Gündem
Giriş Tarihi : 13-08-2018 13:52   Güncelleme : 13-08-2018 13:52

​Alev Alatlı; Saldırılar 2002'de başladı!

​Alev Alatlı; Saldırılar 2002'de başladı!

Tarihten beri bilinen bir konu idi şimdi ayan beyan ortaya çıktı. Amerikan emperyalizmi ile Yahudi (Evanjelizm- Yahudi) ittifakı bugün yeniden harekete geçti ve dünyayı kaosa sürüklüyor. İlk hedef Türkiye.... Son aylarda Amerika Birleşik Devletleri'nin aleni Türkiye düşmanlığı bu ittifakın harekete geçmesi ile ilgili... Türkiye'nin en saygın düşünürü Alev Alatlı ile bugün yaşananları ve tarihsel bağlantılarını konuştuk.

Amerika Birleşik Devletleri son dönemde Türkiye'ye neden vahşice saldırıyor. Görülmeyen neler var? Yeni saldırılar beklemeli miyiz?

Son dönem dediğiniz, Donald Trump dönemi... Trump, ağızından çıkanı kulağı duymayan fevkalâde edepsiz bir adam. Belki de çoğunlukla belden aşağı oldukları için zırvaları bizim basınımıza pek yansımıyor. Dış basından takip edince utanıyor insan, utanıyor ve korkuyor. "Benim en güzel tarafım, çok zengin olmam" der mi bir Başkan? Ya da "Sizin için üzgünüm ezikler ama benimki en yüksek I.Q.'lardan biridir" der mi? "Vücudumun diğer başka parçaları gibi, parmaklarım da uzun ve güzeldir" der mi? Meksikalılar için, Kim Jong Un için söylemediğini bırakmadı, Hillary Clinton'a "sahtekâr" demekten çekinmedi. Diyeceğim, dünyanın başına geldi çekeceğiz. Vahşiliği salt bize dönük değil.

SALDIRILAR 2002'DE BAŞLADI

Görünürde Amerika saldırıları var ama genel anlamda Batı Türkiye ile neden bir anda düşmanca davranmaya, hasım gibi hareket etmeye başladı?

Düşmanca tutum da yeni değil. Daha 2002'de seçimlerinin akabinde, ortada fol yok yumurta yokken, Ak Parti ve Başkan Erdoğan'a saldırılar başlamıştı. Daily Telegraph mesela karalama kampanyalarının başını çeken gazetedir. Sekiz yıl önce, Eylül 2010'da, "İran'ın AK Parti'ye 25 milyon dolarlık bağışta bulunduğu" şeklindeki yalan haber nedeniyle 25 bin sterlin tazminat ödemeye mahkûm oldular ama bu onları durdurmadı, çünkü genel stratejinin küçük kalemlerinden biri sayıldı. Sizi tenzih ederim ama bizim basınımız ne yazık ki fikri takip konusunda kusurludur. Yine meselâ, 2006'da neo-con'ların akıl hocası Irving Kristol "Soğuk Savaş bittiğine göre, Amerika'nın gerçekten ihtiyacı olduğu şey, tevil götürmeyecek kadar aşikâr bir ideolojik ve tehditkâr düşmandır. Bu düşman karşı koymaya değecek, bütün Amerikalıları direnişte birleştirecek bir düşman olmalıdır" demişti. Gösterdiği adres Müslüman Türkiye'dir demez misiniz?

HER KUŞUN ETİ YENMEZ

Bu düşmanlık karşısında Türkiye neler yapabilir?

Bin yıllık düşmanlıktır, bitmez ama "her kuşun eti yenmez" sözünü kuvveden fiile geçirecek sağlam ekonomi, sağlam irade, sağlam kamuoyu desteği sağlayacak, sağlam adımlar caydırıcı olacaktır. Bir de ben size bir şey söyleyeyim mi, herkes bizi sevecek diye de bir şey yok. İş ki, saymak zorunda kalsınlar. Türkiye Rusya ile uçak krizinden sonra ilişkileri iyileştirirken Türkiye Putin'e ne kadar güvenebilir? Vallahi bakın, ne Rusya'ya ne de herhangi başka bir ülkeye ilânihaye güvenilmez. Buna karşın Putin bir avantajdır, dezavantaj değil. Neden çünkü en azından ülkesine hakimdir. ABD'de olduğu gibi her kafadan bir ses çıkmaz, neyle karşı karşıya olduğunuzu bilir ona göre tedbir alırsınız.

EVANJELİZM VE SEBATAYCILIK

Bu bir dinler arası savaş mıdır, yoksa Doğu ile Batı'nın ertelenmiş savaşı mıdır?

Bunlar farklı kalemler değil ki. Sanmayın ki "Batı" bizim bildiğimiz anlamda yani Kur'andan bildiğimiz anlamda Hıristiyan'dır. "Avrupa Aydınlanması" Yeni Ahit'in içini boşalttı ama Yahudiler'e de Tevrat'ın yeniden yorumlanması gerektiği şeklinde yansıdı. Kıta Avrupa'sında iç içe yaşadıklarını unutmayın. Eski yasaklar caiz, hatta farz oldu. Sabetaycılar mesela kendilerini kitaplı dinlerin vazettikleri değerlerin prangalarından kurtulmuş, yepyeni bir dünyanın öncüleri olarak görmeye başladılar.

Esası itibariyle Yahudilikte eritilmiş Hıristiyanlık olan Evanjelizm de 18. Y.Y.'dan itibaren gündemdedir. Evanjelizmin kökleri Yahudi Frankist tarikatına, oradan da bildiğimiz Sabetaycılığa kadar uzanır. Diyeceğim, Doğu-Batı diye bir ayırımı yapmak adet olmuş. Oysa, ayırım aslında Avrupa Aydınlanmasının tezgâhından geçenlerle geçmeyenler arasındadır. Japonya, Batılıdan daha "Batılı" olabilmektedir. Oysa Suudi prensi bilmem kime "Doğulu" diyemezsiniz.

Evanjelizm daha eski değil mi?

Öyledir ama Sabetaycılığın çıkışı 17. yüzyıla kadar gider. 1643 ya da 44 Kudüs doğumlu "Gazalı Nathan" diye tanınan ünlü bir Yahudi ilâhiyatçısı vardır. Gaza'da yaşayan bu adam 1665 yılında Kıyamet'in pek yakın olduğuna hükmeder. Tutar, 1626 İzmir doğumlu Sabetay Tzevi'yi "mesih" ilân eder. Sahte mesihler, alışılmadık hadiseler değildir. Ancak bu defa Avrupa ve Anadolu Yahudiliği, olayı pek ciddiye alır. Bir nedeni Sabetay Tzevi'nin A şehrindeki Yahudilerin, B şehrindeki Yahudilere kendisinin C şehrinde yarattığı akılalmaz mucizeleri anlatan uzun mektuplar yazmalarını sağladığı anlatılır.

PADİŞAHI DEVİRMEYE KALKTI

Ünlendikçe ünlenir, müritleri Padişah'ı tahttan indireceğine, yerine kendisinin geçeceğine bile inanırlar. Avcı Sultan Mehmet, tehditlere pabuç bırakmaz; Tzevi'ye, tövbe edip İslam'a ihtida ettiğini açıklamadığı takdirde boynunu vurduracağını söyler. "İsa, çarmıhta ölmeyi yeğlemişti, Sabetay Tzevi, Müslüman olup başını kurtarmayı tercih etti" diyorlar.

GÜNDÜZ CAMİDE GECE SİNAGOG'DA

Mesih beklentisi biter mi? Hayır, Mesih beklentisi kaybolmaz. Müridleri de küsmezler. Tersine mürşitlerini izler, yeni duruma uygun bir ilâhiyat geliştirirler. Gershom Scholem, "Selanik'te 'Donmeh' tarikatını kurdular, mürşidlerinin peşinden Müslüman oldular" diye yazar. "Gündüz camilerde, gece gizli sinagoglarında ibadet ederlerdi. Evlerinde İspanyolca, sokakta Türkçe konuşurlar, İbranice bilirlerdi. İslamiyet'ten nefret ederler, Türklerle evlenmezlerdi," diyor.

FRANKİSTLER

'Donmeh' dediğiniz Osmanlı'daki Dönmeler mi?

Evet, ancak muhafazakâr, yani Ortodoks Yahudiler, Sabetayistler'i kafir sayar lanetlerler. Hareket Avrupa gettolarında, yoksul Yahudiler arasında yandaş bulur. Dahası, "Donmeh" tarikatından başka tarikatlar da türer. Jacob Frank'ın kurduğu Frankist tarikatıdır. Yahudi tarihinin en korkutucu gelişmelerinden biri olarak kabul edilen bu Frankistler "günahın kurtarıcı gücü" olduğuna inanırlar.

ŞEYTANİ FRENK YAKUP

İzmirli olduğuna göre bu "Jacob"un Türkçesi, "Yakup" mu? Jacob Frank, İzmir'li değil, hayır. Ukraynalı, daha doğrusu Galiçyalı. Asıl adı, Jacob Leibowicz. Ama haklısınız, Osmanlı topraklarında "Frenk Yakup" diye tanınırmış. Müthiş bir şeytani ikna gücü olan, tümüyle dejenere, yoz bir adam olduğu söylenir. Balkanları dolaşmış, diğer Sabetaycılarla istişare etmiş. Selanik'e, hatta İzmir'e gelmiş. Bakmış dindaşlarının mesih beklentisi pek yüksek, bu defa o kendisini Mesih ilân etmiş. Katoliklerin Doğu Ortodoksluğu'nu zayıflatacağını umdukları Frankistleri himayeleri altına almışlar. Hatta, Frenk Yakup'ı "Baron" unvanı ile de taltif ediyorlar. Buna karşın Frankistler de vaftiz gibi bazı Hıristiyan usullerini benimsemişler. Hatta Yakup'un kendisi Varşova'da vaftiz olmuş. Şimdi tabii tarihte hiçbir şey hiçbir şeyin tek başına nedeni değildir. Ama bu Frankist tarikatının Yahudi-Hıristiyan füzyonunun önemli aşamalarından biri olduğu da bir vakıa. İttifak uzun sürmüyor o başka.

DÜNYA BİR AN ÖNCE BATSIN

Sahici Tanrı'nın henüz ortaya çıkmadığı, dünyayı iyiliğin değil, kötülüğün yönettiği şeklinde bir inanç bu. Jacob Frank bir vaazında "Sizi gelmiş geçmiş tüm yasalardan, tüm töre, anane ve inançlardan kurtarmaya geldim," diyor, "Benim görevim, bütün bunları yok etmek. Ben yok edeceğim ki, iyilik kendini gösterebilsin. Buradan insanı ancak Efendimizin eli çıkarabilir." Efendimiz dediği "Rab." Parçası oldukları toplumun ahlâk anlayışı ne olursa olsun, müritleri istedikleri gibi hareket eder, özellikle de Tevrat'a aykırı davranışlarda bulunurlarmış ki, dünya bir an önce batsın, Kıyamet kopsun. Onun için "Endist"ler derler, "Sonu zorlayanlar" anlamında.

GÜNAH İŞLE...

Avrupa'da ne kadar yayılıyor?

Geçmişi bir kalemde silecek dünya çapında bir ihtilâlin hayali kurulmaya başlanıyor. Frankistlerin elleriyle gerçekleşecek "Kıyamet"in sonunda açılacak tertemiz sayfada insanlık yeniden doğacaktır. Öyleyse, kutsal kitaplarda kıyameti getireceği söylenen her türlü günaha bulaşılıyor ki, dünya bir an önce batsın. Batsın ve yeniden kurulabilsin.

17 EKİM DEVRİMİ

1917 Bolşevik ihtilalini de bu anlayışa bağlayanlar vardır. Çarlığa ait ne varsa yok et ki, proleteryanın aydınlık dünyası kurulabilsin gibisinden bağlantı kurulur. Lenin'in yarı, Marks'ın tam Yahudi olmasıyla ilişkilendirilir. Ukraynalı Frankı tanırlardı bundan eminim ama sahici tanrı, sahici olmayan tanrı gibi metafizik konularla uğraşmayacak kadar maddeci insanlardı.

MESİH BEKLENTİSİ

Gershom Scholem, mesihîlik doktrinine ilişkin olarak, "Oyunun birinci perdesi, İran'da oynandı; ikinci perde, Mezopotamya'da, Danyal peygamber, Yahudileri "iyilik" cephesine yazdığı zaman" diye anlatır, "Üçüncü perdede, Frankistler gibi birtakım fanatik Yahudi tarikatlarının kıyameti beklemektense hızlandırmak, Mesih'in bir an önce gelmesini sağlamak için uğraştıklarını gördük.

KİPPALI TRUMP

Dördüncü perdeyi, Karl Marks açtı, oyunu kitlelerin anlayacağı şekilde popülerize etti. Komünistler, dünyanın sonunun gelmesini bekleyen milenyumculardan bir adım öne geçtiler, kıyameti gerçekleştirmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar." Her halûkarda Yahudi-Hıristiyan füzyonunun "Endist" boyutunu ıskalamamak lâzım derim. Başında kippası, Ağlama Duvarı önünde dua eden Trump'ı göz ardı etmek hamakat olur.

ŞİDDETi KUTSAMA

Kutsanmak ne kelime tek çare olarak görüldüğünü bile söyleyebiliriz. Amerikan filmlerine, dizilerine bakın Allah aşkınıza, şiddetin çeşitli versiyonlarından başka yaratıcılık namına ne görüyorsunuz? Dünyanın cennete dönüşmesinin ancak kıyamet boyutlarında bir faciadan sonra mümkün olacağı şeklindeki düşüncenin yaşamın hemen her alanına sindiğini görmek durumundayız.

Ali Değermenci / Takvim

adminadmin