Kültür
Giriş Tarihi : 12-11-2017 13:00   Güncelleme : 12-11-2017 13:00

Çeyizimiz merhamet olsun!

Siyasi tartışmalar… Polemikler… İç politika… Dış politika… Aldananlar… Aldatanlar… İhanet edenler… ETÖ… FETÖ… Bilmem ne bela…

Çeyizimiz merhamet olsun!

Zaman geçiyor beyler, zaman geçiyor. Bu kadar mesele arasında bazı şeyler öylesine külleniyor ki, şöyle durup gündemde bize dayatılan meselelerin haricinde başka şeyler düşünemiyoruz. Bir durup çevremizi tepeden tırnağı süzmemiz icap ediyor. Annelerimizi, babalarımızı, hanımlarımızı, evlatlarımızı, akrabalarımızı, arkadaşlarımızı, din kardeşlerimizi ve bizimle bir tanışıklığı olmasa dahi göz göze geldiğimiz veya dünyanın tâ öbür ucunda yaşayan insanları düşünelim. Ne istiyorlar? Bir sıkıntı ve problemleri var mı? Bizden ne bekliyorlar?

Şimdi burada okumayı kesip 5 dakika düşünelim hiç olmazsa…

O kadar mesele var ki, ben sadece evlatlarımızın, gençlerimizin yani yaşıtlarımın bir derdini aktarmak istiyorum. Bu çağlarda en önemli mesele ve başlıca gündem maddesi haliyle evlilik oluyor. Âşık oluyor, seviyor insan. Sevmeli ve âşık olmalı da. Sevgiyle, aşkla kurulmalı yuvalar. Sevmek, âşık olmak ahlaki bir yozlaşmanın uzantısı değildir. Flört, bir ahlaki yozlaşma uzantısıdır. Ancak bunun sebeplerini de iyi tahlil etmek lazım. Bunları söylerken flört etmeyi aklama girişiminde bulunduğumuz düşünülmemeli tabi. Sadece kanı kaynayan, yerinde duramayan bu gençleri suçlamakla meseleyi çözmemiz imkânsızlık potansiyeline sahiptir. Bunu anlatmak derdindeyiz. Yani biz evliliği zorlaştırdığımız için, flört yangını ahlak düzeyi yüksek diyebileceğimiz gençlerimizi bile sarmış olamaz mı? Evlilik dediğimiz zaman gençlerimiz hanımlarıyla beraber mutlu ve huzurlu dakika ve saatlerin hayalinden önce bunun ekonomik külfetini düşünüyorsa bu ister istemez evlilikten uzak durmayı gerekli kılıyor. Diploma, askerlik, iş vs. bilumum istek, talep ve arzular aileler tarafından öne sürülüyor. Beş vakit alnı secdeli hacılarında ilk istek ve talepleri bunlar oluyor. Manevi bir beklenti ya birkaç sıra geride kalıyor ya da hiç gündeme bile giremeye biliyor. ‘’Para var, huzur var’’ anlayışıyla kurulan evlilikler ve inşa edilen yeni hayatların ömrü de para bitene kadar oluyor. Evlilik yeminleri tüm bu maddiliği perdelemek için bizi alıp başka, başka diyarlara götürüyor ancak bu da takı merasimlerine kadar sürüyor. Hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde, yoksullukta ve bollukta Mecnun beyi kocanız olarak kabul ediyor musunuz? Eveeet… Alkış… Şak, şak, şak… Siz, Hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde, yoksullukta ve bollukta Leyla hanımı karınız olarak kabul ediyor musunuz? Eveeet… Alkış… Şak, şak, şak… Orada kalıyor işte. Sonra… Sonra, en ufak sıkıntı da çekip gidiyor hanım kızımız babasının evine. Niye böyle? Anne ve baba böyle yetiştirmiş de ondan. Neyse konumuz dağılmasın, meselemiz evlilik sonrası sorunlar değil. Onu da başka bir yazı da gündeme alırız.

Her şeyden önce bugün biz Müslümanların Allah’ın mutlak güç, kuvvet ve kudret sahibi olduğunu unutmamamız gerekiyor. O, her şeye gücü yeterdir. O, her şeyi en iyi bilendir. O, ol deyince her şey olu verir. Dağlar taşlar dile gelir. Okyanuslar şahlanır. Nur suresi 32. Ayet-i Kerime bir teminat niteliği taşımaktadır. Rabbimiz bu Ayet-i Kerime de şöyle buyuruyor; ‘’Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.’’ Evet, rızkı veren O’dur. O, lütfu geniş olandır. Biz Allah’a tevekkül edelim. Niyetlerimizi temiz ve halis tutalım. Evlenmek isteyen gençlerimizi evlendirelim. Maddi bir takım problemler evliliklere mani olmasın. Elbette herkes kendi evladının iyi bir hayat yaşamasını, mutlu ve huzurlu olmasını ister. Buna hakları da var pek tabi. Ancak huzur ve mutluluk ne diplomayla, ne işle, ne güçle, ne parayla oluyor. Huzur ve mutluluk Cenab-ı Allah’ın rızasından geçiyor.

Necip Fazıl Kısakürek’in o meşhur Reis Bey tiyatro eserinden alıntılarla bu yazının noktalanması anına gelmek arzusundayım. ‘’Göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum... Bizse nefsimizin beton çatısını tepemize dikmiş, yaşamayı öldürüyoruz! Merhamet... Âlem bu temel üzerinde! Eğer toprağa, tohuma, hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi merhamet, sesi merhamet, pırıltılı şırıltılı su... Ne duruyorsunuz! Sökün sahte su borularını! Ev, ev merhamet şebekesi kurun! Tepelerinizdeki çatıları da yıkın! Göklerle temasa geçin! O zaman göreceksiniz ki; acı su borularından, kendi kendine tatlı su akacak... Ve başlar üstünde, güneşe yol veren kubbeler yükselecek...’’

Ezcümle; Bir devletin ayakta kalması sağlam toplum temellerine, sağlam toplum temelleri de güçlü evliliklere dayanmaktadır. Yani bu konu aslında sadece duygusal bir konu da değildir. Siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel bir konudur duygusal olduğu kadar. Gelin evlilikleri kolay kılalım. Sevenleri ayırmayalım. Allah’ın güç, kuvvet ve kudretini unutmayalım. Çeyizimiz merhamet olsun. Bu gençlere merhamet edelim. Kendimize de merhamet etmiş olalım…

Ahmet Mücahid Yıldız

adminadmin