Kültür
Giriş Tarihi : 09-07-2017 09:00   Güncelleme : 09-07-2017 10:11

Bir müddet eğlenmek veya Şöyle bir uğramak dünyaya

Ameller niyetlere göredir. Sünnetçinin kusurun icabına bakmaktan başka bir gaye gütmesi de ihtimal dâhilindedir.

Bir müddet eğlenmek veya Şöyle bir uğramak dünyaya

Felsefenin devreye girdiği yer işte burasıdır. Felsefe işine niyetleri mıncıklayarak başlar. Sünnetçideki felsefe bilgisi onun ihlâsı ve niyeti arasındaki münasebete mebnidir. Hepimiz, her birimiz felsefe bilmekten manipülasyonun farkına varma faydası temin ederiz. İnsanlık tarihi boyunca muktedirler iktidarlarını kimi manipüle edeceklerini bilerek idame ettirdi. Felsefe bilgisinden mahrum hayat tecrübesi zalimlerin malzemesi haline gelmeğe meyyaldir. Bu meyanda benim hayat tecrübemin veya herhangi birine ait hayat tecrübesinin benim zimmetime veya herkim ise onun zimmetine şuncacık veya buncacık geçmiş zihin çerçevesinden ibaret olduğu inkâr edilesi değil.

Nasıl bir şey olduğu gösterilebilir mi zihin çerçevesinin? Benimkinden değişik, benimkinden başka, benimkinden farklı zihin çerçeveleri var mıdır? Var ise bir zihin çerçevesini diğerine nispet etmek nasıl mümkün oluyor? Şuna bir bakalım: Bir yandan hilkatte kusur yok diyor, diğer yandan kusurun icabına sünnetçinin baktığını söylüyorum. Niçin böylesi bir tenakuza düşmekten pervam yok? Pervasızım çünkü insanım. Allah beni de herkes gibi beşer olarak ve insan kıyafetinde bir erkek ve bir dişiden yarattı. Binaenaleyh kılığım, kıyafetim pervasızlık, uzlaşmazlık, cüretkârlık izhar ediyor. Herkes gibi benim de mayamda isyan var. İnsanlık ailesine mensup bizleri âlemşümul ulviyet ile mahallî süflilik arasındaki ünsiyet var kıldı. İnsanlık sebebiyle bünyemizin zıtlıkları müşahedeye müsait oluşunu dile getirmemiz noksan olur. Zıtlıklar bizatihi bizim bünyemizdir. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar diye sormadan edemeyiz. Cevabını bulabileceğimiz, bulduğumuzu sandığımız, bulmamızın imkânsızlığını gördüğümüz sualler zihnimizde savrulacak. Paradoksu hissetmeden yaşamamız mümkün değil. Geçip giden ömür boyunca paradokslara müracaat yoluyla ele geçirmek istediğimiz bir şeyler mi var? Evet, var. Elimize ne geçtiğini fark etmemiz için ortaya paradoksların ne sebeple çıktığına akıl erdirmemiz lâzım. İnsanın sadece talim terbiyeye müsait ve muhtaç bir mahlûk olduğunu değil, aynı zamanda insanın talim ve terbiyeye icbar edilmediği şartlarda azıp sapacağını anlamamız için paradokslarla bir yerlere gidiyor, gittiğimiz her yere mutlaka götürüyoruz paradoksları. Paradokslar bize hududu aşanların başına gelecekleri hikâye ediyor.

Dünyaya gelmek ve dünyadan gitmek… Yaratılmışlar arasında bu serencamın şuuruna erme imtiyazı insana verilmiş. Öyle ki insanın meşguliyet sahası böyle bir şuurdan bahsetmenin abesliğini de içine alıyor. İnsanlar içinden dehrîler türemiş. İnsanın bilinen biçimiyle dünyada bir müddet kalacağı dehrîlerin temel tezidir. Onların karşısında Müslümanlar vardır. Yerlerini İslâm dairesinde bulan insanlar kalubelada telaffuz ettiklerini ikrar veya inkâr halini ibraz etmek üzere şöyle bir uğramışlardır dünyaya. Dünyadaki günlerini ahiret yurdunun hayrına istinaden geçirirler.  

Ferden insan varlığımız bir sırayı karıştırmamaktan neş’et eder. Bu sıra İslâm, iman, ihsan sırasıdır. İnsan mesuliyeti sırayı bozmamağa istinat eder. İslâm’ı sıranın başına koymadığınız zaman telâfi edilemez bir hata işlemiş olursunuz. İslâm öncelikle zahirdedir. Gayri-Müslim ne varsa ondan tecrit olmaksızın İslâm dairesine giremezsiniz. Şeklen ve alenen Müslüman olunur. Sarahatin, şeklin ve aleniliğin ihmali her türlü bozulmanın, çözülmemin, çürümenin başlangıcıdır. Müslüman sarih, müşekkel ve barizdir. İmanın kalbine yerleştirilmesi halinde sarahati sarîleşecek, şekli mânâya kalbolacak, tebarüz ettirdiği hâkimiyetini dile getirecektir. İhsana ulaşma mertebesine sıraya riayet etmeden ulaşamayız. Sırayı bozma günahından arındığımız nispette her şeyimizi borçlu bulunduğumuz Allah’ı borçlandırabiliriz.

İsmet Özel

http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr

adminadmin