Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 01-09-2019 10:17   Güncelleme : 01-09-2019 10:17

Asrın Derdi İle Dertlenen Adam Bediüzzaman Said Nursi 26

Ülkemize siyaset yolu ile hizmet etmeyi denemiştir, sonuç alamamıştır.

Asrın Derdi İle Dertlenen Adam Bediüzzaman Said Nursi 26

Bediüzzaman Hazretleri ikinci cihan harbinden sonra memleketin içerisine düştüğü durumu görerek, çok çırpınmıştır. İçtimaiyatın her alanında ülkenin ileri gelenleri ve söz sahipleri ile istişareler yapmıştır. İsyan ve ihtilallerin bastırılmasında aktif rol almıştır. Gerek harbin evvelinde, gerek padişahlığın ve hilafetin son demlerinde ve gerekse Cumhuriyetin ilk yıllarında yoğun bir faaliyette bulunmuştur. Diğer taraftan da milletin maddi gerilemesini bir türlü kabullenememiştir. Milletimizin dünya ve ahiret hayatının kurtuluş reçetesinin ancak dinimizde, Kur’an-ı Kerim’de ve İslâmiyet’te olduğunu dile getirmekte ve kendi davasını Risale-i Nurlardan, Muhakamat adlı eserinde aşağıdaki şekilde özetlemektedir:

“Cihan’ın bütün aslanlarının bağlandıkları bir zinciri,

hilekar bir tilkinin koparmasına imkan var mıdır?

Emma ba’d : Şu fakir, garib (kimsesiz) Nursî ki; Bid’atü'z-zaman (zamanın acib ve garibi) lâkabıyla müsemmâ olmaya (adlandırılmaya) layık iken, haberi olmadan Bediüzzaman ile meşhur olan bîçare; tedennî-i milletten (milletin gerilemesinden) ciğeri yanmış gibi, feryad u fîgan ederek, ah!.. ah!.. ah!.. vâ esefâ (yazık) der ki:

İslâmiyet'in mağz (içini) ve lübbünü (özünü) terk ederek kışrına (kabuğuna) ve zâhirine (görünüşüne) vakf-ı nazar ettik (baktık) ve aldandık... Ve su-i fehm (yanlış anlama) ve su-i edeb (saygısızlık) ile İslâmiyet'in hakkını ve müstehak olduğu (hak ettiği) hürmeti îfa edemedik. Tâ, O da bizden nefret ederek, evham (kuruntular) ve hayâlâtın (hayallerin) bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi (gizlendi)...

Hem de hakkı var. Zirâ biz, İsrâiliyât'ı  usûlüne (yahudilikten kalma asılsız bilgileri esaslarına) ve hikâyâtı akàidine (hikayeleri iman esaslarına) ve mecâzâtı hakàikına  (anlamı dışında kullanılanları doğrularına) karıştırarak, kıymetini takdir edemedik. O da ceza olarak, bizi dünyada te'dib için (cezalandırmak için) zillet ve sefâlet (alçaklık ve yoksulluk) içinde bıraktı. Bizi kurtaracak yine O'nun merhametidir.

Öyle ise, ey ihvân-ı müslimîn (müslüman kardeşler)!.. Geliniz, O'na tarziye vereceğiz (özür dileyeceğiz). El birliğiyle dest-i sadakatı (dostluk elini) uzatacağız, bîat edeceğiz (güvenimizi bildireceğiz). O’nun hablü’l-metînine (sağlam ipine) sarılacağız. "(14/8)

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

adminadmin