Kültür
Giriş Tarihi : 18-08-2019 11:00   Güncelleme : 18-08-2019 11:21

Cemil Meriç'in "Disiplin İçinde Çalışmayı Bu Kitaptan Öğrendim" diye Tarif Ettiği Eser: İrade Terbiyesi

Cemil Meriç'in

Jules Payot

MESELEYE GİRİŞ

Düşüncelerimizin karakterimiz ve eğilimlerimiz üzerindeki etkisini yeni yeni fark ediyoruz. İrade, duygusal bir güçtür ve düşüncelerin irade üzerinde etkili olabilmesi için tutkularımızla da beslenmesi şarttır. 10

Tüm başarısızlıklarımızın neredeyse tek sebebi vardır. O da irade zayıflığı. Çaba göstermekten ve özellikle süreklilik gerektiren bir çabadan korkarız. Rahata düşkünlüğümüz, tembelliğimiz gibi insani huylar tıpkı yer çekimi kanunu gibi doğaldır. 13

İşin gerçeği, insanoğlu tarafından düzenli ve uzun süreli çaba sadece zorlamayla ve ihtiyaç halinde ortaya çıkar. 14

Mücadele etmeden mutlu olunmaz, her mutluluk az çok bir çaba ister. Kitap okumak, müze ziyareti, ormanda dolaşmak hep bir teşebbüs gerektiren zevklerdir. Ayrıca, tembelin kendini mahrum bıraktığı zevkler istediğiniz kadar tekrarlanabilen ve çaba gerektiren etkinliklerdir. 16

İrademize hakim olmayı güçlendirmenin yolu ise kendimize günlük vazifeler belirlemekten geçer. Bu sayede günde bir kaç saat sarf edilen çabayı alışkanlık haline getirmekle nerelere ulaşabileceğimizi tahmin bile edemezsiniz. 25

Bir fikrin veya duygunun içimizde canlanması ve yerleşmesi için samimi olması, devamlı olması ve tekrar etmesi gerekir. Bu fikir veya duygu yavaş yavaş ama sebatkar bir şekilde etkisini arttırır, adeta etrafını çevreleyen kaynakları oluşturup, kendisini empoze eder ve bir değer yargısı halini alır. Sanat eserleri de böyle ortaya çıkar. 26

Karakterin değişmediğine yönelik iddialar sadece insanların çoğunun karakterini yenilemeye gayret etmediği anlamına gelir. İrademiz müdahale etmediği müddetçe hayatımızı dürtülerimiz şekillendirir. İnsanların Çoğu dışarıdan birileri tarafından yönetilir. Tıpkı Dünya'nın Güneş etrafında dolanırken izlediği yörüngeyi sorgulamadığı gibi modayı, fikirleri sorgulamadan takip ederiz. Çalışanlar, fakir fukara, kadınlar, çocuklar, insanlar, çoğumuz ayakta kalma mücadelesi veriyoruz. Belki biraz karmaşık yapıya sahip mutlak surede bilinçli, içgüdüleri olan ve de garip isteklere sahip kuklalar gibiyiz. İnsan içindeki idealist duyguları ve asil ruhunun izini bırakıp içgüdüleriyle hareket ederse yoldan çıkmaya yüz tutar. 30

İnsan kendine hakim olmanın paha biçilmez bir değer olduğunu zamanla öğrenecektir. Hayattan ne istediğimiz, ne olacağımız, hayatta oynayacağımız rol kendine hakim olmaya bağlıdır. İnsanlardan beklediklerimiz ve insanlara vereceğimiz değer sabırdan geçiyor. 31

Özgürlüğü hak etmeyen hiç kimse özgür olamaz. Özgürlük ne bir hak ne de bir olgudur, o bir ödüldür. Mutluluk için en elzem, en büyük bir ödüldür. Bir manzara için güneşin ışığı neyse hayatın tüm olaylarında da özgürlük öyledir. Ayrıca ona ulaşamayan, hayatın tüm güzelliklerinden mahrum kalır. 32

KİŞİYE ÖZEL TAVSİYELER

[Nefsani] azgınlığın birincil sebebi yeme alışkanlığımızla ilgilidir. Daha önce gördük, neredeyse hepimiz çok yiyoruz. Yemeklerimiz çok fazla ve çok kalorili. Tolstoy'un dediği gibi aygır gibi yemek yiyoruz. [ye’kulûne kemâ te’kulul en’âm] Genç tıka basa yiyip yemekten kalktıktan sonra ses tonu, enerjisi yüksek olunca şimdi hummalı sindirim esnasında verimli çalışması ve temel içgüdülerine karşı başarılı olabilmesi mümkün mü siz söyleyin. 43

İstisnasız olarak koyabileceğimiz bir kural olarak yukarıda ifade ettiğimiz gibi genç biri için fazladan yatakta kalınan bir iki saatlik uyku feci hatadır. 45

Dindeki kendine hakim olmanın cinsel kontrolden geçtiği fikrine katılıyorum. Bu gayretle tüm arzulardan kurtulmak mümkün olabilir. 50

Hatırlatıcı fikirler ile bağları koparmak şarttır. Akılda pusuda yatan düşünceleri uyandıracak resimlerden kaçınmak lazım. Hatırlatıcı romanlardan, hikayelerden, gazetelerden sakınmak gerekir. Diderot'nun bir sayfasını okumak şiddetli afrodizyak bir ilaç almak gibidir. Cinsel içerikli resimlere bakmaktan sakınmalı çünkü akıldan çıkarması oldukça zordur. Cinsel muhabbetler edilen ortamlardan ve arkadaşlardan uzak durmak gerek. 51

Aklın verimli bir şekilde işin mutluluğuyla meşgul edilmesi gerek. Aklın dağınık bir şekilde işlerle meşgul olması hiç keyifli olmayacaktır. Doğal olarak tepki verecek ve sonuçta tembellik duyguları açığa vurulacaktır. Sadece metotlu ve devamlı bir çalışma aklın güçlü ilgi duymasını ve sürekli keyif almasını sağlayacaktır. Dağa tırmananların zirveye yaklaşırken duydukları sevinç gibidir. 52

Paris'te yaşamanın küçümsenemeyecek tek avantajı şehirdeki güzel sanatlardır. Müzik, resim, heykel, hitabet gibi sanatsal etkinlikler birçok taşra şehrinde eksik olabilir ancak oralarda da zihni çalışma imkanı açısından sayısız fırsatlar sunulur. Zaten taşralı olmak köyde, kasabada oturmak anlamına gelmez. Paris'te yaşayıp taşralı olabilirsiniz. Manası da yüksek zevklerden uzak olmaktır. Taşralı olmak anlam itibarıyla boş dedikodularla ilgilenmek, sadece yemek, içmek, yatmak, para kazanmak gibi şeylerle meşgul olmaktır. Sigara içmekten başka zevki olmayan, iskambil oynayan, kendi akıl seviyesindeki insanlarla oturup kaba saba espriler yaparak gülen kişiyi kast eder. Ancak doğa sevgisi olan, büyük düşünürlerin eserlerini okuyan genç, sırf taşrada bulunmakla bu sıfatların hiçbirini hak etmediğini bilir. (…) Büyük şehirlerden uzaklaşmak için daha hangi nedeni sayalım? Bazı yazarlar küçük şehirleri manastıra benzetirler. Doğrusu sükunet, sakinlik açısından benzerdir. Sürekli çevreden etkilenmeden düşüncelerimizi olgunlaştırabiliriz. Kafanız rahat olur, iç dünyanızda yaşarsınız. Düşünmekten mutlu olursunuz. Sükunet içindeyken en derinlerdeki düşüncelere ulaşmak mümkün olur. Fikirlerimiz git gide gelişir, olgunlaşır ve amaçlarına göre netleşir. Hatıralarımız yeniden canlanır. Şehirde yavaşlayan, ket vurulan beyin burada kendine gelir, hızına kavuşur. 68

Günlük tembelliğimiz bizi yaşama hevesimizden uzaklaştırır; yerine içi boş ve değersiz hayaller koyar. Sadece düzen, sükunet ve verimli çalışmakla hayat gerçek mutluluğuna kavuşur. "Yaşadığımı hissediyorum" diye tabir edilen duyguyu sadece çalışmayı alışkanlık haline getirerek elde edebiliriz. Bu ise çalışma isteğini dörde katlar ve tembel bundan haberdar değildir. 71

ÇEVRENİN ÖNEMİ

Sürekli çaba göstermeden, toplumun manevi gücünü, desteğini yanına almadan büyük işler başarmak kolay olmaz. Toplumun desteğini almadığını iddia edenler bile toplumun genelini etkileyecek gücü olan hararetli bir azınlıkla birlikte olmalıdır. 78

Uzun soluklu, sebatkar düşünce yapısı, eleştirel bakış açısı ve sürekli tetikte olmak. İşte eğitimli insanı oluşturan etkenler bunlar. Bu sabrı ve aynı amaca yönelmiş dikkati canlı tutmanın yolu da neticeye dair ihtirasınızın heyecanını sürekli duyabilmek. 86

İÇ KAYNAKLARIMIZ

Bu işi kolaylaştırmanın bir yolu da bu hususta duyguları ortaya çıkaracak kitaplar okumak olacaktır. Kitabımızda bu tür uygulamalara çok fazla alışık olmayanlar için değerli örnekler vardır. Tembelliği yeren, eğitimimize katkı sağlayan kitaplardan yardım almak, amacımıza katkı sağlayacaktır. Örneğin Mill'in hayatı, Darwin'in mektupları önemli kaynak olabilir. 100

Tefekküre hareketi eklemek çok önemlidir. Çünkü hareket sayesinde kalıcı alışkanlıklar kazanır, istenmedik hallerimizi değiştiririz. İnsan doğasının zararlı eğilimlerinden kurtulabilmenin yolu kendimizi kontrol etme yolunda harekete geçerek başarılı olmaktır. İsteğimizi dışa vurmalı, kararlarımızın arkasında durmalı ve başarı geldikçe bizi mutlu eden çevrenin desteğini de kullanmalıyız. 120

İşte zamanı bir amaç uğruna, tek hedef için kullanmak büyük önem arz eder. Tek bir işin yapılmadığı çalışma dağınık bir çalışmadır. Oradan oraya uçar. Hatta tembellik yapmaktan daha tehlikelidir, çünkü en azından tembellik insana kendini kötü hissettirir ama bu dağınık çalışma insanı işten soğutur. Şevkimizi, isteğimizi kırar; varolanı da nefrete dönüştürür. François de Sales birçok işi aynı anda yapmamak gerektiğini söyler. "Şeytan çok işi aynı anda yapmamızı ama hiçbirini de istediğimiz gibi bitirmeyerek kendimizi kötü hissetmemizi ister. Bazı vazifeleri tekrar tekrar yapmaya çalışmak işten soğumamıza ve işin bitmemesine neden olur.” 127

Fiziksel tembellik fecidir, algılarımızı zayıflatır. Doğal olarak evde kalmak ister, monotonluğu tercih ederiz. Sonra da can sıkıntısı. Bu sıkıcı durumla hepimiz karşılaşmışızdır. Sebebi fiziksel olarak hareketsizliktir ve paralelinde zihinsel yavaşlama gelir. Dışarı çıkıp biraz köy, kasaba, dağ yürüyüşüyle zihin açılır, enerji ve canlılık gelir. Fiziksel hareketliliğin yetilerimizin üzerine etkisi yadsınamaz. 142

İRADE PSİKOLOJİSİ

Duygu ile duygunun dışa yansıması olan kas hareketleri arasında devamlı bir çağrışım ve destek vardır. Zaten herhangi iki unsur sık sık ilişkili olursa birbirlerini tetikleyecekleri genel bir psikoloji yasasıdır. Bu kurama bağlı olarak, insan doğasıyla ilgilenen psikologlar harta Pascal ve Ignace de Loyola gibi düşünürler, ruhumuzu aynı duygu durumuna getirmek için duygu hali yerine ona tekabül eden kas hareketini yapmayı tavsiye ederler. 174

Duygu bilinçte yükselince (burada bahsi geçen duygular amacımıza hizmet eden, iradeyi güçlendiren duygulardır) hemen durumdan istifade edip tekneyi yol alması için ittirme k gerekir. Doğru kararlar almak için adeta bizi çağıran Tanrı'nın sesiymiş gibi faydalı hareketlerden istifade etmek gerekir. Ruhumuzu istila eden müttefik duygu her ne olursa olsun onu derhal amacımız doğrultusunda kullanabilmeliyiz. Bir arkadaşın başarısını öğrendiğimizde bu, yalpalayan irademize kırbaç darbesi olur ve hemen iş başına koyuluruz! 188

Jules Payot Kimdir

Jules Payot, 10 Nisan 1859 yılında Chamonix-Mont-Blanc, Fransa'da dünyaya gelmiştir. Eğitim ve akademik kariyeri hakkında pek bir şey bilinmemekle birlikte bazı kaynaklara göre örgün eğitimde lider bir figür olarak ortaya çıkmıştır.

1907 yılında Aix-en Provence'daki Aix-Mrseille Üniversitesinde rektörlüğe atanmıştır. En ünlü kitapları arasında 1909 yılında yayınlanmış olan ve sonradan birçok dile çevrilen Education de la Volonte (İrade Terbiyesi) yer almıştır. Jules Payot, 1939 yılında Aix-en-Provence, Fransa'da hayatını kaybetmiştir.

http://mulahhas.blogspot.com/

adminadmin