Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 02-04-2017 12:08   Güncelleme : 02-04-2017 12:08

Bakalım Hangi Babayiğit Ayasofya’yı Camiye Çevirecek?

Bugünkü şartlarda Ayasofya yeniden camiye çevrilse rahatlıkla referandumdan yüzde 75 “evet” oyu çıkar.

Bakalım Hangi Babayiğit Ayasofya’yı Camiye Çevirecek?

Fakat görünüşte mangalda kül bırakmayan yöneticiler bu konuda inanılmaz bir cesaretsizlik örneği sergiliyor. Çocukları kandırır gibi; “Siz önce Sultanahmet camiini doldurun, sonra bakarız” gibi sözlerle İslam mukadderatı ile ilgili bu çok önemli hadiseyi geçiştirmeye çalışıyor.

Ayasofya’nın yeniden cami yapılması hem önemlidir hem de tehlikelidir. Bunu kabul ediyorum. Zaten başlıkla da “Her babayiğidin işi değildir” anlamını kastediyorum. Bunu ancak İslam için gözünü budaktan esirgemeyen kahraman vatan evlatları yapabilir. Her şeyi siyasi ve politik hesaplarla değerlendiren günü kurtarmayı amaçlamış devlet adamları için geçerli değildir.

Ne acıdır ki, kendi topraklarımızda, kendi tasarrufumuzda olması gereken bu sembol anlamı çok önemli konunun, dillendirilmesi bile güçtür. Çünkü Ayasofya sadece 500 yıllık bir cami değildir. Çok anlamları vardır. Bunlardan sadece birkaç tanesini sayalım.

  1. Ayasofya İstanbul’un fethinin simgesidir. İstanbul’un fethi Hz. Peygamberin (asm) senasına yani övgüsüne mazhar olmuştur. Bu övgüye mazhar olmuş parmakların sayısı kadar az insan vardır.
  2. Doğu Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı ve yerine cihan devleti Osmanlı’nın geçmesi anlamını taşır.
  3. Ayasofya’nın yönetimi İstanbul’un, İstanbul’un yönetimi Türkiye’nin, Türkiye’nin yönetimi de İslam âleminin yönetimi anlamına gelir. Hilafetin yeri ve başkenti burasıdır.
  4. Ayasofya’nın idaresi hâlâ elimizde olmadığına göre yukarıdaki formülü tersten okuyarak yönetimin hala Müslümanlar elinde olmadığını söyleyebiliriz.
  5. Ayasofya’nın cami yapılmasını talep etmek yalnızca halkın ve İslam âleminin memnuniyetine sebep olmaz. Yeniden cami olarak açılması bunlardan çok daha fazla anlamlar taşır. Bir köşe taşıdır ve tarihin yeniden İslam lehine döndüğünü gösterir.
  6. İslam adına eğer bir suikasta maruz kalınsa dahi endişeye ve korkuya mahal vermemek lazımdır. Milyonlarla başın feda olduğu İslam için can vermek ruz-i mahşerde hiçbir dünya menfaati ile karşılanamaz.
  7. Bu mesele çok ciddi olmakla birlikte getirisi de bir o kadar risk almaya değecek kadar önemlidir. Türkiye’yi İslam âleminin sosyal, iktisadi, siyasi ve manevi merkezi haline getirecektir.
  8. Böylesine ülkemizin çıkarına olabilecek bir mevzuda sırf ecnebilerin takdirini kazanmak veya bunların şerlerinden korunmak için cerbeze yapıp topu taca atmanın âlemi yoktur.
  9. Açıkçası Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması demek İslam Medeniyeti’nin yeniden dünyayı şekillendirmeye başlaması demektir. Bu konunun önemini Avrupalılar biliyorlar lakin bizim yöneticilerimiz kafasını kuma gömen deve kuşları gibi hala anlayamamıştır.
  10. Bediüzzaman, Ayasofya’nın yeniden cami olarak açılmasını Hıristiyanlığın İslamiyet’e yeniden tabi olmasının işareti olarak yorumlamaktadır. Bu yüzden kendisi için devletten bir şey istememiş fakat Ayasofya’nın putlardan temizlenerek cami olarak açılmasını talep etmiştir.
  11. Kısaca böyle bir adım dünyadaki tüm dengeleri sarsacak öneme haiz bir gelişme olacaktır!

İstanbul’un fethiyle Ayasofya, camiye çevrilmiş ve 500 yıl cami olarak hizmet vermiştir. Kaldığı yerden hizmete devam etmelidir. Bu Müslümanların en doğal hakkı olduğu gibi bu vatan evladının ecdadına karşı saygısının da bir ifadesidir.

Türkiye’de yaşayan insanların sosyolojik yapısı göz önüne alındığında yeniden camiye çevrilmesi ile birlikte ne kadar doğru bir karar olduğu kısa zamanda görülecektir. Zira Batı dünyasına karşı manevi olarak ezilmiş ve her taraftan aşağılık kompleksine kapılmış bu coğrafya insanına; kendine güven ve çok büyük bir motivasyon kazandıracaktır.

Bunun tam tersi bir anlayışla Sultanahmet’te cami sıkıntısı olmadığı, Müslümanların çevre camilerde namaz kılma ihtiyaçlarını yerine getirebileceklerinden dolayı Ayasofya’nın müze olarak kalmasının gerektiği fikri yersiz ve tutarsızdır. Mesele sadece Ayasofya’da namaz kılma meselesi değildir. İslam âleminin geleceği açısından hayati derecede önemlidir.

Nasıl ki, “Taksim’e cami yapacağız” denildiğinde Gezi zekâlıların taşla, sopayla, sapanla bize saldırdıklarını görmüş memlekette kıyameti kopardıklarına tanık olmuştuk. Fakat 15 Temmuz Darbesi ile çıngar çıkarmaktaki maksadın iki ağaç ve cami olmadığını zaman bize çok açık olarak hatta eylemcilerin kendi sözleri ile göstermişti. Nitekim şimdi Taksim’e cami yapılıyor ve protestocuların ağzını bıçak açmıyor.

İşte aynen bunun gibi tarihi olarak ayağımıza gelen fırsatı değerlendirmeli derhal Ayasofya’yı yeniden feth etmeliyiz. Fetih açmak demektir, unutmayın.

Gezi zekâlı Avrupa meftunu zavallılar, kendilerine referandum öncesi cami düşmanlığı yapıyorlar dedirtmemek ve oy kaybına maruz kalmamak için dut yemiş bülbül gibi sessiz daha doğrusu kuzu postuna bürünmüş kurt gibi sinsi bir şekilde referandum sonrasını beklediklerini de bir kenara yazmak lazım.

Aynı bunun gibi hazır ABD’nin terör örgütlerini açıktan desteklemesi, darbeci Feto’yu teslim etmemesi, Müslümanlara vize yasağı koyması ve Halkbank yöneticisini tutuklayarak aleni bir şekilde ülkemize hakaret etmesi bu işi zorunlu kılmaktadır.

AB ile yapılan anlaşmaların hayasızca çöpe atıldığı bir hengamede Türk Diplomatlara tarihte görülmemiş bir biçimde hakaret edilip aşağılanması da işin cabasıdır. Yunanistan suikastçı askerleri vermeyerek yetmedi Kıbrıs’ta utanmadan “Enosis” isteyerek zaten çizmeyi aşmıştır. Şimdi saymadığımız daha nice kepazeliklere sadece nutuk atarak cevap verilmez. Ses getirecek eylemle karşılık verilmesi bu milletin onuru ve izzeti açısından önemlidir.

Devlete ve yöneticilerimize “ABD, Almanya ve Hollanda’ya savaş ilan edin” demiyoruz. Sadece hukukumuzu ve izzetimizi koruyun diye adeta yalvararak Ayasofya’yı açın diyoruz. Lakin sanki karşımızda “kör sağır ve dilsiz” yöneticiler var.

Bunun hesabı sorulur elbette. Kimse yaptıklarının yanlarına kar kalacağını zannetmesin. Hele bir referandum bitsin; ondan sonra gelin görün nasıl cevap verilecek. Tabii ölmez kalırsak… Şimdilik vesayet anayasasının birkaç maddesinden daha kurtulmak için referandumda “evet” diyerek sabrediyoruz. Fakat sonrasında çok incitici sözlere ve yazılara şahit olacaksınız. Özellikle “29 Mayıs İstanbul’un fethi kutlamalarının” Ayasofya açılmadığı için nasıl bir kepazelik olacağını, şimdiden hatırlatmayı bir borç biliyorum.

Hâlbuki hiç bunlara gerek kalmadan hem de şu bizi arkadan hançerleyerek yalancılıklarını ispat eden gâvurlarla aramız bozukken; Ayasofya meselesini de referandum öncesi yeniden camiye dönüştürsek ne olur?

Böylece bir taşla kaç kuş vuracaksınız. Bu yeniden camiye dönüştürme süreci; hiçbir zaman şimdiki kadar az acılı ve sancılı olmayacaktır.  Başka bir zamanda kat kat fazla bedel ödetirler. Fakat en az bedelle, biraz hamiyetle bu çok önemli fetih gerçekleştirilebilir.

İşin sonunda “Osmanlı Medeniyeti”nin “Batı Medeniyeti”ne, “Hilal”in “Haç”a ve adaletin zulme galebesi vardır, vesselam…

adminadmin