Genel
Giriş Tarihi : 17-04-2018 08:36   Güncelleme : 17-04-2018 08:36

Başbakan Yıldırım: İslamofobi insan hakları sorunudur!

​Başbakan Binali Yıldırım, Dünya Müslüman Azınlıklar Zirvesi'ndeki konuşmasında, katılımcıları selamlayarak üç ayların tüm İslam coğrafyasına huzur, barış ve kardeşlik getirmesi temennisinde bulundu.

Başbakan Yıldırım: İslamofobi insan hakları sorunudur!

Temel sorunların tespiti, çözüm önerileri ve işbirliği imkanlarının belirlenmesi konusunda katılımcılarla birlikte kafa yorulacağını dile getiren Yıldırım, "Birbirimizle tanışıklığımızı daha da artıracağız, ihmal edilmiş kardeşlik bağlarımızı yeniden ihya etme imkanı bulacağız. Din eğitimi, din hizmetleri alanında işbirliği tesis etmek veya var olan işbirliğini daha ileri seviyelere taşıma imkanına sahip olacağız. Zirveye yapacağınız katkılar için şimdiden hepinize teşekkür ediyorum. Bu çalışmanın bütün Müslüman kardeşlerimiz ve insanlık ailesi için hayırlara vesile olmasını Mevla’mdan diliyorum." diye konuştu.

Yıldırım, modern dünyanın adalet ve eşitlik sağlamada hiç de iyi bir sicile sahip olmadığını ifade ederek, bilim, hikmetten, akıl, vicdan ve merhametten uzaklaştıkça insani değerlerin insan ilişkilerinde neredeyse ihtiyaç duyulmayan anlamsız bir algının hakim olduğunu söyledi.

Dünya nüfusunun az bir kısmının bütün imkanlardan sınırsız bir şekilde istifade ederken, büyük bir çoğunluğu ise yiyecek, barınma, eğitim sağlık gibi temel hak ve imkanlardan mahrum kaldığını vurgulayan Yıldırım, ırk, inanç ve kültür değerlerinden dolayı insanların ayrımcılığa, ötekileştirilmeye, asimilasyona ve şiddete uğramadan yaşayabilecekleri bir dünya için insanlık adına sorumlu olduklarını ve sorumluluk üstlenilmesi gerektiğini kaydetti.

"İSLAMOFOBİ DİNDEN ZİYADE İNSAN HAKLARI SORUNUDUR"

Başbakan Yıldırım, azınlık sorununun küresel bir mesele olduğunu, Müslümanları da çok yakından, doğrudan ilgilendirdiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Bugün dünya Müslüman nüfusunun yaklaşık üçte biri yaşadığı ülkelerde azınlık muamelesi görmektedir. Müslüman azınlıkların yaşadığı en yakıcı sorun Batı'da yükselen İslam karşıtlığı, diğer adıyla İslamofobi ve azınlık düşmanlığı meselesidir. İslamofobi bir dinden ziyade insan hakları sorunudur. Müslümanlara karşı temelsiz korku, düşmanlık ve nefret söylemi İslamofobinin ırkçılık ve yabancı düşmanlığının çağdaş yansımalarından biridir. Bu tanımıyla İslamofobi tıpkı antisemitizm gibi tarihi, sosyolojik, siyasi dini birçok nedeni bünyesinde barındıran özel bir ırkçılık türü olarak ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Özel bir ayrımcılık türü olarak İslamofobi haklar arasında diğerlerinin yanı sıra en fazla din özgürlüğü, iş hakkı, eğitim hakkı, ifade özgürlüğünün kullanımıyla ilgili olarak gündeme gelmektedir. İslam düşmanlığının yol açtığı nefret söylemi, sosyal dışlanma, toplumlarda uyumu, çok kültürlülüğü ve ortak yaşamı ciddi olarak tehdit etmektedir. İnsan hakları, demokratik değerler, İslamofobi yüzünden günden güne örselenmektedir. Hal böyleyken Avrupa'da yükselen aşırıcılık ve İslam karşıtlığının boyutları, eğer gerekli müdahaleler olmazsa daha da vahim bir boyuta ulaşacaktır."

AVRUPA'DAKİ YABANCI DÜŞMANLIĞI SALDIRILARI

Başbakan Binali Yıldırım, 2016'da Avrupa'da 128 yabancı düşmanlığı motifli saldırı meydana geldiğini, bu yılın sadece ilk üç ayında ise 33 tane saldırının yaşandığını belirterek, yurt dışında 6 milyonu aşkın vatandaşı bulunan Türkiye'nin bu saldırıları da kınadığını, gerekli tedbirlerin alınması için siyasi ve diplomatik girişimlerini başlattığını kaydetti.

Sorunun sadece Müslümanların değil bütün din ve inançlara mensup kişileri ilgilendirdiğini ve endişe verici olduğunu, Avrupa'da ve Amerika'da kaygı verici boyuta ulaşan İslam düşmanlığının güvenlik açısından da tehlike oluşturan bir olguya dönüştüğünü vurgulayan Yıldırım, buna karşı topyekün mücadele verilmesinin küresel anlamda mecburiyet haline geldiğini söyledi.

Yıldırım, ülkelerin İslamofobi konusunda yasal, idari ve eğitim alanında tedbirleri vazgeçmeden alması gerektiğini belirterek, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde bu tür suçların izlenmesi, raporlanmasına yönelik adımların mutlaka atılması, mağdurlara destek sağlanmasına yönelik projelerin de geliştirilmesi gerektiğini dile getirdi.

Türkiye'nin ırkçılık, ayrımcılık ve hoşgörüsüzlükle mücadele konusunda gerek bölgesel, gerek küresel düzeyde yapılacak çalışmalara ve düzenlemelere katkı sağladığını, buna devam edeceğini belirten Yıldırım, şöyle konuştu:

"Bu örgütlerle yakın ve yapıcı işbirliğini sürdüreceğiz. Her yıl Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı gurubu tarafından BM İnsan Hakları Konseyi'ne sunulan din ve inanç özgürlüğü, din temelli hoşgörüsüzlükle mücadele karar tasarılarının her ikisi de ülkemiz tarafından desteklenmektedir. 2016'da Türkiye'de gerçekleşen İslam Zirvesi'nde Sayın Cumhurbaşkanımız önemli bir adım yapmıştır, öncülük etmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı içerisinde Avrupa Müslümanları Temas Grubu oluşturulmuştur. Böylece Avrupa'da artan şiddet eylemlerine karşılık önlemlerin alınabileceği önemli bir platform teşkil edilmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı Müslüman azınlıklara elini uzatacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Sivil toplum örgütleri, vakıflarımız bu noktada odaklanarak kazanım elde edebileceğimiz işler gerçekleştirmelidir. İftiharla söyleyebilirim ki ülkemizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce bugüne kadar köken temelinde herhangi bir ayrımcılık yasağı ihlali söz konusu olmamıştır. Yani bu konuda tek söz söyleyecek ülke varsa o da Türkiye'dir. "

Yıldırım, İslam karşıtlığıyla mücadelenin ancak her türlü çifte standarttan, maksatlı propagandalardan, ön yargılardan vazgeçilerek sağlıklı bir şekilde yürütülebileceğini söyledi.

Terörist Müslüman ise eylemin türünün hemen "İslami terör" olduğunun ifade edildiğini aktaran Yıldırım, ancak Myanmar'da yaşananlar karşısında "Budist terör" olarak bir tanım yapılmadığını, Gazze'deki insanlık dramını "Yahudi terörü" olarak kategorileştirmediklerini, Avrupa'daki Müslümanlara yönelik saldırıları Hristiyan terörü olarak nitelendirmediklerini kaydetti.

Yıldırım, doğru olanın da bu olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Terör terördür; dini yoktur, mezhebi yoktur, insanlığı yoktur. Hiçbir dini, teröristin kimliği üzerinden karalamak biz Müslümanlara yakışmaz, böyle bir şeyi de asla düşünmeyiz. Ancak bu saygının karşısında saygı görmek Müslümanların da hakkıdır. Eylemcinin dini üzerinden İslami terör yaftasıyla Müslümanları ötekileştiren bu İslamofobi belasına 'Dur' deme zamanı gelmiştir. Bu çerçevede bütün Müslümanların birlikte hareket etmesinin önemini de özellikle hatırlatmak istiyorum. Ne yazık ki bu birliği tehdit eden en önemli unsur FETÖ'den tutun DEAŞ'a, El-Kaide, Boko Haram'a kadar İslam kılığına büründürülmüş proje örgütleri, taşeron teröristlerdir. Emperyalist aklın oluşturduğu proje örgütlerle dinimizin ve coğrafyamızın dizayn edilmesine izin vermemeliyiz."

"MÜSLÜMAN AZINLIKLAR ASİMİLASYON TEHLİKESİNDE"

Başbakan Yıldırım, bu yapılanmaların provokasyonları karşısında uyanık olunması ve birlikte hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.

Dünyada sağ duyunun hakim olması için daha çok çaba sarf edilmesi gerektiğinin altını çizen Yıldırım, Müslüman azınlıkların asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını, kimlik probleminin hemen ardından dikkati çeken en önemli sorunun eğitim ve öğretim olduğunu kaydetti.

Yıldırım, Avrupa'daki Müslüman gençlerin sadece yüzde 5'inin lise eğitimi gördüğünü, diğer kısmının ise erken yaşlarda eğitim hayatından uzaklaştığını dile getirerek, Müslüman bireyin idareci, bilim adamı ve aydın olmak yerine işçi olarak hayatına devam etmek zorunda kaldığını anlattı.

Müslüman azınlıkların önemli bir diğer sorunun da İslam bilimlerinde yetişmiş uzman azlığı olduğunu belirten Yıldırım, şöyle konuştu:

"Azınlık Müslümanların kimliklerini korumada hayati öneme sahip cami, okul, dernek, diğer sivil toplum kuruluşlarını finanse edecek mali kaynak sıkıntısı da bir başka sorundur. İslam ülkelerinden gelen yardımlar önemli bir miktar olsa da ihtiyaçlar dikkate alındığında yeterli olduğu söylenemez. Bilindiği üzere Afrika söz konusu olduğunda Müslümanların mücadele ettiği en büyük sorun açlık ve fakirliktir. Bu konuda coğrafi şartların etkisi olmakla beraber siyasi nedenler başlıca etken olarak önümüze çıkmaktadır. Sömürge dönemi ve sonrası ortaya çıkan siyasi durumdan en fazla Müslümanlar etkilenmiştir."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde Afrika'ya yönelik, kardeşliği pekiştirme, sorunlara ortak çözüm arama konusunda özel ilgi ve alaka gösterildiğini belirten Yıldırım, Müslümanlar olarak adaletin, hakkaniyetin, merhametin, barışın ve bütün insanlığın esenliğinin gözetilmesi mecburiyetinde olunduğunu anlattı.

"500 MİLYON MÜSLÜMAN AZINLIK OLARAK YAŞIYOR"

Başbakan Yıldırım, bu nedenle Müslüman azınlıklara olduğu kadar bütün insanlığa karşı sorumluluğun olduğunun hatırda tutulması gerektiğine işaret ederek, "İslam'ın barış severliğini, Müslümanlığın asil duruşunu bir mücevher gibi muhafaza etmeliyiz. Sahip olduğumuz birikime sıkıca sarılıp birliğimizi yeniden inşa etmek için birbirimizin sesine kulak, omzuna omuz verme zamanıdır. Aramızdaki iş birliğini daha da güçlendirmeliyiz. Müslüman coğrafyadaki açlık ve fakirliği ortadan kaldırmak için birlikte daha çok çaba göstermeliyiz. Bilgisizliği, cehaleti ortadan kaldırmak üzerimize bir borçtur. Kız çocuklarımızın eğitimine daha çok önem vermeliyiz. Dinine, diline, rengine bakmadan hep beraber insanlığa hizmet etmeliyiz. 500 milyon Müslümanın azınlık olarak yaşadığını ve bu kardeşlerimizin her gün kendisini kanıtlamak zorunda olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Onlara dua edelim, gayretleri takdir görsün, çalışmaları yankı bulsun, sesleri daha çok duyulsun." ifadelerini kullandı.

adminadmin