Güncel
Giriş Tarihi : 20-10-2013 15:55   Güncelleme : 20-10-2013 15:55

BİLGE KRAL ALİYA İZZETBEGOVİÇ

VE BİLGE SÖZLERİ Aliya İzzetbegoviç (8 Ağustos 1925, Şamats - 19 Ekim 2003, Saraybosna), Boşnak lider. Bilge Kral lakabıyla tanınır.

BİLGE KRAL ALİYA İZZETBEGOVİÇ
Kendisi aynı zamanda birçok felsefî kitap yazdığı için, kendisine bu lakap layık görülmüştür. Boşnaklar arasında Bilge Kral kullanımı İzzetbegoviç için yaygındır. Kendisinin krallıkla hiçbir ilgisi olmadığının, Bosna-Hersek halkının % 90 ' ından fazlasının oyuyla cumhurbaşkanı seçildi.

Aliya İzzetbegoviç (8 Ağustos 1925, Şamats - 19 Ekim 2003, Saraybosna), Boşnak lider. Bilge Kral lakabıyla tanınır.

Kendisi aynı zamanda birçok felsefî kitap yazdığı için, kendisine bu lakap layık görülmüştür. Boşnaklar arasında Bilge Kral kullanımı İzzetbegoviç için yaygındır. Kendisinin krallıkla hiçbir ilgisi olmadığının, Bosna-Hersek halkının  % 90 ' ından fazlasının oyuyla cumhurbaşkanı seçildiğinin bilinmesi gerekir.

Aynı adı taşıyan dedesi Aliya İzzetbegoviç, Üsküdar'da askerlik yaparken tanıştığı Türk kızı Sıdıka Hanım ile evlenmiştir. Dede İzzetbegoviç, Sıdıka Hanım ile evlendikten sonra Şamats'a geri döner. Bu evlilikten beş erkek çocukları dünyaya gelir.
 
Aliya İzzetbegoviç, 8 Ağustos 1925'te Şamaç'ta ( Bosanski Šamac ) doğduktan 2 yıl sonra ailesi Saraybosna'ya taşınır. Aliya İzzetbegoviç anılarında, "6 yaşındayken Kur'an kursuna başladığını ve çocuk olmasına rağmen sabah namazlarını camide kıldığını" anlatır.
 
II. Dünya Savaşı sırasında Handschar SS Birliğine katıldı.[1] Bu birlik hem anti-komünist hem de faşist yanlısı bir yapıdaydı. (Bu yanlış ve yalan bir iddiadır, doğrusu aşağıda italik olarak verilmiştir.)Bunun yanında İzzetbegoviç Mladi Müslümani(Genç Müslümanlar) üyesiydi; bu örgüt 1928'de Afganistan'da kurulan Müslüman Kardeşler örgütü (Bu da yanlış, Müslüman Kardeşler "İhvanı Müslimin", Mısır'da Hasan El-Benna tarafından kurulmuştur) ile eş zamanlı kuruldu. Bu eylemleri yüzünden, Komünist Parti başkanı Josip Broz Tito, Aliya'yı Yugoslavya devletinin kuruluşundan sonra, 1946 yılında 3 yıl sürgün hapsine gönderdi . Serbest kaldıktan sonra Sarayova'da hukuk okumaya başladı ve siyasi faliyetlerini sürdürdü.
 
Yukarıdaki kısım tarafsız bir metin değildir ve tarihi yanlışlarla doludur. Begoviç hem faşistlere hem de Tito'nun baskısına karşı mücadele etmiştir. Asla SS ordusunda yer almamıştır. Yaşı bile tutmamaktadır bu iddia için... Doğrusu Begoviç'in kendi ağzından şu şekildedir: Eski Yugoslavya döneminde Saraybosna'da orta öğrenimimi tamamladım. Almanya'nın yardımıyla 1941'de kurulan Bağımsız Hırvat Devleti'nin işgali altında bulunan Saraybosna'da 1943'te liseyi bitirdim. Hırvatlar beni askere almak isteyince Saraybosna'dan kaçtım ve Gradaçac'a gittim. Çünkü o tarihde Bosna Hersek'in büyük bir kısmı Faşist Ante Paveliçíin Almanlar'dan aldığı yardımla kurduğu 'NDH' Bağımsız Hırvat Devleti'nin işgali altındaydı. Kuzeydoğu Bosna'nın bir kısmını Müslüman milisler, diğer bir kısmını Sırp Çetnikler kontrol altında tutuyordu. O zaman Sırplar'ın en büyük düşmanı Hırvatlar olduğu için Sırplar Müslümanlarla iyi geçiniyorlardı. Sırplar, 'Müslümanları zorlarsak Hırvat ordusuna katılırlar' diye korkuyorlardı. ll. Dünya Savaşı'nda Kuzey Bosna'da yanı sıra Breçko, Aziziye (Şamaç) ve Modrica bölgelerinde Sırplar tarafından Müslümanlara yönelik bir katliâm duymadım.
 
1943'ten 1944'e kadar Gradaçac'da gizlendim. Arasıra Saraybosna'ya gizlice gider gelirdim. 1945'te Partizanlar (Tito'nun ordusu) Saraybosna'ya hakim olunca ben de Saraybosna'ya döndüm. 6 Nisan 1945'te Partizanlar evime geldi. Tifo hastalığına yakalanmıştım, ayağa kalkacak halim yoktu. Beni askere almak için gelmişlerdi fakat yatalak olduğumu görünce "İyileşince askerlik için teslim ol" dediler. Gitmeyince bir hafta sonra tekrar geldiler ve beni askere aldılar. Zor bir askerlik yaptım. Askerliğimin sonuna doğru, 1 Mart 1946'da bir asker olarak tutuklandım. İddianame'de 'Mladi Muslimani' (Genç Müslümanlar Teşkilatı) üyesi olmak, Tito'nun fikirlerini eleştirmek ve onun fikirlerini devletleştirmek isteyen savaşcı önderler kabul edilen Partizanlar'a karşı muhalefet oluşturmak ve Sovyet karşıtı gizli propaganda yapmak gibi iddialar yer almıştı.
 
Alyia İzzetbegoviç 1990`dan 1992'ye kadar Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti`nin Cumhurbaşkanlık görevini üstlendi. 1992 yılında uluslararası tarafsız gözlemcilerin kontrolü altında yapılan bir serbest referandum sonucunda Bosna-Hersek Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etmiştir. 1992-2000 yılları arasında 7 kişilik Ortak Devlet Başkanlığı Konseyi'nin başkanlığını yaptı.
 
Sevenleri tarafindan "Bilge Kral" lakabı verilen İzzetbegoviç, 24 yaşında iken komünist dönem Yugoslavyasında İslamcılık suçlaması nedeniyle 4 sene cezaevinde yatmıştı. Cezaevi yıllarının sağlık problemlerinin artmasına yol açtığı belirtiliyor.
 
Aliya İzzetbegoviç Bosna Savaşı'nda (1992-1995) anahtar bir rol oynamıştır.
 
14 Aralık 1995 – Aliya Îzzetbegoviç, Slobodan Milošević ve Franjo Tuđman, Dayton Antlaşmasını imzadılar. Bosna Savaşı sonuçlandı.
 
 
Aliya İZZETBEGOVİÇ'den Bilge Sözler
 
Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz,size asla intikam peşinden koşun demiyorum ama yapılanları da asla unutmayın!
 
 
"Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.”
 
 
"Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak bunu onlardan(Sırplardan) dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı değil. Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak, Allaha ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Onlara karşı değil."
 
 
"Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın."
 
 
"HER ŞEYE KADİR OLAN ALLAH'A ANDOLSUN Kİ KÖLE OLMAYACAĞIZ"
 
 
Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.”
 
 
Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor
 
 
"Ey teslimiyet, senin adın İslam'dır!"
 
 
Kur'an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O'na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır."
 
Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.
 
 
Hukuk benim için sadece meslek değil inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem.
 
 
Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.
 
 
"Bu günleri gösteren yüce Allah'a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah Cennet’te buluşacağız, onları Allah'ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada her şey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah'a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüz binler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın."

(Aliya'nın SDA’ nın Genel Kurulu'ndaki veda konuşmasından)
 
 
Neden sık sık İslâm’a vurgu yaptığı sorularına şöyle cevap vermiştir..
 
"Boşnakları Boşnak yapan; Sırplardan, Hırvatlardan ayıran dinidir. O olmazsa biz de olmayız"
 
Savaşın devam ettiği yıllarda havanın sisli olduğu bir kış günü cuma namazını kılmak için Gazi Hüsrev Bey camiine gider. Bombardımana rağmen cami tıklım tıklım doludur. Aliya görününce İmam hutbeyi durdurur, ön saflardan ayağa kalkanlar kendisine yer vermek isterler. Ancak Aliya kişiliği yansıtan şu sözleri söyler; "Burası Allah'ın evidir. Burada farklılık olmaz.. Allah katında en üstün olan, takva sahibi olandır. Camide herkes bulduğu yere oturur. Ben burada oturacağım. Bilmiyoruz, belki hepimiz çiğnenecek, öleceğiz; ama, İslam'ı inşallah çiğnetmeyeceğiz.. Hocam lütfen hutbeyi tamamlayın!
 
 
Bir gün sokakta top mermileri düşer ve yerde yatmakta olan kadın "Başkanım toplar düşüyor ve siz hala yürüyorsunuz" der. Aliya bu çok düşünülmüş ve uzun yürüyüştür diyerek yürüyüşünü sürdürür.
 
 
Milliyetçilik Üzerine
 
Bilgisiz kimselerin zihinlerinde kargaşa yaratmak için başvurulacak ilk ve en etkili yol, milli olanla milliyetçi olan arasındaki farkı gözden kaçırmaktır. Aslında bu fark bazen sevgi ve nefret arasındaki fark kadar büyük olabilir.
 
Milli duygulari olan bir insan, kendi halkını sever, onların kusurlarını da erdemlerini de kendi üstünde taşır, o halka aittir. Bir milliyetçi ise kendi halkını sevmekten çok başkalarından nefret eder, daha da önemlisi, uygulamada, başkalarının mülkü olan şeyi ister. Başkalarına ait farklılıkları boğar, hoşgörüsüzdür, fiziksel baskı uygular. Kendisine ait olanı savunmaz, olmayanı da ister. Aşırı milliyetçiliğin özünde Tanrı’ya inanç yoktur. Dünyanın bütün büyük dinleri şu basit hakikati öğretmeye çalışır (ve bütün hakikatler basittir): Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma. Ya da öyle hareket et ki, davranışların herkes için geçerli olsun; ne sana göre değişsin ne de başkalarına göre…
 
Aliya Izzetbegovic (Dnevni Avaz, 8 Nisan 1999)
 
 
İlerlemiş yaşıma rağmen, ümit ediyorum ki, halkımın özgürlüğe ve kurtuluşa ulaştığını görecek kadar yaşayacağım. 70 yaşındayım ve önümüzde daha uzunca bir yol var. Kişiler ölür, halklar yaşar. Mücadelemiz bana bağlı değildir. Önemli olan da bu! Sancağı binlerce insan taşıyor...”
 
adminadmin