköse, Hayatımda çocuklarıma Anlatacak 3 Şeyim Var

28 Şubat sürecinde lise çağında hapse girdiğinde işkenceye maruz kalan Adem Özköse, Diriliş Postası'ndan Hüseyin Akkaş'a yaptığı açıklamada,  “Bize işkence edenler namaz arası verdiklerinde dinleniyorduk” sözleriyle post modern darbenin görünmeyen aktörlerini deşifre etti. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen hala hapislerde mağdur edilmiş insanların olduğunu ve özgürlüğüne kavuşamadığını söylerken “400’e yakın insan var şu anda. Bu insanların tekrardan yargılanmaları gerekiyor. 28 Şubat eğer bir darbe ise 28 Şubat mahkemeleri iptal edilmeli. Siz diyorsunuz ki 28 Şubat bir darbedir, bir hukuksuzluktur. Tekrar yargılanma yolları açılmalı o halde” diye belirtti.

15 Temmuz ile 28 Şubat’ın farkı var mı?

15 Temmuz da 28 Şubat da Türkiye’ye düşman darbelerdi. İkisi de halkımıza karşı yapılmıştır. 15 Temmuz’da halk püskürttü. Aslında 28 Şubat’ta da püskürttü. Bu bize ne öğretti. Halkın karşısında hiçbir güç duramaz. Ayeti kerime var: “Allah günleri insanlar içerisinde değiştirir”(Âli İmran-40). Bize şöyle bir Türkiye’den bahsedilseydi. Rüya gibi gelirdi. Çünkü o dönem en ufak bir direnişte cezaevine giriyordun. 2 darbede Türkiye’ye karşı yapılmıştır. Ve buradan tabii ki daha kanlı bir şey oldu. 28 Şubat’ta insanlar zindanlara atıldı.15 Temmuz kadar kan akıtılmadı. Hem o dönem hem bu dönem ülkenin onurlu insanları direndiler. Hayatımda çocuklarıma anlatacak 3 şey var. Ben günahkâr bir insanım. Ama 3 şeyden pişman olmayacağım. 28 Şubat’ta zindanda olmak. 30 Mayıs’ta Mavi Marmara’da olmak ve 15 Temmuz’da köprüde en önde arkadaşlarımla birlikte o tanklara karşı direnmek. Çoluk çocuğuma da bir şey bırakırsam bu 3 şeyi bırakacağım. Ve bu ruhu miras bırakırsam bahtiyar sayarım kendimi.

15 Temmuz’da halkın sokağa dökülenlerin ekserisi 28 Şubat’ı yaşayanlardı diyebilir miyiz?

Bir kısmı için evet. Çünkü biz 28 Şubat’ı yaşadığımız için 15 Temmuz’da bu darbeciler başarılı olduklarında neler yapacaklarını insanlar bilir ama hepsi öyle değil. Mesela şöyle bir şey var 15 Temmuz’da biz mesela ne Başbakan, ne Cumhurbaşkanı açıklama yapmadan sokaklara çıkmıştık. Bu kadar insanın çıkmasında Erdoğan’ın çok büyük etkisi var. Çünkü lider halkın ruhunu yakalayabilen adamdır. Halk onla bütünleşir. Erdoğan’da bu özellik var. Halka bütünleşmiş bir iletişimi var. Yürüyün dediği zaman halk yürüyor. O dönemde İslami çevreler çok etkililerdi. Büyük bir mücadele veriliyordu. 15 Temmuz kitlesel bir olaya dönüştü. 28 Şubat’ta belli bir kesim vermişti. 15 Temmuz’da ülke ayağa kalktı adeta. Ülke şu anda bu yerlere geldiyse 28 Şubat da verilen direnişin etkisi olduğunu düşünüyorum.

3-5 sene sonra devir döndü, sana irtica faaliyetlerin var gel dediler ve yine ceza verdiler.

Biz 28 Şubat’ta cezaevine girdik. Daha sonra devlet bana dedi ki. Balyoz davasında ismimiz Gölcük’te askeri donanmada çıktı. Yeraltındaki fayansların içerisinde. Şeriatçı diye fişlemişler o dönem. Devlet dedi ki darbe yapsalardı sizi alacaklardı. Vay be dedik bizde. Daha sonra dediler ki şaka yaptık darbe yok. Balyoz diye bir şey yok. Tevhid Selam diye bir şey çıkardılar. Fetullahçıların çıkardığı herkesin içerisinde olduğu sözde. Cumhurbaşkanından tut da herkesin olduğu böyle bir örgüt çıkardılar. Orada da biz varız. Bu ülkede her an her şey olabilir.

Hiç korkmuyor musun;5 tane çocuğun var?

Bir inanan adam için, davası olan adam için yaşadığı zorluklar onu bilemekten başka hiçbir işe yaramaz. Bizi 28 Şubat’ta cezaevine attıklarında tek şunu başardılar. Daha da bilendik. Böyle bir şey falan yok. Şunun var bunu var, Kur’an-ı Kerim ne diyor: “Mal ve çocuklar bir fitnedir sizin için” (Teğâbun, 64/15) Seni bir mücadeleden alıkoyuyorsa bu Kur’an’ın tabiriyle bir fitneye dönüşür. Onun için bunlar benim çok umurumda olan şeyler değil. Dava adamı hasbi adamdır her şey den önce. Yeri geldiği zaman bedel ödemeye hazırdır inandıkları için. İnandıkları için zindana da girmeye hazırdır. Tabii ki kimse girmesin sıkıntı çekmesin. Eğer gerekirse yapar.

28 Şubat mağduru şu anda kaç kişi var cezaevinde?

400’e yakın insan var şuanda. Bu mağdurların tekrardan yargılanmaları gerekiyor. 28 Şubat eğer bir darbe ise 28 Şubat mahkemeleri iptal edilmeli. Siz diyorsunuz ki 28 Şubat bir darbedir, bir hukuksuzluktur. Tekrar yargılanma yolları açılmalı. Çünkü o dönemin şartlarında açıldı bu mahkemeler. O dönem bir hukuksuzluk vardı. Ergenekonculara ne yaptılar. Bu bir kumpastı diyerek hepsini beraat ettiler. Ama 28 Şubat mağdurlar halen daha içerde tutuluyor. Herkesin unuttuğu Sivas davası mahkûmları var. 16-17 yaşında alınan gençler var. Kaç senedir Sivas davasından yatan insanlar var. Hayatları cezaevlerinde geçen insanlar var. Bunların hukuksuz olduğu kabul edilmesine rağmen hala içerde olan insanlar var. Ergenekon da gösterilen cesaret 28 Şubat davalarında gösterilmiyor.

Salih Mirzabeyoğlu’nun 25 sene evvelden Fetullahçıları söylemesi cezaevinde uzun süre kalmasını etkiledi mi?

Sadece o değil. Her şeyi Fetullahçılar’a bağlamak moda şu an. Dengeli olunması gerekiyor bu konuda. 28 Şubat’ta Kemalistler de vardı. 15 Temmuz’da da vardı. Kemalistlerin 15 Temmuz’da olması biraz saklanmaya çalışılıyor enteresan bir şekilde. 28 Şubat’ta Fetullahçılar da vardı. Fetullah Gülen beceremediniz gidin dedi. Erbakan Hoca’ya karşı şeyler söyledi. Bizim gibi direnen insanları provokatör şu bu diyerek etkisiz hâlâ getirmeye çalışıyorlardı. Direnen ve o dönem mücadele eden insanları. Şöyle bir şey var; birçok insan mesela ben, Fetullah Gülen’e çoğu arkadaşımız 17 Aralık’tan sonra karşıtı oldu. O dönem Milli Görüşçü olan ben Refah Partisi’ne giderken bize ‘Bu adam Amerika’nın adamı’ diyorlardı. Orta 1 ve Orta 2’de öğrenmiştim. Onun için Erbakan Hoca’dan Allah razı olsun diyorum. Bunlara karşı bir meyilimiz olmadı. Bunun sebebi Erbakan Hoca’nın basiretidir.

Bunlar büyük bir tehlike olacak dediğimiz de bunlar namaz kılıyor falan diyorlardı. O dönem Fetullahçı polisler işkence yapıyorlardı şubelerde Müslümanlar’a. Namaz arası veriyorlardı. Namaz arası verip işkenceye devam ediyorlardı. Şimdi başımıza gelen sıkıntılar bunlardan geldi. Tayyip Erdoğan eğer bugün böyle bir Türkiye’de isek, kavga etti dövüşerek bugünlere geldi. Halkın merkezden uzak tutulduğu bir ülkeydi Türkiye. Bu ülkede 18 sene ezan yasaklandı. Biz bu günlerden geliyoruz. Eleştirdiğimiz eksikler olsa da bugünler bizim için neden önemli dünü biliyoruz çünkü.

Sana ne verirlerse kenara çekilirsin?

Biz canımızı ortaya koymuşuz. Hiçbir şekilde kenara çekilmeyeceğiz. Eğer geçseydik Suriye’de zindana atıldığımızda vazgeçerdik. Veya 28 Şubat’ta atıldığımız da vazgeçerdik. Hiçbir şekilde bırakmayız. Bunun dünya ölçeği ile bir değeri yok.

Suriye’de ne işiniz vardı?

Zulüm gören insanların belgeselini çekmek için gitmiştik.

Türkiye’de belgesel konusu yok muydu?

Türkiye’de tabii ki belgesel konusu var. Suriye’de benim için Misak-ı Milli âlemi İslam’ın sınırlarıdır. İstanbul ile Şam-ı şerif arasında Konya ile Halep arasında bir fark yoktur. Bu sınırları biz çizmedik. Sykes-Picotlar çizmiş. Biz nasıl buradaki milletimize karşı sorumluysak Halep’te Şam’da benim için vatandır.

Küçük yaşta gözaltına alınınca ne düşündün?

Ben her zaman başıma gelen her sıkıntıda şunu düşünmüşümdür. Mavi Marmara’da İsrail’de cezaevine girdiğimizde ben bu musibetlerin bizi temizlediğine inanırım.

Hatalarımızı, günahlarımızı temizlediğine inanırım. Onun için aman niye girdik böyle bir şey yok.

Aliya İzzetbegovic 15-16 yaşında cezaevine neden girdiyse, Mısır’daki insanlar, Gazze’deki gençler canını veriyorsa, Furkan Doğanlar nasıl canlarını verdiyse biz de canımızı veremesek de Allah bize nasip etmese de karınca misali devam.

Bu topraklarda 28 Şubat ve benzerleri biter mi?

Bu coğrafyanın her şeyden önce bir misyonu var. Osmanlı’nın bakiyesi, tarihte öyle yol kenarına giderken bırakabileceğin bir çanta değildir. Tarih sizi hep takip eder, peşinizden gelir. Osmanlı ümmetin gök kubbesiydi. Türkiye bir umuttur.

İlk kez bir Müslüman ülke ekonomik olarak özgürleşti Erdoğan hükümetiyle. Bölgesel güç haline geldi. Küresel güç olma yolunda. Tabi bundan rahatsız olundu.

Bugün bundan rahatsız olanlar terörü başımıza bela ettiler. Biz ne zaman yürümeye adım atmaya başladığımız andan itibaren rahatsızlık duyulacak.

28 Şubat ve 15 Temmuz’un farkı yok dedik ya. 2’si de Türkiye’ye düşman. Eğer bu coğrafya da yaşıyorsanız böyle bir tarihiniz varsa eğer ümmete umutsanız. Düşmanlarınız uyumaz.

Bölgesel güç olmaktan vazgeçersek bunlar durur mu?

Böyle bir şey yok. Bundan vazgeçemeyiz ve vazgeçemeyiz. Tarih size böyle bir misyon yüklemiş. Bu bizim genlerimizde olan bir şey. Bizim dedelerimiz Patani’den Açe’ye kadar gitmişler. Böyle bir tarihin çocuğu olarak böyle bir şeyden vazgeçme diye bir şey yok.

Ben vazgeçtim sıkıntı yaşamak istemiyorum. O zaman bu sorunlar biter mi?

Şunu diyelim Türkiye’ye düşman olan çevreler olur. Türkiye ne halde olursa olsun. 

Düşsek de mi vururlar?

Tabii ki Endülüs’ün intikamını kaç sene sonra aldılar. İstanbul 1453’te fetih edildi. İstanbul’un rövanşını almak isteyenler yok mu zannediyorsun? Türkiye en kötü haliyle bile olsa ümmet için umuttur. Ben İslam ülkelerine gidince öyle diyorlar. “Biz zaten bitmişiz. En azından Türkiye ayakta kalsın. Türkiye ayakta kaldıkça bizim umudumuz ayakta kalır” diyorlar. Türkiye’de hiçbir zaman tehlike bitmez. Ama şu demek de değil. Sürekli tedirginle yaşamak değil. Normal hayatımızı devam ettireceğiz. Güçlü Türkiye güçlü ümmet demektir. Ümmete, mazlumlara hizmet etmek istiyorsak ülkemizin daha da güçlenmesi için elimizden geleni yapacağız. 

Hüseyin Akkaş/Diriliş Postası

 

adminadmin