Kültür
Giriş Tarihi : 02-09-2018 18:00   Güncelleme : 02-09-2018 22:14

Çocuk Penceresinden Ölüm

Çocuk Penceresinden Ölüm

Hayatın zor gerçeklerinden biridir ölüm. Yakınlarından birini kaybetmiş bir yetişkinin; sınandığını, kalbinin derinliklerinde hissettiği bir gerçektir. Yetişkinlerde durum böyle iken çocuklarda kayıp neticesinde oluşan acı çok daha fazla olacaktır.

Ölüm olayını çocuk bilişsel ve duyuşsal olarak iki açıdan algılar. Bilişsel açıdan oluşan algı, görme veya şahit olma ile oluşur. Mesela çocuk ölü bir kuşa rastlar, akrabalarının ölen biri ile ilgili konuşmalarını duyar ve ölüm kavramını gündemine alır. “Ölüm nedir? Ölen nereye gider?” gibi sorular sormaya başlar. Bu soruların cevapları çocuk için bilişsel düzeyde önem kazanır. Alacağı cevaplara göre ölümü anlamlandırır. Şayet yakını ölür ve acıyı daha derinlerinde hissederse o zaman duyguları da sorulara eklenir. Bu nedenle gelişim dönemi özellikleri dikkate alınarak çocuğun güven duyduğu bir yakını tarafından sorularının cevaplanması, ölümün bir son olmadığının vurgulanması çok önemlidir.

0-2 yaş döneminde çocuklar, ölümü tam olarak algılayamazlar fakat bağlandıkları kişiden ayrıldığında ayrılık anksiyetesi yaşarlar. Örneğin ebeveynini kaybederse kaygı duyar, huzursuzlanır lakin başka bir kişiyi onun yerine koyup tekrar bağlanma gerçekleştirebilirler.

3-5 yaş döneminde çocuklar ölümün bayılma veya uyku hâli gibi bir durum olduğunu düşünürler. Sevdiği bir yakınını kaybettiğinde onun cennete gittiğini, yarın döneceğini düşünebilir ve geri dönüp rahatlıkla oyununa devam edebilir. Fakat 4 yaş üstü çocuklar ölümü uzun süreli bir ayrılık olarak algılamaya başlayabilir. Bu yaş grubunda sorular zorlayıcı olmaz, cevaplar da detaylı olmamalıdır.

6-12 yaş döneminde çocuklar artık ölen kişinin geri gelmeyeceğini idrak ederler ve insanın nasıl doğup öldüğünü, öldükten sonra nereye gideceğini, neden geri dönmediklerini sorgulamaya başlarlar.

12 yaş üstü çocuklar, ölümün geri dönüşü olmayan, tüm canlılarda yaşanan biyolojik bir süreç olduğunu algılarlar. Hayatı sorgulama eğilimdedirler ve “Niçin yaratıldık?”, “Nereye gidiyoruz?”, “Nasıl yaşamalıyız?”, “Öldükten sonra ahiret var mı?” gibi sorulara cevap ararlar. Anlamlı bir yaşam için bu soruların cevapları muhakkak izah edilmelidir.

Bu ifadelerden uzak duralım!

Derin bir uykuya daldı, sonsuza dek uyuyacak: Bu, çocuğu geçici olarak rahatlatan bir ifade gibi görülmesine rağmen çocuğun uykudan bir daha uyanamamaktan korkmasına neden olabilmekte ve uyku problemlerine yol açabilmektedir.

Allah yanına aldı. O iyi kullarını yanına alır: İyi bir çocuk olursa Allah’ın onu yanına almasından korkabilir ve Allah’ın sevmediği bir çocuk olmaya çalışabilir. Yahut yakını vefat eden bir çocuk “Neden onu aldı, başkasını alsaydı.” şeklinde hislerle Allah’a öfke duyabilir.

Yolculuğa çıktı, biz de bir gün gideceğiz: “Bu nasıl bir yol ve yolculuktur ki geri dönüşü yok.” diye düşünebilir ve kaybettiği yakınına geri dönmediği için öfke duyabilir. Her yolculuk kaosa dönüşebilir. 

Nasıl anlatalım?

Kısa, net fakat doğru cevaplar verilmelidir. Fazla ayrıntıya girmek çocuğun kafasını karıştırabilir. “Ben de ölür müyüm? Sen de ölecek misin?” gibi sorular sorabilir. Bu sorulara da “Evet, bir gün hepimiz öleceğiz ama bu hemen olmaz, merak etme. Onun ciddi bir rahatsızlığı oldu ya da kaza geçirdi.” diyebiliriz. Müsebbibe değil sebebe vurgu yapmak çocuğun hem kaygılarını azaltır hem de Yaradan'a  öfke duymasını engeller. Her sebebin de herkesi aynı sonuca götürmediği belirtilmelidir. Mesela ölen kişi hastaysa, hastalığının son aşamasında olduğunu, vücudunun çok zayıf düştüğünü söylemek, her hastalığın öldürmediğini de ifade etmek gereklidir.

Özellikle küçük çocuklara ölümü bir bitkinin veya hayvanın yaşamının sonlanmasından yola çıkarak açıklayabiliriz. “Bir gün bütün canlıların yaşamı sona erer, bu durum insanlar için de geçerlidir. Amcanın yaşamı da artık sona erdi ve bundan sonra bizimle olmayacak. Biz artık onun resimlerine bakıp onun hakkında sohbet edeceğiz, onu hatırlamaya ve sevmeye devam edeceğiz.” gibi.

Ahiret inancı ile ilgili olarak 5 yaşa kadar sadece cennetten bahsedilmelidir. Cennetten bahsederken mübalağa yapmadan, cennetin güzelliklerini anlatmalıyız. Özellikle sevdiği yakını vefat eden küçük çocuklar onun peşinden gitmek isteyebileceği için abartılı cennet tasviriyle ölümü özendirici, teşvik edici hâle getirmemeliyiz.

Ölen kişiye dair sorularına net cevaplar vermeliyiz. “Şimdi onu toprağa mı gömeceksiniz? Oradan nereye gidecek? Orada acı hissetmez mi?” gibi sorularla karşılaşabilirsiniz. “Evet, onu yıkayıp, temizleyip toprağın altına gömeceğiz. Ama o hiç acı hissetmeyecek. Oradan cennete gidecek. Ama bizim onun için yaptığımız tüm duaları hissedecek.” diyebiliriz.

Ölümün hayat kadar olağan karşılandığı, tüm soruların makul bir şekilde cevaplandığı bir ailede, sessizce dökülen gözyaşı ve huzurla okunan Kur’an-ı Kerim’e şahit olan çocuk; ölüme dair kaygı ve endişe duymayacak, içinde filizlenen sağlam bir ahiret inancıyla ölüme anlam verecektir.

Hilal Çorbacıoğlu / Diyanet Dergisi

adminadmin