Genel
Giriş Tarihi : 30-01-2019 10:57   Güncelleme : 30-01-2019 10:57

Başörtümle özgürüm!

İngiliz BBC’nin “Başörtümü çıkardım özgürleştim” propagandasına başörtülülerden tepki geldi.

Başörtümle özgürüm!

Diriliş Postası’na konuşan başörtülü isimler Enise Girgin, Ayşegül Gedik ve Ayşe Şirin, başörtünün özgürlüklerini kısıtlamadığını tam aksine kendilerini başörtüsüyle daha özgür ve daha mutlu olduklarını deklare etti.

İngiliz BBC’nin 4 Ocak’ta “Başörtüsünü çıkaranlar: Neden bu kararı alıyorlar, neler yaşıyorlar?” başlıklı haberiyle başlattığı “Başörtümü çıkardım özgürleştim” şeklindeki skandal kampanyanın iç yüzünü “Başörtüne sahip çık Türkiye” manşetiyle ifşa eden Diriliş Postası, sokağa indi ve başörtülülerle konuştu.

Gündem BBC’nin bir terör sevici Melek Bilgili’ye dayandırdığı başörtüsünün özgürlüğe engel olduğu, aile baskısıyla takıldığı, başörtülülerin gerici olduğu yönündeki iddialarıydı. Kocaeli Üniversitesi’nde Mimarlık Bölümü öğrencisi olan Enise Girgin, başörtüsünü tercih sebebi ve başörtüsünün hayata etkilini anlattı. Geçen yıl Almanya’dan Türkiye’ye döndüğünü paylaşan Girgin, başörtüsünü 5. sınıfa giderken takmaya başladığını, Almanya’da kendisine zulüm edildiğini aktararak, şunları söyledi:

“BAŞIMIZI ÖRTTÜK BEYNİMİZİ DEĞİL”

“Gittiğim okul Almanya’da gidilebilecek en yüksekokul türü olarak bilinir. Buradaki Fen Liselerine tekabül eder. Buna rağmen sekiz sene boyunca okul hayatımı zehir etmek için öğretmenler de öğrenciler de ellerinden geleni yaptılar. Okulun tek tesettürlü öğrencisi bendim. Bir Müslüman, bir tesettürlü kız olarak alman öğrencilerle aynı notları alabilmek için onların yaptıklarının on katını yapmak zorunda kaldım. Kırabildikleri yerde notlarımı kırdılar, yeri geldi dışladılar, yeri geldi azarladılar. Bu zamana kadar dinimle ilgili bana gelen olumsuz tepkilerin beni yıldırmaktan çok benim Allah’a, bu kutlu davaya olan inancımı güçlendirdiğine ve sağlamlaştırdığına inanıyorum. Başörtüm benim için her şeyden önce Allah’ın rızasını kazanmakta bir vesiledir ve buna inancım sonsuzdur. Artık daha rahat ve özgür yaşayabilmek ümidiyle vatanıma döndüm. Geleli fazla olmamasına rağmen kendimde fark ettiğim çok değişiklikler var. Artık kendimi daha mutlu, daha huzurlu ve daha özgür hissediyorum. Almanya’da asla ulaşmama izin vermedikleri Mimarlık bölümünde okuyorum ve hayalime ulaşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Son olarak başörtüm, benim için kazağım neyse eteğim neyse odur. Bir kumaş parçasını sebep bularak insanları azarlamanın, dışlamanın bir anlamı yok. Başımızı örtüyoruz, beynimizi değil.”

“BASKIYLA BAŞÖRTÜSÜ TAKILMAZ”

Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğrenimine devam eden Ayşegül Gedik ise 15 yaşında tesettüre girdiğini, aile baskısı ile kapanmanın söz konusu olmadığını belirterek, “Aile zoruyla mı kapandın gibi soruları çok fazla soruyorlar. Eğer baskı kurmuş olsalardı birkaç yıl sonra açılmayı tercih edebilirdim. Başörtülü olmak veya olmamak önemli değil, önemli olan zihin ve inanç... Aslında başörtü de kıyafetlerimiz gibi sadece bir parça, buna anlamlar yüklediğimizde değerli oluyor, ancak başörtülü olmayanlar inançsız mı sayılıyor? Hayır... Başörtüsünü bir kazak gibi bir etek gibi kıyafet tercihi gibi görmeyip takılanları hiç anlamış değilim. Ben başörtüsü mevzusunda ailelere çok büyük görev düştüğüne inanıyorum” diye konuştu.

“TEK FARK TESETTÜRE GİRMEM”

Tesettüre girmesini hayatının miladı olarak paylaşan Marmara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencisi Sueda Ayşe Şirin, başörtüsünün hayatı kısıtlamadığını şu şekilde dile getiriyor:

“Tesettüre girdikten sonra hayatımı milattan öncesi ve milattan sonrası olarak ikiye ayırdım. Size milattan öncemi veya milattan sonra mı anlatacak olsam, Süeda yine aynı Süeda olurdu. Ne huyum değişti, ne konuşmam, ne enerjimi kaybettim, ne de saldırgan bir insana dönüştüm. Tek fark tesettüre girmem oldu.”

“MESCİDİN YERİNİ BİLMİYORDUM”

Liseden mezun olmasının ardından Avusturya’nın başkenti Viyana’nın yolunu tuttuğunu, ne yol, ne dil ne de Viyana’ya dair bir şey bildiğini söyleyen Şirin, “Her insanın bir kırılma noktası vardır. Ben de bu yalnızlığın içinde aslında yalnız olmadığımı anladım. Yaşadığım his çok başkaydı. İçimden geliyor yine içime akıyordu. Ruh, maneviyat arıyordu. Günde beş defa duyduğum ezanın bana verdiği güveni ve huzuru bu zamana kadar hiç fark edememiştim. Gece gelen bu hissiyat ile internetten namaz videoları izledim ve o gece namaza başladım. Gece boyu namaz kıldım. Viyana’da ne caminin yerini biliyor ne de mescidin yerini biliyordum. Namaz vakitleri geldiğinde okulun terasında yağmurun altında namaz kıldığım günler oldu. Amerika’dan gelmiş ateist bir arkadaşım kimsenin beni rahatsız etmemesi için yanı başımda beklerdi. Kendisinin bana karşı hiçbir zaman bir saygısızlığını görmemiştim bilakis desteğini almıştım. Daha sonrasında tevafuk bir mescit keşfettim. Bölümden arkadaşım beni yalnız bırakmamak için bana eşlik ediyordu” dedi ve şöyle devam etti:

“ÖZGÜR VE HÜRÜM”

“Çok zaman geçmeden de tesettüre girdim. Bana eşlik eden arkadaşım da bir süre sonra namaza başladı. Artık namaz kılarken bana eşlik edecek biri vardı. Çok geçmeden bir sabah 8 gibi arkadaşım evime geldi ve bana ilk söylediği ise “Başörtü nasıl örtülür?” sorusu oldu. Böyle güzel bir duruma şahit olup vesile olmak beni de çok mutlu etti. Mescitte Türkiye’de üniversite sınavında derece aldığı halde sırf tesettür yasağından dolayı okumak için çareyi yurt dışında bulan arkadaşlar edindim. İkna odalarının olduğu zamanları görmemiştim hatta bu konu hakkın da fikrim yoktu ama okumak için kendi ülkesinde okuyamayıp yabancı bir ülke de okuyan arkadaşlarım olmuştu. Onlar gibi bir sıkıntım olmamıştı. Tesettürü kendi ülkemde değil Avusturya da tatmıştım. Kimse tesettürüme karışmıyordu. Türkiye’ye dönüşüm tesettür yasağının kalkmasıyla oldu. Şimdi Marmara Üniversitesi’nde okuyorum. Ben tesettürlü bir kadınım. Muhabbetimden ve benliğimden hiçbir şey kaybetmedim. Ben başörtümle birim ve bir olacağım. Kadını yücelten bir dinde özgürüm ve hürüm.

Tek fark tesettür

“Tesettüre girdikten sonra hayatımı milattan öncesi ve milattan sonrası olarak ikiye ayırdım. Size milattan öncemi veya milattan sonra mı anlatacak olsam, Süeda yine aynı Süeda olurdu. Ne huyum değişti, ne konuşmam, ne enerjimi kaybettim ne de saldırgan bir insana dönüştüm. Tek fark tesettüre girmem oldu.”

adminadmin