Kültür
Giriş Tarihi : 04-03-2018 14:00   Güncelleme : 04-03-2018 14:00

Cami ve genç insan!

Yaratılmış şu âleme baktığımız zaman, sayısız mahlûkla karşılaşırız. Her birisini de diğerinden farklı görürüz. Onlardaki eşsiz tasarımı gördükçe de, hepsinin Yaratıcısı olan Allah’ın yüceliğini ve “her şeye kadir” olduğunu bir kat daha anlarız. Bu da bizim imanımızı biraz daha pekiştirir ve O eşsiz Mevlâ’mıza teslimiyetimizi artırır.

Cami ve genç insan!

Onlar arasında önemli bir yaratık vardır ki o da insandır. İnsan ise Allah’ın “en güzel şekilde yaratıp” “değer verdiği” mahlûkudur.  Bu gerçekler ayet-i kerimelerde şöyle belirtilir:

“Muhakkak Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım!” (2 Bakara 30).

“Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (95 Tîn 4).

“And olsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” (17 İsra 70)

İşte insanın önemi. Ancak o, bu kıymetini ne ile muhafaza eder? Burası bizi çok düşündürmeli. Bu hakikat bir başka ayet-i kerimede şöyle ifade edilir:

“Şüphesiz Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.” (51 Zâriyât 56).

Bu gerçek apaçık ortada olduğuna göre insan Rabbine kulluk gayretinde olmalı ki, insan olarak yaratılmanın sırrına vakıf olabilsin. Yoksa insan aşağıların aşağısına gider:

“Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.” (95 Tîn 5)

Şüphesiz ki insanın her yaş dönemi kıymetlidir. Ancak gençliği bir başka. “Taşı sıksa suyunu çıkaracak” güçte olan bu zaman dilimi, dünyası için çok önemli olduğu gibi, ahireti için de en değerli yıllarıdır. O halde insan bu döneminde, Rabbine kullukta olabildiğince gayreti olmalıdır ki iyi bir kazanç elde edebilsin. Sonsuz hayatta pişman olmasın.

Allah’a kullukta en önemli ibadet ise namazdır. Namaz mü’minin “gözünün nûru,” kalbinin sürûrudur. O, “dinin direğidir.” Onun edası yeryüzünün her yerinde mümkündür. Zira mü’minlere “yeryüzü mescid kılınmıştır.” Ancak bir mekân vardır ki, orada kılınan namaz daha değerlidir. Allah’ın Rasûlü (sav) Efendimiz bu değeri 27 derece olarak belirtmiştir. Hele genç insanın orada bulunması, camiyle bütünleşmesi bu değeri kat kat artıracaktır. Camilerin imarı ancak bununla mümkündür. Zira gençliği olmayan camiler, geleceği olmayan milletlere benzer.

Camilerin gençlere ihtiyacı olduğu gibi, gençlerin de camilere ihtiyacı vardır. Hatta daha küçük yaşta yani çocukluk yıllarında camiyle yoğrulmalı, gönül iklimi camiyle açılmalı, kalp pınarları ise onunla coşmalıdır ki geleceği için en önemli yatırımı yapmış olsun. Şüphesiz ki o anları, unutulmayan en önemli anılarını içerecektir. Zira cami çocuğun ve gencin gıdasıdır. Onsuz olan zihinler gıdasız, susuz ve uykusuzdur adeta. Camiler büyük -küçük, genç-  yaşlı her kesimi bir araya getiren, birbirinden haberdar ettiren, dert ve sevinçleri ortaklaştıran en güzel mekânlardır. Onun için Müslüman toplumun sadece ibadet değil aynı zamanda ilim, hikmet ve idare merkezleridir.

GENÇ NASIL OLMALI?

Kıyamet Gününde, Arşın gölgesi altında toplanacak yedi sınıf insanı haber veren Hadis-i şerifte, ikinci sırada, “Allah’a ibadetle büyüyen genç” (Buhari, Zekât,16; Müslim, Zekât,91) sayılır.

Anlaşılan odur ki bu genç insan, cami ile bütünleşmiş bir kimsedir. Zira ibadetin tadı ve lezzeti ancak bu güzel mekânlarda alınır.

Öyleyse CAMİ ve GENÇ ne güzel arkadaştırlar.

Bu arkadaşlığı devam ettiren gençlere ne mutlu!

Onlar cennetin kendilerine âşık olduğu insanlardır. Rabbimiz gençliğimize bu eşsiz arkadaşlığı nasip eylesin!

Bu güzelliklerle yetişen bir nesli düşünün!

Abdestli olarak evinden çıkar, gerektiği yerde tekrar alır. Her zaman namaza hazırdır.

Arkadaşlarıyla buluşma yeri camidir.

Temiz ve ahlâklıdır.

Edeb ve hayâlıdır.

Harama el uzatmaz ve göz atmaz.

İnsanları kırıp incitmez.

Garip ve fakirlere yardımı kesmez.

Çalışkandır. Dünya işlerini de Allah’ın emrine uygun şekilde aksatmaz.

Rabbinin korkusu vardır içinde. Hatta O’nun rızasına yönelik gayret ve çabaları vardır. Bu ne güzeldir gerçekten!

Şu Hadis-i Şerif onların hayatının şiarıdır:

“Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; eğer bir kötülük yapacak olursan, hemen o kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu silsin. İnsanlara karşı güzel ahlâkın gereğine göre davran.” (Tirmizî, Birr 55)

Böylesine bir gençlik olsun daima hayallerimizde ve gerçek dünyamızda. Bu bir hedeftir. Bu hedefle onların arkası kesilmeyecektir. Nesillerimizin kurtuluşu anacak böylesine hedeflerle gerçekleşir. Bu tabii ki şu duayı hatırlatacaktır:

“Onlar: 'Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap' derler.” (25 Furkan 74)

Aslında her mü’minin arzu ve hedefi bu olmalıdır. Dünyaya geliş gayesinin gereği de budur. Kul bunun için gayret ve çaba içerisinde olmalıdır. Aksi bir hayatın insana ziyandan başka bir getirisi yoktur. Şu dua da bu gerçeği ne güzel yansıtır:

“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” (14 İbrahim 40)

“Âmîn” diyoruz tabii ki biz de, Rabbimizin kelâmında zikretmiş buyurduğu bu eşsiz duaya.

GÖNLÜNÜ HAKK’A ADAYAN GENÇ!

İşte budur gönlünü Hakk’a adayan genç!

Budur kendini Rabbine adayan genç!

Hani Hazreti Meryem’in annesi de onun erkek evlat olacağını zannederek onu daha karnındayken Rabbine adamıştı. Kız olunca da şöyle dua etmiş ve Rabbinden onu kabul etmesini istemişti:

 “Allah, ne doğurduğunu bilip dururken; ‘Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir.”   “Ona Meryem adını verdim’, dedi. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.” (Ali İmran 3/36)

Artık o, İsa’nın (as) annesi olacaktı.

Örnekler çoktur bizim için. Nesillerimiz, yavrularımız ve gençlerimiz için.

Hayata bu bakışla bakmak ne güzeldir. Zira bakış görüşü, görüş de ameli getirir. Güzel işler ancak güzel bakışlarla olur.

İnsan ki, kâinat ondadır,

Acep o nerededir?

Bakışın nereye doğru,

Acep amelin nelerdir?

***

ON İKİ YILLIK TEKRAR DÜŞÜNÜLMELİ

Bugünün hengâmeli dünyasında böylesine bir gençlik yetiştirmenin zorluğunu biliyoruz.

On iki yıl okumak mecburiyetinde kalan, kız-erkek beraberliği ve acayip kıyafetleriyle edep ve hayâyı maalesef kaybeden bir nesil de gözlüyoruz.

Bu arada bir sanat sahibi olmayıp işsiz kalan ve eleman bulamayan sanayilerimizi de görüyoruz.

Keşke Ahi’lik Teşkilatı bir daha gündeme gelse, arzu edilen nesiller yeniden tezahür eder inşallah!

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

adminadmin