Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 19-03-2018 09:45   Güncelleme : 19-03-2018 09:45

Benim Nikâhımı Hahambaşı Kıysın

Benim Nikâhımı Hahambaşı Kıysın

-Durun! Bu nikâh kıyılamaz.

-Neden, onlar kardeş mi?

-Bir nevi… Sayılabilir!

-Nasıl yani?

-Hepimiz din kardeşiyiz diye öğretilmedi mi? Nikâh düşmez diye şey ettim…

-Skandal efenim, susturun şu kızı.

-Ne diyorsun sen, saçmalama!

-Saçmalamıyorum! Susmak onaylamaktır, ben onaylamıyorum.

-Hem sen kimsin, var mı itiraz yetkin?

-En az senin bu nikâhı kıyma yetkin kadar var efendim. Hem tekil olmayacak o soru, çoğuluz biz!

- Var efenim itirazımız var. Topyekûn, cümbür cemaat itiraz ediyoruz, oldubittiye getirilmeye çalışılan her şeye.

İtirazımız var!

İnsanları biçimden biçime, kalıptan kalıba sokma çabalarına. Her olayda ipin ucunu kaçırtan yargılamalara, Saplanıp kalınmış ön yargılara, her türlü sapkın fikre, bizi uçtan uca ayıran söylemlere, karşıdan bakıp hüküm vermelere, halkı hiçe sayarak çıkarılan yasalara, cehennem bileti kesen toplum imamlarının günahkâr yaftalarına maruz kalmaya, din adına yanlış fetvalar verip insanları birbirine düşüren çirkin zihniyetlere, kendine benzemeyenlere her türlü yakıştırmayı yapıp, provokatörlük yapan baştakilere, durup durup insanların manevi yolculuklarına saldıran ağızlara, ilkel beyin terlemelerinin kirli damlalarını akıta akıta aramızda dolaşanlara, ülkede onca Arap saçına dönmüş olay varken, başı açık kadınların saçına kafa yoranlara, namusu etten, kıldan, tüyden sayıp, kürsülerde vurun kahpeye nidaları atarken, kendisi her türlü namussuzluğu yapanlara, din ve vicdan özgürlüklerini hiçe sayanlara, karanlık kafaların ötekileştiren soyutlama harekâtlarına, tahammülsüzlere…”Hüküm yalnızca Allah’a mahsustur”u unutup dünyada ahretlik hükümler veren gafillere, dindar geçinen iki yüzlü dinsizlere, …

-Ben soluklanayım, unuttuklarım varsa devam edin siz…

 -Heyyy! Neredesiniz Siz? ( Rüzgâr nereden eserse oracılar, topuklamış)

Böyledir, arkadan coşup coşup taşarlar iş meydana çıkmaya geldi mi korkak tavuklar gibi korunaklı kümeslerine kaçarlar. Neyse, “ben” olarak da devam ederim, sonra hesaplaşırız biz!

Şekil Müslümanlığı yapan sahtecilere, Kur’an’ı bir kez duvara asmak için eline almışların ahkâm kesmelerine, din adına zulüm edenlere, yabancılaştırma çabalarına, milli değerlerimizi değersizleştirip yok etmelerine, zorbalıkla fikir kabul ettirmeye kalkanlara, baskıyla insanların bakir duygularını sömüren tefeci kılıklılara, din elden gidiyor çığırtkanlığı yapıp kendisi her türlü pisliğe bulaşmışlara, millete aşırılıklardan kaçınıp, ihtiyacın kadar yaşayı salık verip kendileri şatafatın dibine vuranlara, arka sokaklarda açlıktan yoksulluktan ölen insanlar varken kul hakkı yiyenlere, hadlerini aşan hadsizlere, kişisel özgürlük sınırlarımıza girenlere,…her türlü usulsüzlüğü halkın gözünün içine baka baka yapıp, bir de üstüne bu halka küfür eden vekillere, günahı diline persenk edip din tüccarlığı yapanlara,  itaatkâr olduklarını söyleyip şirk koşanlara, bizi birbirimize düşman etmeye odaklı her türlü eyleme, zorba ifadelerle bu halkı sindirme gayretlerine, Cumhuriyet değerlerine yapılan saldırılara, toplumsal adaletsizliklere, Ham gönüllülere, güzel ülkemde taraflar yaratıp, halkın arasında soğuk savaş başlatanlara, insanları oyalamak amaçlı ortaya atılan düşüncelere, gereksiz merkez kaç kuvveti uygulayıp olaylara asıl odaklanılması gereken noktalardan uzaklaştıran hain planlara, inançla korkutup aldatanlara, bu halkı hiçe sayanlara, akıl, mantık, vicdan ve hukuk kuralları içinde özgürce düşünme, düşündüğünü ifade etme hakkını gasp edenlere, sevgisiz, hoşgörüsüz tavırlara, aklımızla oynamaya kalkanlara,…İtirazımız var!

-Aaa olmuyor ama halkı galeyana getirip, kuru gürültü çıkarmayınız.

-Yaş çıkaralım öyleyse. Bana uyar. O kıydığın kızın yaşı kaç mesela?

-Sabırsız kız, daha kurmadım o cümleyi. O cümleyi kurmama müsaade buyurunuz. Sonra bakarız yaşa, başa.

-Hangi cümleyi?

-“Bu evliliğe itirazı olan varsa şimdi konuşsun, yoksa sonsuza kadar sussun!”

-Yeşilçam repliği sokuşturdun araya diye kandıramazsın beni!

-Bu cümleyi şimdi kurduğunda, ben de itiraz ettiğim de her şey için geç olduğunu en az senin kadar biliyorum! İtirazlar ilan askıdaykendi, bir gün önce bitti. Hoş zaman ve mekân sınırlaması olmayan bir zemindeyiz. Ben itirazımı her koşulda yaparım. Kanmaya meyilli değilim.

-Film mi çeviriyoruz burda münasebetsiz kız? Ettiysen itirazını soruyorum, ilk itiraz yersiz ve geçersiz!

-Bu adamdan hamile olan var mı aranızda?

-(Damadın kuru sessizlik tısssslamaları) Ne münasebet!

-Hah işte o münasebet! O münasebet içinde yaş diyorum, çok küçük!

Bakınca damada, yalan yok kızı her hal dedim, oturmuş gelin sandalyesine yanlışlıkla.

-Yaşı kaç gelin kızımızın, sorması ayıp?

-15!

-Yuh! yuh ki ne yuh! Bey amca sen de yaş yetmiş, kız 15’lik. Kaça kapadın aradaki 55 senelik farkı seceresiz?

Tövbe estahafurullah. Kızım seni de mi parayla saldılar üstümüze!

-Yok, bey amca bizim paraynan pulunan olmaz işimiz. Nikâh var dediler, limonata kek yemeğe geldiydim, durum vaziyet; içerde keklenen keklenene.

-Baktım mağdur var, …

- Hem davetsiz hem densiz. Çıkınız lütfen, burada kerametli bir işe vesile oluyoruz, çiftimizi sonsuz saadete kavuşturacağım.

-Kimin saadetinden bahis ediyorsunuz siz, baksanıza kızın yüzüne. Salonda 4 cenazeye ağıt yakıyor!

-Hamile de yoksa adettendir, devam edelim iyi niyet söylemlerimize. “İyi günde kötü gün de…

-(Suskun salon, patlayan kahkaha.)

-Çok pardon bi gülme geldi siz öyle iyi gün falan diyince. Yaş ermişse yetmişe iyi günü ne hâl olur ki? Yetmişlik rakı versen, 15 taş sektiremez olduğu yerde…

-Hadsiz!

-Rakımı dedin, havada rakı kokusu mu var?

-Sohbete haram karıştıranı, havale eder ateşine odun atarım!

-Siz de abesle iştigal etmeyiniz merasime.

-Abessiz etsem. Mesela desem ki;

Keenlemyekûn!

-(Salon topluca) Aminnnnn…

-İşte bu! Sizin değil benim sözümü aminlediler. Ne olacak şimdi Hacı İsmail Efendi?

Bilin mi Eyüp Süvari Mahallesi imamı Hafız Recep Efendiyi şûrayı devlete sevk etmişlerdi de hakkında tahkikat başlatılmıştı. Mahkemey_i şeriyyeden izinname almadıysan dedikodulara sebebiyetten geliverir kapına ilmühaber. Benden uyarması. Nikâhı icra eden, icap eden muamelenin yapılmasını da sağlayacak dendi!

-İşlem hukuki mi ona bakacağız değil mi ya!

- Bakarız bakarız da o söz neydi, Kötü bi şey olmasın maazallah hepimiz gireriz Galya çukuruna!

-Telaşe memurluğu yapma, fare deliğine sığmamış bir de kuyruğuna kabak bağlamış hallerinde, hakkıyla yapta muamelelerini veballe gitme öbür tarafa!

-Korkma! Aminlenecek bir durumun kelimesi değildi, (hukukun) terimiydi!

-Anlamı; yok, yani boş diyor!

Haaa! bak işte o boş tarafına ben karışmam. Kadı Efendinin işi o!

- Oraya gelmeden halledicez, dur aceleye mahal yok!

-Boşu doldurmak için bize gerekli olan mutlak but-lanı bulalım öncelikle?!

( Salonda Sini balığının, o ne ki bakışları!)

-Yani diyorum ki o kızcağızın ayırt etme gücü nerede?

-Hah şöyle anlayacağımız dilden konuş kızım, butlan deyince putlan anladım kan çıktı enseme!

-Âlemsin bey amca bizim ne işimiz olur putlan?, Olanlar içinde bir iyilik düşünsün artık yasayı yapan!

Güç, demiştik nerde?

-Babasında!

-Baba!

-Eğme başını öne. Kusurlu hareketin ilki sende. Daha hayatının başında ıskalatırsan bu ömrü bu kıza, yarın 20’sinde dul, 3 boş ola, 3 çocukla döner kapına.

-Durdur durdur uçağı iniyoruz.

-Durduk, durduk…

-Siz çıldırmışsınız,

-Ben de çıldırıyorum.

-Merasimde ablaya etsin diye iştigal, 5 yaşında ki kıza da giydirmişsiniz gel-inlik, şimdi ne desek boşa Leyla değil mi ?

-Bi sakinleş, bi sakinleşelim.

-Sakinleşelim ya!

-Şırınga da ahlak boşluğu var dedim ettim şikâyet! Şimdi devriyeler basar nikâhı.

-Amanınnn o neden şimdi?

-Madde 20: Sakıncalı!

Basıldık!

-Şikâyetçiyim;

-Komiserim kız tecavüze uğrayacak,

-Nerden anladın?

-Yüzünde öyle bir ifade var!

Tuuuuu… Sapık!

-Nikâhı basın, dişi köpekleri de saklayın davetliler arasında  Kayabaşğillerden var!

-Hem nerde kırmızı kaplı defter? O da mı yok?  Külliyen izahatsiz cürüm!

-Devletimize güveniyoruz. Gücü yeten, açsın mevzuyu usulsüzce. Yaygara çıkarmadan, ihtiyaç var mıydı sorusunu sorarsınız hâkime. Şimdi öfkeliler bi sakinleyin!

-Siz nikâha yeni gelenler, bir arkadaşa bakıp çıkacaksanız bakın, çıkın.

-Yok, evladım, takıya geldiydik.

-Takı merasimine yetiştik Hayriye, bak her kes ayakta.

-Afv buyurun, nikâh belediyelik mi …?

-Netçen?

-Ona göre takıyı takıcam! Boşa gitmesin takı abdestsizlere!

-“Hoş gelişler ola.” …

-Bir bu şekil eksikti geldiler, tamam olduk!

-Geç bey amca geç. Seninki de ayrı sıkıntı çözücez, bekle!

- Bekleriz komiserim, beklerken istişare edelim hanımla var mıdır mahsuru?

-Yok, bey amca et( Sen de az hanım köylü olmamışsın delici bakışı)

-Sohbetli düğün değilse getmem demiştim Hayri, bak birbirine selam veren verene.

-Olcek Hayriyem o kadar, nedek şimdi hem papazlarda kıymıyor mu nikâhı kilisede diz dize!

-Bizim gibin etselermiş ya; Gelini göstermekte nesi? Gıyabında 2 şahit kıyıverelermiş. Kimseciklerin haberi olmaz, nikâhı da aha da şu meymenetsiz kız yüzünden zaptiyeler basmazdı.

-Meymenetsiz! Sanırım o benim.

-Annem, mehir yerine dil mi verdiler sana? Pirinç yerine gelinin başına taş serpmişsindir sen bu dille.

-Gıyabında kıymak nedir? Kıymayın o küçücük bedenlere. Hak mı bu şimdi gelinciklerimize?

-İşte itirazımız bu zihniyete!

-Nikâhın dini şartı rıza, toplumsal şartı ilansa, itiraz ediyoruz rızasını gösterecek şuur yaşına ermemişlere kıyılacak nikâhlara. Yoksa hak hukuk gözetildiği sürece nikâhı kimin kıydığının hiçbir önemi yok hanım teyze.

Benim nikâhımı Sinagog ’da mühür aplikeli gümüş yüzüğü ile Hahambaşı kıysın Pesah Sedirinde diyene de kilise de istemem, Papazın Çayırında kır nikâhı yapacağım diyene de karışamayız! Kim neye inanıyor ya da inanmıyorsa yapsın törenini içine sindire sindire.

Korkumuz odur ki; Venedik Panayırına döndürüp gündemi, geriye güncelleme derdinde olmasın kimseler gizlice. Olanın eksikliği ne idi, değişimler bize ne getirecek. Aradaki fark cari açık olarak kimin hanesine işlenecek bilelim istedik sadece.

Hukukun medenisini de şer ’isini de biliyoruz.

“ Burada yapılmak istenen”… diye başlayan her cümle ile duygusala bağlayıp işi vurmasınlar ince ince. Parça parça kayıp duygusu da yok değil içimizde. İyi niyete hadi inandık diyelim, niyetsizlerin kudurmuş düşüncelerini kim dizginleyecek sizce?  Biz, Cumhuriyet altınını almışız elimize, gayri resmi ellere çiğnetmeyiz, 10.maddeyi cahilce! Zaten isteyen yapmıyor muydu ikisini bir yerde. 

-Ehh be kızım ne çok sözün varmış, susmadın iki saniye.

-Susmam komiserim! Aklın Hüma Kuşu ağzını açtı bir kez. İnsan algısı takılıyor işte. Görünürde her şey fazlasıyla normalmiş gibi sürüp giderken, takıldıklarımız günlük hayatın basit olayları değil elbet. İtirazlarımız bölmek için değil bir olmak için! Gecenin karanlığı, günün aydınlığında yolumuz belli, çizgilerimiz belli. Feneri nerelerde söndürdükleri belli olmayanlar, bilsinler ki onlar gibi düşünmeyenler sabahtan akşama asmalı meyhanede sabahlamıyorlar. İnancımızın altı dolu bizim. İpe cambaz niyetine çıkanların sözlerinden bezdik! Giydirdik mi giydirdik alayı, can yakıcı detaylar. Güçlüler ve öfkeliler umarım karşıya karşıya kalmazlar!

Hem ben niye susacakmışım ki sokak ağzıyla hönkürenlere söyle sussunlar.

Her kesin haddi, kendi düşünce sınırı kadar!

- Olacaklar, olmuşların teminatı altındaysa, hiçte yersiz değil itirazlar.

 Son bir itirazımız daha var ki en geçerli sebebi:

“Ölüm gecesi olmasın küçük kızlara, düğün geceleri!”

Hülya Bulut

adminadmin