Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 17-03-2012 15:12   Güncelleme : 17-03-2012 15:12

Aynaya bakıp kendini görememek..

Yüzyıllardır Çerkesler toplum için alacakları kararları,  bugün bile az rastlanan demokratik ve sosyal bir oturum olan XASE adını verdikleri mecliste alırlardı

Aynaya bakıp kendini görememek..
Yüzyıllardır Çerkesler toplum için alacakları kararları,  bugün bile az rastlanan demokratik ve sosyal bir oturum olan XASE adını verdikleri mecliste alırlardı. Bu toplantılara toplumun önde gelen bilge insanları, otoriteyi sağlayan Thamadeler/Ayhabılar ve halk temsilcileri beraber katılır, kararlar ortak alınırdı. Çerkesler kültürlerinde var olan demokrasiyi yaşamın her alanında uygulamaya özen gösterirlerdi. Yüz elli yıldır yaşadıkları bu topraklarda demokratik ve kültürel haklarını alabilmek için toplumsal-kültürel genlerinde var olan toplantı geleneğini tekrar hayata geçirerek LEJEN XASE’yi (Çerkes Çalıştayı) topladılar.
 
Demokrasi İçin Çerkes Girişimi ile başlayan süreç, Kafkasya Forumu’nun Yeni Anayasa Platformu (YAP) toplantıları ile desteklenirken Çerkes Hakları İnisiyatifi’nin çalışmalarıyla devam ediyor.
 
Çerkes Hakları İnisiyatifi (ÇHİ)’nin organize ettiği  “Çerkes Çalıştayı- LEJEN XASE” 25-26 Şubat  2012 tarihlerinde Kocaeli Üniversitesi Derbent Uygulama Otelinin ev sahipliğinde gerçekleşti.

Çerkes diasporasının kanaat önderlerinin yanı sıra, Türkiye’nin önde gelen fikir adamları, ulusal basının güncel kalemleri, siyasi parti temsilcileri ve seçkin davetlilerin katılımı bu çalıştayı bugüne kadar yapılan organizasyonlardan farklı kıldı. Konuşmacılar; Diaspora Kavramı ve Çerkesler, Asimilasyon Politikaları, Azınlık Kavramı/Yeni Anayasal Süreç başlıkları altında üç temel konuyu işlediler.
 
Gazeteci Fuat Uğur, Gazeteci Gülden Aydın, Sanatçı Rojin moderatörlüğünde konuşmacılar sırasıyla; Prof.Dr.Doğu Ergil, Dr. Zeynel Abidin Besleney, Dr. Setenay Nil Doğan, Araştırmacı –yazar Üzeyir İlbak, Araştırmacı-yazar Sadık Bilge, Öğretim Görevlisi Selçuk Bağlar, Av. Selahattin Esmer, Dr. Fuat Dündar, Doç.Dr. Ferhat Kentel, Doç. Dr. Osman Can bilimsel verilere dayanan, dinleyicilerin aklında kalan sunumlar gerçekleştirdiler.  
 
Bakış açıları farklı kesimlerden düşünürlerin ele aldığı sonuç bildirisinin bir yol haritası olacağını düşünüyorum.
 
Çerkesler yaşadıkları Anadolu coğrafyasında ki bu toprakları ana yurtları gibi sahiplenseler de ana  yurtları olan Kuzey Kafkasya’ya her zaman içleri buruk, gözleri yaşlı, dinmeyen özlemleriyle Karadeniz’in karşısına Kuzey Kafkas dağlarına hüzünle bakmaktadırlar. Kaybettikleri savaş sonrası yaşadıkları anayurtlarından sürülürken bıraktıkları akrabalarını ancak on yıllar sonra görüp özlem giderebilmişlerdir. Şansızlıkları geldikleri Anadolu topraklarında yakalarını bırakmamış, tekrar savaşmak zorunda kalmışlardır. Kurtuluş savasında gösterdikleri can siperane  her cephede çarpışmaları, yeni topraklarını koruma  mücadeleleri çeşitli söylemlerde ve tarih kitaplarında hiçe sayılıyor ve görmezlikten geliniyor olması Çerkesleri çok derinden yaralamakta ve toplumun aynasına bakıp kendilerini görememektedirler.
 
Çerkeslerin bu topraklarda hak ettikleri değeri bulması bakımından bu tür çalıştayların farklı görüşten bilim insanlarının da katılımını sağlayarak yapılması, doğru bilgilerle Çerkeslerin tanınmasını kendilerini ifade etmelerini sağlayacaktır. Bu konuda Çerkes diasporasına büyük görevler düşmektedir. Çerkesler bu toprakların renkli ve çağdaş yüzleridir. Yurttaşlık görevlerini eksiksiz yapan, yaşadıkları toprakları anayurtları kadar sahiplenen Çerkesler dillerinin ve kültürlerinin bu ülkede kaybolmaması için vatandaşı oldukları Türkiye Cumhuriyeti’nden kültürel projeler ve işbirliği beklemektedirler. Değişen dünya değerlerinde otantik kültürün yaşatılması, etnik kimlik ve anadilin kullanımını teşvik etmek, bunları anayasa ile güvence altına almak çağdaş ve demokratik ülkelerin aynası ve göstergesi durumundadır. Tam da şu günlerde yeni bir anayasa yapmakta olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu tür istekleri ve beklentileri karşılayacak bir anayasa yapması, kültürel motiflerin Anadolu coğrafyasında yaşamasını sağlarken, göz kamaştırıcı renkli bir kültürel zenginliğe sahip olacak ve Çerkesler de diğer halklar gibi nihayet kendilerini toplum aynasında görme imkanı bulacaklardır.
 
"LEJEN XASE"  ÇERKES ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ
 
Çerkesler, Rus yayılmacılığı sonucu 19. yüzyılın 2. yarısından itibaren sürgün edilmiş Kuzey Kafkasya halklarıdır. 50 farklı ülkeye göç etmek zorunda bırakılan Çerkeslerin büyük bölümü Türkiye'de yaşamaktadır. Bugün Türkiye nüfusunun 5 milyon civarındaki kısmının Kafkas kökenli halklardan oluştuğu tahmin edilmektedir.

Çerkesler sürülerek geldikleri Osmanlı Devleti'ne ve T.C.'ne sadakat ve fedakârlıkla hizmet etmişlerdir. Türkiye'yi vatanları olarak benimsemiş, savaşlarında şehit düşmüş, devlet kademelerinde yükselmiş, bilim ve sanata katkıda bulunmuşlardır.

Ancak buna karşılık tüm diğer etnik kesimler gibi devletin soy-din-kültür alanında tek tipleştirme politikalarına maruz kalmışlardır.

Ancak asimilasyon politikaları, baskı, kentleşme gibi faktörler nedeniyle ana dillerini tamamen yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Çerkesler dillerini korumak, kültürlerini yaşatmak istemektedir. Bunun için de devletten şunları talep etmektedir:

- Çerkesler, azınlık tanımının Lozan'a göre değil, ileri demokrasilerde olduğu gibi yapılmasını istiyor. Yani diyorlar ki: “Azınlık, egemen olmayan, sayıca az, farklı dil ve kültüre sahip olan gruptur. Azınlık hakları ise farklı grupların gerçek haklarına sahip olmasıdır.”

- Çerkesler, ana dillerinin ilköğretimden itibaren okullarda seçmeli ders olarak okutulmasını istiyor.

- Çerkesler, 7 gün 24 saat yayın yapan Çerkes televizyonu ve radyosunun faaliyete geçirilmesini istiyor.

- Çerkesler, kendi sanatlarını, edebiyatlarını, kültürlerini geliştirip üretebilecekleri kültür merkezleri istiyor.

- Çerkesler, değiştirilen soyadları ve köy adlarını geri istiyor.

- Çerkesler, resmi tarih anlayışının aşağılayıcı, yanlış ve amaçlı yorumlarının tarih kitaplarından çıkartılmasını ve çocuklarına kendi tarihlerinin de öğretilmesini istiyor.

Çerkesler bu hakları, tüm halkların, kendi dilleri, kültürleri, inançları ve etnik kimlikleriyle, eşit olarak, barış içinde, kardeşçe yaşadıkları bir ülke hayaliyle tüm Türkiye halkları için de talep ediyor.

Azınlıkların, özgür ve demokratik iradesinin ürünü olan bir hukuk devletinden, dillerinin, tarihi belleklerinin, kültürlerinin korunmasını isteme hakkı vardır.

Demokratik, çağdaş bir hukuk devleti, halkından -bireylerden ve topluluklardan- ülke anayasasına uymayı bekler ki beklemelidir.

Ama anayasal demokratik devlet, halkından beklediği hukuka saygı ve siyasal dayanışma karşılığında, kültürel teklik, düşünsel benzerlik bekleyemez. Beklerse talep ettiği uyumu ve sadakati bulamaz.

Çerkesler kültürel kimliklerinin tanınmasını istiyor. Bu bir demokratik haktır.

Ve Çerkesler bu hakkın hukuki zeminde, demokrasi bağlamında gerçekleşmesini bekliyor.

Ülkemizin enerjisini de tüketen bu hak arama taleplerinin karşılanması, şiddet siyasetinin de sonunu getirecektir.

Çerkesler bu şiddet siyasetini onaylamamaktadır. Şiddete son verecek bir çoğulcu kültür siyasetini savunmaları, ileri demokrasi ve insan haklarını merkeze alan bir hukuk düzeninin kurulması içindir. Bu da, devletle toplum arasında süren gerilimi, toplumsal kümeler arasındaki eşitsizliği giderecek bir adım olarak Türkiye'yi esenliğe ve istikrara kavuşturacaktır.

Bu Çalıştay’ın Çerkeslerin varlık mücadelesine, Türkiye'nin demokratik dönüşümüne ve toplumsal barışın sağlanmasına katkı sağlaması en büyük dileğimizdir.
 
Kelemet Çiğdem TÜRK
03.03.2012
 
 
adminadmin