Eskiden büyüklerimiz ilk teravih namazı kılındıktan sonra bize şöyle nasihat ederlerdi:
Orucu Allah rızası için tuttuğunu unutma. Başka insanların iyiliği için aç kalan bir kahraman yerine koyma kendini. Yani oruç tuttuğun için ayrıcalık bekleme, iltifat bekleme. Akıbetine meleklerin bile vakıf olmadığı orucun için kibirlenme. Oruçluyken yemek çiğneyemediğin gibi kendi kibrini de çiğneyip durma.
Ramazan’ın içinde saklı büyük sırlar vardır. Her şeyin doğrusunu Allah bilir, bizim aklımızın erdiği ilk sır sabırdır. Ama bu sabır sana aittir, yani oruçlusun diye sana sabretmeyecek, sana katlanmayacak insanlar, sen sabredeceksin. Ailene, arkadaşlarına ve etrafındaki insanlara çile çektirme.
Şeytan ister ki oruç, yeme içme meselesine dolansın, dolasın ki fazilet gırtlakta takılıp kalsın. Bu sebeple herkes yemek konuşacak; “Sahurun güzeli şöyle yapılır, en iyi bu yenir, iftarın en lezzetlisi böyledir” diyecekler, sen deme. Ağzına yemek yedirmediğin gibi aklına da yemek lafını yedirme; girme bu sohbetlere.
Şeytan, sana “Boşver tutma oruç, günaha gir, cehenneme git” demez. Şeytan böyle telkin vermez. Şeytan, seni ikna eder. Şeytanın vesveseleri vakanın nev’inden olur. Yani konu oruç ise eğer seni İslam’la vurur. “Senin oruç tutman caiz değil der, sağlık der, dengeli beslenme der, tansiyon der, mide der... Öyle hekimler çıkar ki meydana, Şaban ayının son günü besmele çekemeyen adamlar, Ramazan’ın ilk günü bir gecede fıkıh âlimi olurlar ve orucun nasıl caiz olmadığını müderrisleri kıskandıracak kadar güzel anlatırlar.
İftar sofraları hünerlerin, servetin ve cömertliğin gösterildiği yerler değildir. Öyle sofralara yanaşma, yanaşma ki yaptığının adı israf olmasın, iftar olsun. İftar sofralarında hanımların misafir ağırlama telaşının bir sınırı vardır. İkram ile gösteriş arasındaki ince çizgi, ahirette orucu örtecek kadar kalındır unutma...
Unutma, Ramazan alışveriş sezonu değildir. Ramazan eğlencesi, Ramazan keyfi, gibi zırvalarla sana yaklaşanların hepsinden kaç, kaç ki sana Allah’ın hediye ettiği Ramazan’ın feyzini, bereketini elinden çalmasınlar…
Erem Şentürk / Diriliş Postası
