Fikir
Giriş Tarihi : 12-02-2019 09:17   Güncelleme : 12-02-2019 09:17

Ahlaksız iş yapıyoruz ama başkasından şikâyet ediyoruz!

Ahlaksız iş yapıyoruz ama başkasından şikâyet ediyoruz!

Sebze meyve fiyatlarının aşırı yükselmesinden sonra, tanzim satış noktaları gündeme gelmişti. Pek bir halkçılık taslayan muhalifler, hatta sosyal medyada vicdan pazarlamasıyla ünlenmiş bazı tuhaf sallantılı tipler, birleşip veryansın etmişlerdi. Anlamak, adlandırmak gerçekten güç. “Devlet kabzımallık yapar mı” diye başlayan sözüm ona eleştirilerini “Tamam ucuza satıyorsunuz ama sıraya giriyoruz” gibi saçma sapan hezeyanlara kadar vardırdılar. Daha gidemedim tanzim satış yerlerine ama marketi gördüm. Devletin 11 Şubat 2019 tarihinde açıkladığı rakamları almıyorum kendi gözümle gördüm. Cuma günü 11.5 TL olan domatesi, market bu sabah 5.5 TL’ye düşürmüştü. 7.5 TL ve 9 TL olarak iki çeşit patates satan markette patates 3.75 TL olmuş…

Bu sebze meyve işinde iki türlü ahlaksızlık var

Birincisi, çiftçinin boğazına ve vatandaşın cebine çökmüş olan komisyoncu mafya. Bu stokçu çete, Türkiye’nin her yerinde ürünleri çürütme pahasına piyasayı manipüle edip fiyatları ateş pahası haline getiriyorlardı. Tanzimin adı bile yetti her şeyi yarı yaya düşürdüler. Daha da düşürecekler, mecburlar daha da düşürecekler ve sonunda defolup gidecekler. Israr edip inatlaşanlar olursa çürüttükleri sebzelerle aynı kaderi paylaşır ceza evlerinde çürürler. Devletin bu isimleri ifşa etmesi gerekiyor. Bunların hepsi utanılacak hainler olarak teşhir edilmeli. Bu mesele zincirinde en az suçlu marketler olabilir. Hepimiz marketlerle muhatap olduğumuz için onlara yükleniyoruz; ama ben kesin olarak biliyorum ki manav reyonu, marketlerin en çok zarar ettikleri bölüm. İçeriye giren müşteriyi başka mekânlara kaçırmamak için manav reyonuna zararına katlanıyorlar. Bütün marketler aynı anda manav reyonlarını kaldıracak olsalar, rekabet dengesi kurulacak olsa, hiçbir market itiraz etmez bir gecede kurtulurlar market reyonlarından...

İkinci ahlaksızlık bana ait!.. Mayıs gelmeden domates olmaz, eylül ayından sonra da artık bir daha domates yenilmez. Ama ben ocak ayında domatesin peşine düşmüş bir şımarık olarak hem sağlıksız hem de lezzetsiz tuhaf bir şeyi doğanın gidişatına inatla ocak ayında domates diye alıyorum. Sistem de bana diyor ki: “Olmayan bir şeyi istiyorsan bedelini ödersin!..” Ben artık mevsimin sebzelerini, meyvelerini bilmiyorum. Artık ne biyolojik saate ne de doğanın dengesine dikkat ediyorum. Ben şımarık bir 21. yüzyıl nesliyim. Yağmur benim istediğim saatte yağmalı ve bana uyum sağlamalı, çiçekler ben istediğim zaman açmalı, sebzeler benim markete gitmeye zamanım olduğunda önümde hazır olmalı!.. İklime göre yenilmesi ve yenilmemesi hatta asla yenilmemesi gereken yiyecekleri bilmiyorum ben. Rahmetli babaannem sıradan bir köylü kadın olarak şimdiki ziraat mühendislerinden daha detaylı bir şekilde hangi mevsimde ne yenilmesi gerektiğini bilirdi ve olur da aklına gelip portakal sorarsan “Yazın sıcağında, kışın soğuğunun meyvesini istemek kibirlenmektir” der kızardı. Bu şımarıklık hali, ahlaksızlıktır ve ahlaksızlığımın bedeli bana geriye sağlıksızlık, bereketsizlik olarak dönecektir.

Tanzim her yere yetişir mi? 80 milyonu geçmiş nüfusu olan bir ülkeyiz ve bizim için en az 2 bin 500 nokta gerekiyor. Buna kim yetişebilir? Belediye başkanları. Türkiye’de unvanı belediye başkanı olan bin 96 (il, ilçe, belde) insan var. Her başkan 3 tanzim noktası açmayı kendine görev bilse 3 bin 288 tanzim noktası olur. Bu kadar büyük bir ağ, peşinden kooperatifleri getirir, çiftçiliğe yeni bir soluk getirir, aile çiftlikleri artar ve sonunda yılların sömürge imparatorluğu stokçu sermaye birkaç ay içinde kriminal vakalar olarak kaçacak delik ararlar.

Başta söylediğimi son kez tekrar edeyim; ahlaksız iş yapıyoruz. Stokçu mafyalar, açgözlü tüccarlar, ne zaman ne satın alacağını bilmeyen şımarık tüketiciler; hepsi biziz işte. Bu bizim hep birlikte ahlaksızlığımız...

Erem Şentürk / Diriliş Postası

adminadmin