Fikir
Giriş Tarihi : 11-09-2016 12:00   Güncelleme : 10-09-2016 14:15

Benim şairim senin şairini döver mi? (vııı)

O halde adamlarımızı, emrine girdiğimiz, girmek istediğimiz, emrimize giren, emrimize girmesini istediğimiz adamları nasıl teşhis edeceğiz?

Benim şairim senin şairini döver mi? (vııı)

Kimler bunlar yürürlüğü sermaye baskısı altında tanınan bir dünyaya rıza göstermeyenler? Onları bulmak için telâşa kapılmağa mahal yok. Bunca hay huy arasında hata payı ne kadar büyümüş olursa olsun benzerlerimizi fark etmek mümkündür. Desteği kendi karakterimizden alacağız. Siz de zorbalığı ve zorbaları reddeden zümreye dâhil iseniz size göre baskıya boyun eğenlerle eğmeyenleri birbirinden ayırt etmek içinden çıkılmaz hale gelmez. Asırlar boyunca başını dik, alnını açık tutmuş olanlar mesleklerini hangi disiplin çerçevesinde icra ederlerse etsinler şiir desteğiyle fikretme yolunda kişilerdir.

Şiir desteğiyle fikreden Türklerdir. Türkler şiir desteğiyle fikrederek bir toplum hayatına kavuşmuş, bu toplum hayatından devletin veya devletlerin çıkmasına vesile olmuşlardır. Peki ya diğerleri, ya (henüz ve/veya artık) Türk olmayanlar? Onların şiirleri yok mu? Tarih sahnesinde yerini alma macerasına dalarken şiirinden güç devşiren Türkler midir sadece? Hiç de değil. Şimdiye kadar hiçbir toplumun, giderek hiçbir devletin şiirden doğan gücü devre dışı bırakıp sıhhat bulduğu vaki değildir. Ne var ki Türklerin haricindeki toplum ve devletlere şiirin mihveri bir itimat sahası vermemiştir. Şiir başka milletlere değil, sadece Türk milletine mutemetlik etmekle muvazzaftır. Bu meyanda Türk milletinden başkasının İstiklâl Marşı olmadığı bilinmelidir. İstiklâl Marşı’nın mümtaz yeri dikkatten kaçırılırsa şimdinin dünyasını harekete geçiren her türlü yutturmaca kanunlaşır. Giderek karşımıza Anayasa olarak bile çıkabilir. Üstelik dikkat sarf etme zaruretine tâbi olduğumuz bir diğer husus Türk milletinden başkasının İstiklâl Marşı’na sahip olmasının da, sahip çıkmasının da ihtimal dâhiline girmezliğidir. Sırf bu sebeple Hıristiyan Demokrat diye bir şeyden, bir kimseden, bir müesseseden bahis açmak mümkün olabilmiştir. Tarih bağlamında Hıristiyan Demokrat diye adlandırdıklarımız çözümü Bolşeviklerin, Faskistlerin, Nasyonal Sosyalistlerin haricinde bir yerde arayan kesimdir.  Müslüman demokrat sözü ise tarih bilincine ermişlerin katında alay etmek üzere telâffuz edilebilir. Tarih bilincine ermişler ermeyenleri Müslüman demokrat sözü ile alaya alacaklardır.

Tarih bağlamı bizi XIV. Hıristiyan asrında temellerini İtalyan site devletlerinde atmış olan kapitalizmle tanıştırıyor.  Kapitalizm önce birilerine razı olunması gereken düzenin sermaye baskısı altında kurulan düzen olduğu kaziyesini yutturdu. Akabinde o kimseler üzerinden fasıla vermeksizin hamleler yaptı. Süreç içinde yeni zenginler eski zenginlerle kaynaştı. Yutanlar ve yutturanlar birlik olup kentsoylu sınıfını teşkil etti. Gücü Avrupa toprağında yutturma hamlesiyle hissedilen kapitalizm kentsoylu sınıfına bir tür geçerlilik özelliği ilâve etti. Gelin görün ki, Octavia Paz’ın işaret ettiği gibi kentsoylu sınıfının bünyesi şiiri hazmetmeğe müsait değildi. Kapitalizmin geçerliliği insanlık tarihinde şiirin geçersizliği demekti.

Modernlik boyunca şiir desteğiyle fikretme yolunu terk ettiğimiz, şiiri hayat hakkımızı müdafaa hadisesinden uzak tuttuğumuz için zaman içinde şiirin önceliğinden mahrum intibalar zihnimizi ifsat etmekle kalmadı; zihnen restorasyonu gayri mümkün bir tahribata uğradık. Şiir işlediğiniz hayırlar mesabesinde kaldığı müddetçe Kur’an nazil olmadan önce de, olduktan sonra da bizi Müslümanlar arasına katmakta gecikmemiştir; ama bilahare Müslüman olmuş olmamız neler işliyorsak işleyelim onların hepsinin hayır ürettiği anlamına gelmedi. Gözden kaçırılmaması gereken husus İslâm cemaati anlayışına sadık kalındığı müddetçe Türk dünyasında şiirin mevcudiyet binasının çimentosu oluşudur. Şiirin Türk dünyası dışındaki macerası bir telâfi, bir tedavi davasına mütealliktir. Gerçi Dante’den, Petrarca’dan bu yana modernlik içinde ve boyunca şiire üstün bir yer tanındığına şahit oluyoruz; ancak bu yer medeniyete mahsus pozitivist yaklaşımın henüz tatminkâr bir izahat seviyesine ulaşmamış veya ulaşamamış olmasından hâsıl olan boşluğu gösteren bir yerdir. Türkler şiiri kendi muhlis varlıklarına mahsus kıldı. Diğer milletler için şiir önemi ne derecede yüksek olursa olsun bir ikame malı olarak kaldı.

Toplumun gerek şekil almasında ve gerekse aldığı şekli muhafaza etmesinde şiire hangi işin düştüğü Müslim, gayr-i müslim farkını sarahate kavuşturur. Bir kâfirler topluluğunu “toplum” şekline sokabilmek için başlarına mutlaka bir “şef” musallat etmek, onları canavarlar güruhu olmaktan çıkarabilmek için bir devlet canavarı yaratmak zarureti vardır. Çünkü küfrün sine qua non dedikleri vazgeçilmezi müessesevî hayat düzenidir. Müslüman toplumun, bir araya gelmiş Müslümanların bir daha var olmak için yeni bir şekil icat etmelerine gerek yoktur. Cemaatin varlığı İslâm’a dair her şeyi karara bağlar. Hangi cemaat? Cami cemaati mi, bir dergâhı dolduranlar mı, kendilerini Muhammet ümmetinden kopararak caka satanlar mı? Okuyup yazmağı öğrenin: Hepsine şiirin bir cevabı var.

Cehaleti terk edebilmek maharet ister. Bu işin altından vasıfsız emekle kalkılabilmesi muhaldir. Üstelik cehaletten kurtulma çabası içinde bulunduğu zannıyla girişilen hareketler yüzünden insan çok gülünç durumlara düşebilir. Ne yapmalı? Sabretmeli ve sebat etmelidir. Cehaleti terk etme mecrasında yol almanın sabra ve sebata ihtiyacı vardır. Çünkü Allah sabır ve sebat edenlerle beraberdir. Sabır göstermek nedir ve nasıl olur? Sebat etmek nedir ve nasıl gerçekleştirilir? Önce sabrın katlanmak, sebatın inatçılık olmadığını anlayacak seviyeye çıkmak lâzım. İşte bu basamağa çıktığımızda şiirsizliğin çaresizlik olduğunu fark ederiz. Şiir cehaleti terk etmek isteyenin geçirdiği hem gayret, hem de sabır-sebat merhalelerinin payanda işlevini ileri taşır. Karanlığı yararken şiire istinat ederiz. Dayanağımızın şiir olduğu şartlarda insan hakları emperyalizmi zihnimize hükmedemez. Turizmin bir kolonyalizm türü, finans esaretine rıza göstermenin bir çeşidi olduğu şiir okuruna bedihi gelir.

İsmet Özel, 9 Eylül 2016

İstiklal Marşı Derneği

adminadmin