Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 24-04-2020 16:08   Güncelleme : 24-04-2020 16:08

Bir Doktorun Korona Günlüğü

Göğüs hastalıkları profesörü hastalık süresince günlük tuttu.

Bir Doktorun Korona Günlüğü

Hastalığı sürecinde Korona günlükleri tutan gögüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu yaşadığı süreci sosyal medya hesabından paylaştı.

Makale uzun gelebilir lâkin zamanımızın çok olduğu bu günlerde lütfen ibretle okuyun, okutun. Emin olun ders alınacak o kadar güzel şeyler var ki. Bugün bunu okurken sıkılmayın. Sadece empati yapın ve kendinizi Profesörümüzün yerine koyun.

Nesibe TÜKEL

....................

Ağrılar uyumamı engelliyor. Bacak kaslarımda, kalça kemiklerimde ve eklemde dayanılmaz ağrılar var. Hiçbir pozisyonda rahat edemiyorum. Diş ağrısında bile kullanmadığım ağrı kesiciyi almak için kalkıyorum yataktan. Yürümem bile zor. Bugün ikindi vakti başladı. Arabayı bile zor kullandım. İlk başta bel fıtığı gibiydi ama şiddeti ve yeri değişti. Dayanılmaz boyutta.

Telefonuma mesajlar geliyor. Çok kızıyorum gecenin 12’si, bu saate geniş gruplara mesaj atanlara. Off ağrı çok fazla dikkatimi dağıtamıyorum. Telefonu istemsiz elime alıyorum. Asistanım Egemen mesaj atmış. Hayırdır. Bu saatte genelde atmaz. “ Hocam testiniz pozitif çıkmış” “benimki de pozitif çıkmış” Durumunu soruyorum; iyi şükür. Şikayeti yok.

“Mehmedin ki ?” diye soruyorum.“ Mehmet hocanın negatif”

Oh diyorum klinikte sağlam bir hoca kaldı şükür. Kendi derdimle ilgilenebilirim.

5 gün önce (corona vakalarının görüldüğü 2. Hafta) corona kontrol noktasını aşıp, astım ve nefes darlığı şikayeti ile göğüs hastalıkları polikliniğine gelen hasta corona çıkmış ve üzerimde sadece cerrahi maske vardı. O temastan 5. gün sonra henüz semptomum yokken örnek vermiştim. Örnek sonucu bir gün sonra gece yarısı pozitif olarak geldi.

Aslında tahmin ediyordum evde izolasyon şartlarını da oluşturmuştum bu nedenle. Ama pozitif çıkması bir başka. Şüphelendiğimde; hayatınız adına zar atma ihtimali varken test pozitif çıkınca o zar atılmış oluyor. İtalya’da ölüm oranı %12, Fransa’da %9, İran’da %9 du. Tavla oynayanlar bilir, ölüm ihtimaliniz düşeş gelme ihtimalinden daha fazla. Garip bir duygu. Diyor ya şair “ garip bir duyguymuş ölmek be anne”

Kendi ölümünü görmek…

Henüz ihtimal de olsa farklıymış. Yaşadığımız tüm ölümler, bu duygudan uzaklaştırmış beni. İki kez trafik kazası geçirdim. İkisinde de kamyonun altında kaldım, birinde yaya, diğerinde araç içinde. Ani ve keskin bir ölüm hissiydi. Düşünmeye fırsat olmayınca da anlaşılmıyormuş o duygu. Hani gurbette okuyanlar bilir tatil için gitmişsinizdir ailenizin yanına. Bir davet gelir. Anneniz “Muhammed geldi. Muhammedi gönderelim sonra görüşürüz” der gibi bir şey. Siz gideceksiniz. Ve geriye kalan her şey biraz buruk ve hüzünlü ama devam edecek. Değer yargılarını değiştiren bir duygu. Kelimelerin ruhunu, anlamını değiştiren. Mesela “ gelecek” kelimesinin anlamı değişiyor. İçinde siz yoksunuz o kelimenin. Boşluğa düşüyor birden. En önemsiz kelime oluyor “gelecek”. Mesela “iyi/kötü” değişiyor. “yakın/uzak” ve “ doğru/ yanlış” değişiyor.

Off belim. Çok ağrıyor. Eşimin telefonu kaplı biliyorum. Gece gece rahatsız etmeyeyim. Sabah kalkınca görsün diye mesaj atıyorum.

Kalkıyorum bir parol daha ve melox alıyorum. Hiç profesyonelce değil biliyorum. Ama şimdiye kadar ağrı kesici kullanmamama say diyorum. Uyku mu? O da gitti. Film şeritleri birbirine girdi. Neler neler geliyor, yarım, bölük pörçük. Hiç filmlerde ki gibi değil. Allah'tan yalnızım soru soran yok. Yoksa bu önemli anda öyle unutulmaz, deruni bir cevap verme ihtimalim sıfır…

Ağrıda kısmen azalma var. Yarın zor bir gün olacak uyumam lâzım diye toparlamaya çalışıyorum zihnimi. Sabah ezanı okunuyor. Kalkıp namaz kılıyorum. Zihnim konsantre olamıyor namaza da. İlk kaçan keçi konsantrasyon becerim oldu diyorum içimden. Keyfli olacak. Tekrar yatağa giriyorum. Ağrılar azalmışken uyumam lazım. Uyku, hafif bilinç değişikliğinden öteye geçmiyor. Farkındalık ta kısmi azalma var o kadar. Ağrılar yine var. Uyku beni uzaklaştırırken ağrılarım engelliyor, kendime getiriyor. Bir nimet acılar, farkındalığı artıran.

Muhammed! Muhammed!” Gözümü açıyorum. Eşim. Kalk diyor “Hastaneyi ayarladım yatış yapacağız”

Kalkıyorum ağrım az. Prosedürler, filimler, izolasyon. İzolasyon çok ilginç geliyor artık. Herkes giyinmişken kendimi çıplak gibi hissediyorum onların arasında. O taraftan bu tarafa geçmek daha ilginç. Ağrılarım başlıyor. Çok şiddetli. Odaya gidemiyorum. Tekerlekli sandalye geliyor. Orda oturmak başka bir eziyet. Dişimi sıkıyorum.

Oda…

Yalnız…

5 gün…

5 gün dayan geçecek.

Ağrılara, yalnızlığa, 5 gün dayan.

Erken başlanıyor tedavi, yaşın daha genç, ek hastalık yok. Ateş yok. Toparlayacağız diyorum, toparlayacağız inşallah. Ben göğüs hastalıkları uzmanı ve eşim enfeksiyoncu. Tedavimi düzenlemiş. Bana da soruyor ek bir öneri var mı diye. Klorakin, azitro ve oseltamavir başat tedavi. Yüksek doz C vit, parol, asist, clexan... “clexanı çıkartın hareket edeceğim” diyorum.

Telefon susmuyor. Ard arda arayanlar. Konuşma biter bitmez bir başkası. Kafam dağılıyor. İyi oluyor aslında ağrımı bile unutturuyor nerdeyse. İyiyim diyorum. İyiyim dedikçe iyi olacakmışım gibi hissediyorum. 5 gün. Sık dişini geçer. Eşime mesaj yazmaya çalışıyorum konuşma aralarında. “Anneme söyleme. O dayanamaz. Babam daha metin ama anneme söyler. 3 5 gün zaten, idare et. Bir şeyler söyle nöbette de, biz bile görüşemiyoruz de”

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

adminadmin