Röportaj
Giriş Tarihi : 12-08-2020 17:08   Güncelleme : 12-08-2020 18:21

Bir Aşkın, Bir Tutkunun Ardından Giden Bir Ömür/ 2

Araştırmacı yazar Ömer Özcan’la gerçekleştirdiğimiz söyleşinin geçen hafta ilk bölümünü yayımlandık ve siz okurlarımızdan hayli ilgi gördü. Bu hafta ikinci bölümünü yayımlayacağımız söyleşide aşağıdaki sorulara cevaplar aradık…

Bir Aşkın, Bir Tutkunun Ardından Giden Bir Ömür/ 2

Özcan; Risâle-i Nurlar’dan ve Bedîüzzaman’dan nasıl etkilendi, bu dairedeki ilk terbiyesini nerede ve kimlerden aldı, hatıra biriktirme sevdası nasıl başladı ve gelişti, Risâle-i Nurlar’dan ve Bedîüzzaman’dan elinde ne türden hatıralar bulunmaktadır? gibi sorularımıza Ömer Özcan’dan hayli ilginç cevaplar aldık…

 

Risâle-i Nurların ve Bedîüzzaman’ın büyüklüğüne sizi iknâ eden şeyler neler oldu?

RİSALE-İ NUR’UN AKÂİDÎ DELİLLERİ VE BEDİÜZZAMAN’IN HAYATI BENİ ÇOK ETKİLEDİ

Ömer Özcan üniversiteyi okurken Ankara Emek mahallesindeki Risâle-i Nur medresesinde 1971 yılında beraber kaldığı arkadaşlarıyla…

Soldan arka sıradakiler: İlhan Tavalı, Abdullah Altıner, Ömer Özcan, Ahmet Alper, Bekir Aksoy

Soldan ön sıradakiler: Ümit Doğay Arınç, Ahmet Gül, Eşref Özyaçlı, Sebahattin Elçi

Bu çok kapsamlı cevabı olan bir soru… İlk başta şunu söyleyeyim: Önceden de belirttiğim gibi arayış içindeydim. Vesvese içindeydim. Günahlar içinde olsam da ahireti düşünüyordum. Çünkü insanın fıtratı böyle… Mevcut imanımın üzerine yeni halkalar, yeni müdellel hüccetler eklenmesi, şeksiz ve şüphesiz bir şekilde Allah'ın varlığı ve birliği, ahiretin bir tabloyu seyreder gibi izah ve ispatı… Peygamber (asv) efendimizin en son hak Peygamber olduğu, Kur’an’ın Allah kelamı olduğu ve bilhassa kaderle ilgili akılları karıştıran soruların net ve aklı ikna edici bir tarzda cevaplandırılması Risâle-i Nur’un, benim üzerinde bıraktığı en keskin ve net tesirlerdir.

Bir de Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin ihlâsı, düşmanını bile hayretler içinde bırakan sarsılmayan imanı, en amansız hücumlara, düşmanlara karşı hiçbir zaman boyun eğmeden dimdik durabilmesi, davasını Anadolu’ya bir daha sökülemeyecek şekilde perçinlemesi, iktisadı, tevazuu, ilmi, şefkati ve daha sayamayacağım kadar çok hasleti beni çok derinden etkiledi ve hayran bıraktı. Onun için insanlar Risâle-i Nur'la beraber Bediüzzaman hazretlerinin hayatını iyi okumalılar ki, Risâle-i Nur'u daha iyi anlayabilsinler.

 

Gençliğinizden beri biriktirdiğiniz hatıraları "bir gün neşrederim" düşüncesiyle mi topladınız yoksa bir baktınız ki çok şey birikmiş bunları umumun istifadesine mal edeyim düşüncesi mi böyle bir çabayı doğurdu?

HİZMET İNSANI HATALARDAN, GÜNAHLARDAN KORUYOR

Önce şunu belirteyim:

Tahdis-i nimet için söylüyorum; 1967’den itibaren -bütün hatalarıma rağmen- hayatımız Risâle-i Nur yolu ile Kur’an’a ve imana hizmet içinde geçmiştir. Bu hizmet, Dersane-i Nuriyelerde talebe ve sair kardeşlerimizle, cemaatle beraber müştereken oluyordu. Derslere gitmediğim günler sayılabilecek kadar azdır, şükrediyorum. Yoksa kendimi muhafaza edemezdim. Hizmet insanı hatalardan, günahlardan koruyor.

Bunları şunun için söylüyorum: Ömer Özcan deyince, ekser insanların aklına, sekiz ciltlik Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının hazırlanması için koşuşturan bir adam akla geliyor… Hâlbuki yaptığımız Bediüzzaman ve Risâle-i Nur araştırmaları, asıl hizmetlerimizin yanında ikinci derecede kalır. Şunu demek istiyorum: Asıl kısım sürdürülemeseydi, ikinci kısım da olmazdı.

Arşiv tutmak ise benim için bir hastalık, ama şikâyet edilemeyecek kadar güzel bir hastalık… Kaydetmek, muhafaza etmek fıtratıma Fâtır-ı Hakîm tarafından konulmuş.  Sizi güldüreyim: Yıllar önce ayağım kırılmıştı, alçıya alındı. Alçı açılırken her zamanki gibi fotoğraf makinesi yanımda… Operasyonu kaydetmek istiyorum. Düğmeye basınca bir ışık parladı ki, kan ter içinde çalışan doktorun ödü koptu… Yanlışlıkla makinenin flaşını açık bırakmışım… Her şeyi kaydetme hastalığı böyle bir şey işte…


ARŞİVİMDE HZ. ÜSTAD HAYATTA İKEN BASILMIŞ, YAZILMIŞ ESERLERİN TAMAMI VAR

Uhdemdeki mevcut arşiv meselesi iki dalda gelişti bizde:

Birincisi: Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerini görmüş olanlar ile Risâle-i Nur'da adı geçen ulaşabildiğim ağabey ve ablalarımızın hatıralarını derlemek toplamak; onlarla buluşup konuşup yazılı, sesli veya video şeklinde kaydetmektir.

Arşiv merakının ikinci dalı veya meyvesi ise şudur:

Üstad Said Nursi Hazretleri hayatta iken elle yazılmış, teksir edilmiş, matbaalarda tâb edilmiş Risâle-i Nur eserlerinin biriktirilmesidir. Mesela arşivimde Hz. Üstad zamanında matbaalarda tâb edilmiş büyük /küçük bütün eserler mevcut. Bunun yanı sıra teksir edilmiş bütün eserler ile el yazması ki bunların bazıları Üstadımızdan tashihli ve 1943 Denizli hapishanesi gazisi olan risalelerdir. Tahminen 200 adet kitap var arşivimde.

 

KENDİM, AİLEM VE ÇOCUKLARIM İÇİN HATIRA OLSUN DİYE KAYIT TUTUYORDUM

Sualiniz Ağabeyler Anlatıyor adlı 8 ciltlik seri kitaplarım hakkındadır.

Bu araştırmalara başlarken bunları neşredeyim, topluma mal olsun şeklinde bir düşüncem yoktu doğrusu. Kendim, ailem ve çocuklarım için hatıra olsun diye kaydetmeye başlamıştım. Bir de şunu söyleyeyim: Ben şanslıydım… 1968-69 döneminde Ankara'ya üniversiteye gittiğimde medresede/dersanede kalmaya başladım hemen. Üstadımızın en yakın hizmetkâr ve varislerinden Bayram Yüksel Ağabey o zaman Ankara’daydı, yani onun nezaretinde medresede kalmış olduk biz. Bu dört buçuk yıl kadar devam etti. Sonra Zonguldak'ta bir buçuk sene daha dershanede kalıp, altı buçuk sene dershane hayatımız oldu. Asıl şansım; Ankara'da iken Bayram Ağabey orada olduğu için, çok sayıda kadim ağabey Ankara'ya geliyor, onları misafir ediyorduk. Bu misafirlerle tanışma, mülakat yapma imkânı oluyordu o zaman.

 

Yine tekrar edeyim; o sıralarda ben bunları bir gün neşrederim falan diye düşünmedim. İlk defa Refet Barutçu Ağabey ile başladı kayıtlarımız. Teyp kasetleri doldurdum Refet ağabeyden, ama ne yazık ki o kasetleri muhafaza edemedim, çoğu çürüdü gitti, iyi ki yazılı hale getirmişim o sıralarda...

 Karikatür 1969-1973 Ank. Dersane kaldığımız. Fotoğraf makinem nerede hastalık karikatüre girmiş…

Recep YAZGANRecep YAZGAN