Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 19-07-2017 14:25   Güncelleme : 19-07-2017 14:25

Avrupa İzlenimleri

Bizim en yoğun ve yorgun olduğumuz ay ramazan ayıdır malum. Bu nedenle yazmaya fırsat bulamadım. Ardından bayram ve akabinde Türkiye ye dönüş hazırlıkları bu aranın biraz daha açılmasına sebep oldu. Mazeretimi sizlerle bu şekilde paylaştıktan sonra, vatandan, memleketten, yeniden ‘merhaba’ diyerek başlayalım.

Avrupa İzlenimleri

Almanya da görev yaptığım beş yıllık süreçte Avrupa’nın diğer ülkelerini de gezme-görme fırsatı buldum. Avrupa da ki sosyal, siyasi, iktisadi hayatı anlamaya çalıştım. Bu noktada bir çok tecrübeler yaşadım.

Tabi özellikle Almanya üzerinden olmak üzere bazı değerlendirmelerde bulunmak ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

Maksadım Avrupa (Almanya)yı övmek veya yermek olmayacak, sadece bir fotoğraf çekmeye çalışacağım. Dolayısıyla söyleyeceğimiz bazı güzel şeylerden dolayı kimse bizi ‘batı hayranı’ olmakla suçlamaya kalkmasın!

Birincisi şu; Almanya ya gitmeden önce bir çok insan gibi benimde zihnimde, hayal dünyamda bir Avrupa-Almanya algısı vardı: Çok gelişmiş, her şey yolunda, insanları çok mutlu, aç yok-susuz yok vs.   Gidince gördüm ki, hiç te öyle değil. Evet, gelişmişlik var, birçok şey yoluna konmuş ama hayal ettiğimiz veya ettirildiğimiz! Kadar değil.

Bir büyüğümüz şöyle demişti: “Avrupa’nın özeti şudur; şehvet, egoizm ve sömürgecilik.” El hak doğrudur. Sonda söyleyeceğimi başta söylemiş oldum böylece. Biraz açalım:

Almanya, laik bir ülke olmasına karşın, bütün yerleşim sakinleri, kiliselere %4 oranında vergi öderler.  Nüfusun çoğunluğunu Hristiyanlar oluştursa da, Almanya’da doğup büyüyen Müslüman kökenli Türk göçmen aileleri de azımsanmayacak derecede fazladır. Birçok insan ise, inançları konusunda kapalı olmayı tercih etmekte ve kiliseye gitmeyi reddetmektedir.

- Almanlar amaçları konusunda çok katıdırlar. Almanlar kendilerini net hedeflere ve amaçlara odaklarlar. İnsanların belirli bir disiplin doğrultusunda hareket etmesini beklerler ve herhangi bir kuraldan sapma durumunda rahatsız olurlar. Net olmayı severler, bir şeyin net olmaması onları rahatsız eder.

- Almanlar, düşündüklerini söylemeye eğimli insanlardır. Bazı konularda kesinlikle toleransları yoktur ve eğer bir şeyden memnun değillerse, şikayet etmek konusunda tereddüt etmezler,

- Almanların hoşuma giden bir tarafları da herkesi selamlama alışkanlıklarının olmasıdır. eleştirme konusunda fazla çabuk olsalar da, bu onların asla görgüsüz oldukları anlamına gelmez. Örneğin, her yaşta insanın bir yere girip çıkarken kapıyı açtığını bir bayana veya yaşlıya yol verdiğini görebilirsiniz. ‘Saarpark’ denilen alış-veriş merkezine girip çıkarken çok kez kapımız bir alman bay-bayan tarafından açılmış yol verilmiştir, buna da şahit olduk doğrusu.

-  Almanlar, görev anlayışı konusunda kendilerini çok geliştirmiş insanlardır. Topluluklar arasındaki ilişkiler  ve grup arası ilişkiler güçlüdür. Herkesin, genel refaha katkı yapması beklenir ve örneğin geceleyin yüksek sesle bir iş yapılmaması ve çöplerin orta yere bırakılmaması, Almanlar’ın beklentileri arasındadır.

-  Almanlar, tarih boyunca çok çalışkan bir millet olarak anılmışlardır.  Fakat asla iş saatleri dışında çalışmazlar ve asla iş saatlerini uzatmazlar. ( Hatta bizim Adem abi bile, “Pazar Günü çalışmam hocam” derdi, cami ile ilgili bazı işleri yapmasını istediğimde). Onlara göre iş saatleri dışında çalışmak, çalışırken en fazla gereken şeyi; konsantrasyonu yok etmektedir, disiplinin ve verimliliğin seviyesini düşürmektedir. 

- Statü, Almanlar için çok önemlidir. Giydiğiniz kıyafet, kullandığınız araba, yaşadığınız ev sizin yaşam pozisyonunuzu belirten kriterlerdir. Eğer kendinize ait değilse bile ki çoğu insanın değil, oturduğunuz yerin çok güzel olması sizi onların karşısında gururlandırmalıdır. Almanlar, özel hayatlarında bir eleştiri alsalar bile, görevli insanlara karşı saygılıdırlar.

Yerimiz bitti, yazacaklarımız bitmedi…

Selam ve dua ile…

Ayhan ENGİN

adminadmin