Gündem
Giriş Tarihi : 12-03-2014 13:28   Güncelleme : 12-03-2014 13:28

CEMAAT HÜKÜMET KAVGASINDAN AKABİNDE ENDİŞELENDİREN SENARYO!

Vatan gazetesi yazarı ve AKP - AK Parti'nin Refah Partisi'nden kopuş yıllarına ilişkin araştırmalar yapıp kitaplar da yayınlayan Ruşen Çakır cemaat hükümet kavgasının Türkiye'yi başka bir noktaya sürüklediğini iddia etti.

CEMAAT HÜKÜMET KAVGASINDAN AKABİNDE ENDİŞELENDİREN SENARYO!
Çakır'a göre Türkiye bu kavgada savrulup giderken yeni bir akım kendine zemin hazırlıyor. Bu durumda ya şeriat ya demokrasi kazanacak. Türkiye, Çakır'ın deyişiyle sert bir İslamcı dalga olan ve İslam'a da zarar veren yeni Selefilik akımı etkisine girebilir.

İSLAMCILAR SİSTEME RENGİNİ VERMEDİ

İslamcılar AKP- AK Parti aracılığıyla sisteme kendi renklerini vermediler; tam tersine, kendileri sistemin renkleriyle bezendiler. Bu, bundan evvel de yazdığımız gibi İslami hareketin kendi büyüsünü kendi elleriyle bozması manasına geliyor.

İSLAMCILIK TIKANDI SAVAŞ ALENİLEŞTİ

İslamcılığın kaçınılmaz olarak yaşadığı bu kriz ve ona bağlı tıkanmayı Gülen cemaati ile AKP- AK Parti hükümeti arasındaki savaş alenileştirdi. Öyle ki İslami hareketin en güçlü siyasi odağı (AKP- AK Parti) ile en güçlü toplumsal odağı (cemaat) sistemin merkezinde yalnız başlarına kaldıklarında, el birliğiyle onu dönüştürmek yerine birbirlerine karşı kıyasıya bir savaşa giriştiler.

İSLAMCILAR YA O YA BU DİYOR

O çok büyük patlamayı yapmış olduğu Mart 1994 mahalli seçimlerinin hemen peşinden çıkan “Refah Partisi’ni Anlamak“ alt başlıklı kitabımın adı: “Ne Şeriat Ne Demokrasi” idi. Zira RP’nin, ülkedeki İslamcıların çoğu gibi hem kendince şeriatçı, hem de kendince demokrat olduğunu düşünüyordum.

AKP’nin iktidar deneyiminin gelmekde olduğu noktada, “hem o hem bu” devrinin kapanması gerekmekde olduğunu, İslamcıların “ya o ya bu” zorlamasıyla karşı karşıya olduklarını görüyoruz. Evet, Türkiye’de İslami hareket tam anlamıyla bir yol ayrımına sürükleniyor. Ya demokrasiyi veya şeriatı seçmek durumundalar.

CEMAAT-HÜKÜMET SAVAŞINA DESTEK OLMAMIZ GEREKİRDİ AMA..

Bu noktada Zaman Gazetesi’nde Ahmet Turan Alkan’ın “Türk siyasetinin yeni yükseleni hürriyetçi ve laik bir anafikir olacaktır” diye yazmış olduğunu, tekrar aynı gazetede İhsan Dağı’nın, “Anlaşıldı ki iktidar sahiplerinin dindarlığı onların ve çevrelerinin despot, hukuksuz, usulsüz ve yolsuz olmalarını engelleyemiyormuş. Anlaşıldı ki yöneticilerde aranan özellik dindar olması değil; hukuka uyması, hukukun da evrensel değerlere ve ölçülere dayanmasıymış...” diyerek ona takviye olduğunu hatırlatalım.

Şayet tek seçenek bu olsaydı, cemaat-hükümet savaşına ses çıkarmamamız, alttan alta daha da kızışmasını teşvik etmemiz gerekirdi. Ama değil. Hatta ağır basan seçenek de demokrasi değil. En azından bana göre...

SELEFİLİK AKIMINA ZEMİN HAZIRLANIYOR

Zira İslami hareketin yaşamakta olduğu şu çok büyük hayal kırıklığı ve bozgunun peşinden Türkiye, tarihinde görmediği ölçüde sert bir İslamcı dalgaya tanık olabilir. İslamcılık yanlız başına arıza değil. Şayet asıl olarak “yeni Selefilik” denen akımı kastediyorum. Bütün bu yaşadıklarımızın, İslam ülkelerinin ve Batı’da yaşamını sürdüren Müslüman toplulukların çoğunu altüst eden, en fazla geleneksel İslami yapılanmaları tedirgin eden ve ülkemizde günümüze kadar ciddi olarak kök salamamış olan “yeni Selefilik” akımı için son derece elverişli bir zemin hazırlamış olduğu kanısındayım. Bu konuyu tartışmaya yarın devam edeceğiz, tabii bir aksilik olmazsa.
adminadmin