Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 15-12-2017 10:57   Güncelleme : 15-12-2017 10:57

Cumhurbaşkanı, İslam Kardeşliğini Yeniden İhya Ediyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevleri esnasında ülkemize ve âlem-i İslam’a çok büyük hizmet etmiş olan Erdoğan’ın yapmış olduğu icraatlar, özellikle de İslam kardeşliği temelindeki gayretleri anlatmakla bitmez. Lakin bana göre en büyük iyiliği ise içimize yerleştirilen yeis yani karamsarlık duygusunu yıkıp atmış olmasıdır.

Cumhurbaşkanı, İslam Kardeşliğini Yeniden İhya Ediyor

Bazen yaptığım eleştirilerden dolayı dostlarım bana güceniyor. Hayır, gücenmesinler zira Cumhurbaşkanı etrafında o kadar çok şakşakçı var ki ister istemez bu ve benzeri yazılar; istikametten şaşmamak adına yararlıdır. Hem de güzel icraatlar için “halkın talepleri bu şekilde” diye referans olmaktadır. Hem eleştirilerimizde ne diyoruz ki; namaz kılmak isteyenlere cami yapın, içki hastalığını önleyin, kadınları yuvalarından çıkarmak isteyenlere engel olun, aileyi koruyun vesaire. Bu ikazlara Şeytanirracim’den başka kim karşı çıkar ki…

Kuran’da “la taknetü min Rahmetillah” yani “benim rahmetimden ümidinizi kesmeyin” diye emreden Rabbimize itaat etmeyerek “yeis” denilen çok kötü bir hastalığa tutulan İslam âleminde böyle bir lidere büyük bir ihtiyaç vardır. Hadislerde Mehdi’den sonra zuhur edeceğinden söz edilen kırbacı ile meşhur “Kahtani” ve İslam düşmanlarına korku salan  “Cehcah” isimli zatın icraatlarını Erdoğan’da görmek mümkündür. İşte İslam ülkeleri liderlerini biraraya getirerek ABD Başkanı Trump’ın edepsizliklerine ancak bu şekilde karşılık verilebilir. Allah emeklerini zayi etmesin.

Yeis, karamsarlık hastalığı ve halifeliğin kaldırılmasından dolayı ortaya çıkan başıboşluğu Erdoğan doldurmaya başlamıştır. Öyle ki bu hastalıklardan sadece ülkemiz değil bütün İslam ülkeleri az çok bu dehşetli hastalıktan mustariptir. Ta ki Erdoğan’ın konuşmaları ile yeniden özgüven kazanıncaya kadar.

İşte Müslümanlara hatta dünyaya örnek olacak şekilde ortaya çıkıp zalime zulmünü haykıran bir lider ortaya çıktı. “Dünya beşten büyüktür” diyerek yıllarca Batılı emperyalistlerin baskısı altında kalan milyarlarca insan Cumhurbaşkanımızı alkışlıyor ve kendisine dua ediyor. Aynı zamanda cesaretinden dolayı “niçin bende onun gibi cesur olmayayım?” sorusunu sorarak zalimlere boyun eğmemeyi öğrenen venezuella Başkanı gibi zatlar dahi ortaya çıkmıştır.

Elbette 15 Temmuz 2016 darbesinde ABD öncülüğündeki FETÖ unsurları mağlup olacaklardı. Çünkü o kadar çok dua ediliyordu ki! Bu duaların Gafur ve Rahim olan Allah katından dönmesi, karşılık bulmaması düşünülemez. Merhameti kâinatı kuşatan Rabbimiz inayeti ile ülkemizin ve mazlumların imdadına koşmuştur.

Ne kadar tuzak hazırlasalar, fitne işinde Şeytanları dahi utandıracak planlar yapsalar dahi Allah, Erdoğan’ı ve vatanımızı koruyor, onların tuzağına düşürmüyor. Girdiği her seçimi kazanan ve savaştığı bütün güçleri mağlup eden Erdoğan’ın başarılarını sebepler arasında arayarak bulmak mümkün değildir. Allah’ın inayeti ve dualar sayesinde muvaffak oluyor hata yapsa dahi sonucunda başarı kazanıyor.

Erdoğan öncülüğünde sadece ülkemizde yaşayan insanlar değil bütün Müslümanlar büyük bir özgüven kazandılar. Bunu yıllar önce bizzat Lübnan’ın Sayda şehrine gittiğimde görmüştüm. Erdoğan’ın ziyaretinden aylar sonra dahi dükkânlarda ayyıldızlı bayraklarımızla beraber Erdoğan posterleri duruyordu. Bizim Türkiye’den geldiğimizi duyan esnaf ve halk hemen söze başlıyor hatta unutmadıkları Türkçe sözcüklerle Erdoğan’ı övüyorlardı. Gemi kaptanı olarak yaptığım bu yolculuğu hala unutamıyorum.

İşte Erdoğan’ın yaptığı en büyük iyilik bizi kanser hastalığı gibi ölüme sürükleyen yeis ve karamsarlığı ortadan kaldırması ve İslam ülkeleri arasında olması gereken kardeşliği ihya etmesidir. Öyle ki 6 yıldan beri devam eden Suriye savaşında Türk ordusunun savaşa dâhil olması ile birlikte DAEŞ denilen terör örgütü mağlup edipliş tuzaklar boşa çıkarılmıştır. Bundan sonra çok daha güzel günler bizleri beklemektedir.

Yeis denilen hastalığı ve İslam kardeşliğinin ortadan kalkmasının meydana getirdiği kötülükler saymakla bitmez. Bunları Rabbimiz şu Kuran ayeti ile bizlere hatırlatıyor:

Rabbimiz Zümer Suresinde “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet edicidir." Buyurmaktadır.

Bediüzzaman Said Nursi Şam’da Emeviye Camiinde vermiş olduğu hutbede bakın bu karamsarlık hastalığını nasıl ifade etmiş:

"Yeis, ümmetlerin, milletlerin 'seretan' denilen en dehşetli bir hastalığıdır. Ve kemâlâta mâni ve “ene inde zannı Abdi bi” hakikatine muhaliftir; korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir, bahaneleridir. Şehamet-i İslâmiyenin şe’ni değildir. Hususan Arap gibi nev-i beşerde medar-ı iftihar yüksek seciyelerle mümtâz bir kavmin şe’ni olamaz. Âlem-i İslâm milletleri Arabın metanetinden ders almışlar. İnşaallah, yine Araplar ye’si bırakıp, İslâmiyetin kahraman ordusu olan Türklerle hakikî bir tesânüd ve ittifak ile el ele verip Kur’ân’ın bayrağını dünyanın her tarafında ilân edeceklerdir."  

"Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâmın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garpta bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki, kuvve-i mâneviyemizi kırmış. Az bir kuvvetle, imandan gelen kuvve-i mâneviye ile şarktan garba kadar istilâ ettiği halde, o kuvve-i mâneviye-i harika meyusiyetle kırıldığı için, zâlim ecnebîler dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslümanı kendilerine esir etmiş. Hatta bu yeisle, başkasının lâkaytlığını ve füturunu kendi tembelliğine özür zannedip neme lâzım der, 'Herkes benim gibi berbattır' diye şehamet-i imaniyeyi terk edip hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor."

"Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor. Biz de o kàtilimizden kısasımızı alıp öldüreceğiz.   “la taknetü min rahmetillah” kılıcıyla o yeisin başını parçalayacağız. “Ma la yüdrekü küllühu, la yütrekü küllühu..” yani “tamamı yapılamayan bir hayrın tamamının da terk edilmesi gerekmez!..”  hadisinin hakikatiyle belini kıracağız inşaallah."

"Sıkıntı sefahetin muallimidir. Yeis dalâlet-i fikrin, zulmet-i kalb ruh sıkıntısının menbaıdır." "Yeis, mâni-i herkemâldir. 'Neme lâzım, başkası düşünsün.' istibdadın yadigârıdır." İşte bunlar Bediüzzaman’ın yeis hakkındaki sözleridir.

Rabbim Bediüzzaman ve Erdoğan gibi İslam mücahitlerinden razı olsun, vesselam…

Vehbi Kara

adminadmin