Türkiye
Giriş Tarihi : 29-03-2015 11:44   Güncelleme : 29-03-2015 11:44

Batı Dünyasının İslam Korkusu Çöküş Korkusudur

Bunları ben söylemiyorum

Batı Dünyasının İslam Korkusu Çöküş Korkusudur
Bunları ben söylemiyorum. Bu cümleler Alan Woods - Ted Grant ikilisinin tespitleri:  “İflâh olmaz bir çöküşe yakalanan her toplumsal sistem, kendisini kültürel çürümeyle ifade eder. Bunun yüzlerce görünüş biçimi vardır. Özellikle entelijansiya arasında, geleceğe ilişkin genel bir endişe ve karamsarlık hali yayılır. (...) İki korkunç dünya savaşına, ekonomik çöküşe ve savaş arası dönemin faşizm kâbusuna tanıklık eden 20. yüzyıl, sendeleye sendeleye sona doğru yürüyor. Bu felâketler kapitalizmin ilerici evresinin artık mazide kaldığına dair sert uyarılardı. / Kapitalizmin krizi hayatın her alanına yayılmış durumda. Söz konusu olan yalnızca ekonomik bir olgu değildir. Aynı olgu, spekülasyon ve çürümede, uyuşturucu kullanımında, şiddette, her tarafı saran egoizmde ve başkalarının çektiği acılara kayıtsızlıkta, burjuva ailenin parçalanmasında, burjuva ahlâkının, kültürünün ve felsefesinin krizinde yansımasını buluyor. Başka türlü nasıl olabilirdi ki? / Sanayileşmiş ülkelerde ‘resmi’ dinin ayakta öldüğü doğrudur. Kiliseler bomboştur ve giderek daha çok kriz içine girmektedirler. Bunun yerine, mistisizmin ve her türden hurafenin palazlanması eşliğinde, garip dinsel tarikatların sahiden bir ‘Mısır vebası’ gibi yayılışını görüyoruz. (..) Batı ülkelerinde, dinsel tarikatların, hurafelerin, astrolojinin ve her türden akıldışı eğilimlerin dizginsiz yayılışını görüyoruz. Fransa’da, yaklaşık 36.000 Katolik rahip ve kazançlarını vergi memurlarına bildiren 40.000’in üzerinde profesyonel astrolog var. (...) Bütün bu olgular, Roma İmparatorluğu'nun çöküş döneminde meydana gelenlerle şaşırtıcı bir benzerlik gösteriyor. (...) Bir demokraside yaşadığımız sanılıyor. Oysa milyonlarca insanın kaderini, bir avuç büyük banka, tekel, borsa spekülatörü (genelde aynı insanlar) belirliyor. Bu küçücük azınlık kamuoyunu manipüle etmek için güçlü araçlara sahip. İletişim araçları, basın, radyo ve televizyon üzerinde tekele sahipler.” (Aklın İsyanı, Tarih Bilinci Yayınları, Mayıs 1995; http://marksist.net/AI/yazarlarin).   Uzun bir alıntı yaptık. Yazının tamamını bulup okumanızı isterdim. Yukarıda altını çizdiğimiz satırlarda Hristiyan Batı dünyasının vahim bir dinsel kriz sürecini yaşadığının da ifadesi okuyoruz. Kiliseler kendi ülkelerinde çalıştıracak kimse bulmakta zorlanıyor ve çoğu kez de bulamıyor. Buradaki hizmet açığını Hindistan’dan ve Afrika’dan kaçırılan insanlarla telafi etmeye çalışıyor. Bu meyanda, bütün karşıt görüşlere ve çırpınmalara rağmen İslam dinine olan ilgi ve rağbet gözle görünür ölçüde artıyor. Bazı hesaplamalara göre, içinde bulunduğumuz yüzyılın ortalarında Hristiyan Batı dünyasında Müslüman olanların nüfusu yüzde 50 mertebelerine ulaşacak. İslam’a ve Müslümanlara karşı hiddetin nedenlerini Batı dünyasında yaşanan bu toplumsal değişimin temelinde aramak yanlış olmasa gerek. Ne ki, korkunun ecele faydası olmadığını biliyoruz. Her toplumsal değişim gibi, buradaki değişim de kolay, muhatarasız ve bedelsiz olmayacak. Bir bedel ödenecek. Batı Hristiyan dünyası insanının çektiği sıkıntının da, Müslümanlara reva görülen hunharca davranışın da kökeni, işbu İslam yönüne doğru olan eğilimin gittikçe artan bir somutlukta kendini göstermesinde aramak yanlış sayılmamalı... Yenişafak
adminadmin