Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 12-01-2017 08:53   Güncelleme : 12-01-2017 08:53

Darbe Yargılamaları

Eğer ülkemizde tekrar bir askeri darbe görmek istemiyor isek bütün darbecileri yargı önüne çıkarmak ve hesap sormamız gerekiyor. Bu ulusalcıydı falanca Feto’cuydu diyerek ayırım yaparsak darbecilerden asla kurtulamayız. Hepsini cebir ve silah kullanarak yönetimi ele geçirmek suçlaması ile soğukkanlılığımızı yitirmeden adalete teslim etmek lazımdır.

Darbe Yargılamaları

Bu güne kadar darbe yargılamalarından ciddi bir sonuç alındığı söylenemez. 12 Eylül davası darbeci Evren’in ölmesi ile kapatıldı, Balyoz ve Ergenekon davası Feto’cular sayesinde çökertildi. Darbecilerden geriye kalan 28 Şubat davası ise devam ediyor. Lakin özellikle bazı medya organları tarafından darbeciler lehine yapılan propaganda etkisini göstermiş durumdadır. Pek yakında 28 Şubat 1997 faşistleri beraat edip halkın arasına karışırsa hiç şaşırmamak gerekir.

İşte şimdi sadece FETÖ darbecileri değil bütün darbecileri aynı soğukkanlılıkla ele alınmasını ve adaletin tekrar bir darbe olmaması için ciddi kararlar vermesini bekliyoruz. Bu iş daha önceden olduğu gibi sulandırılırsa yeniden darbe saldırılarına muhatap olacağımızı kimse unutmamalıdır.

15 Temmuz 2016 Darbesi yargılamaları devam ederken aşırı derecede sulandırılan ve adeta “arada sırada yaramazlık yapan çocuk” muamelesi gören 28 Şubatçı darbeciler neler yapmış hatırlamakta yarar vardır:

1.Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997 de almış olduğu kararlar yepyeni bir darbenin nasıl yapıldığını göz önüne sermişti. Darbe için gerekçe yine aynı idi: İrtica.

2.Bu kararlar ülkemizde siyasi, hukuki ve toplumsal alanlarda birçok değişikliğe sebep olmuştur. 1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat süreci ancak 10 yıl yaşayabilmiştir.

3.On binlerce asker (ki içinde deniz subayı olarak ben de bulunuyorum) ordudan acımasızca atıldı. Üniversitelerde, kamu kurum ve kuruluşlarında sayısız fişleme ve kıyım yapılmıştır.

4.Bu cürümlerin failleri şu anda yargılanan cici generaller değilse, bu post modern darbeyi kim yaptı? Tankları Sincan’da yürüten ABD’li generaller miydi?

5.90'lı yıllarda keşfederek ben ve bir çok yazarın dile getirdiği haşhaşi - darbeci işbirliği ciddiye alınmak zorundadır.

6.Bu işbirliği halen devam etmektedir. Bütün darbelerin planlaması ABD’de yapılıp ülke menfaatleri yerine şahsi çıkar ve menfaatleri peşinde koşan yetmedi ABD’lilere uşaklık eden generaller affedilmemelidir. Kuzu postuna bürünmüş mankurtlara aldanmamak için gözleri dört açmak gerekir.

7.Darbecilerle mücadelede önemli bir yol kat edilmesine rağmen FETÖ örgütü ortaya çıktı ve bir kısım darbecilere kumpas yaptığının anlaşılması ile mücadele akim kalmıştır. Evet kumpas yapılmış ve Fetullahçı örgüt mensuplarının önü açılmıştır lakin ortada birde darbe adına yapılan yüzlerce eylem vardır. Bir kalemde hepsinin üstünü çizmek yargının büyük bir imtihanıdır. Bu imtihanı kaybetmemesi adına 28 Şubat 1997 tarihinde neler yapıldığının iyi bilinmesi gerekiyor.

8.Refah Partisinin 1995 tarihinde sandıktan yüzde 21 oyla 158 milletvekili almasıyla başlayan süreç 1996’da YAŞ toplantısında ilk sinyallerini vermişti. Başbakan Erbakan’a karşı Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya dünya üzerinde görülmemiş bir küstahlıkla sofrasına rakı istetmişti.

9.Barolar, üniversiteler, yargı, TÜSİAD ve beşli çete ile birlikteki kurumlar konuşmalarında laiklik, şeriat ve irticaya dikkat çekerek psikolojik harekat yapmışlardı. Fadime Şahin ve Müslüm  Gündüz sahneye çıkmış Kalkancı olayları kurgulanmıştı.

10.11 Ocak 1997 de Başbakan Erbakan’ın iftar yemeği vermesiyle manşetlere şeyhlere iftar yemeği verildi diyerek irticanın hat safhaya çıktığı vurgulanmış Taksime Cami, defileler yasaklanıyor gibi manşetler ile askerlere mesaj verilmeye çalışılmıştı.

11.Sincan Belediye Başkanının Kudüs Gecesinde düzenlediği “Cihat” oyunu ile ertesi gün çıkan manşetler ile ortam iyice gerilmiş Belediye Başkanı tutuklanmıştır. Donemin Başsavcısı Vural Savaş, Erbakan’ın ülkeyi iç savaşa sürüklediğini açıklamıştır.

12.Sincan da tanklar sokağa çıkarılmış, halka gözdağı verilmiş, Güven Erkaya irticanın PKK’dan daha tehlikeli olduğunu söylemiştir.

13.Darbenin 1 Numarası Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan’a uyarı mektubu göndermiş Ankara’da kadınlar “Şeriata hayır” yürüyüşü yapmıştır.

14.28 Şubat 1997 de MGK Kararları alınarak en uzun gün denmiştir. Erbakan, yapılan dayatmalara karşı duramayarak MGK Kararlarını 13 Mart 1997 de imzalamak zorunda kalmıştır.

15.21 Mayıs 1997 de Refah Partisine kapatma davası açılmış ve daha sonra Mecliste en yüksek sayıda temsil edilen bu parti kapatılmıştır.

16.Kamuda çalışan akademisyen ve yöneticiler, TSK içindeki inançlı subayların atılmalarını hızlandırmak üzere yılda 2 kez toplanan Yüksek Askeri Şura sayısı dörde çıkarılmış irtica nedeni ile atılan subay sayısında rekorlar kırılmıştır.

17.Katsayı uygulaması  ile imam hatiplerin onu kesilmiş Anadolu Sermayesine ambargo konmuş Genel Kurmay Başkanlığında yargı üyelerine irtica brifingi verilmiştir.

18.18 Haziran da Başbakan Erbakan, Tansu Çiller’in Başbakan olması için istifa etmiş, ancak Demirel görevi  Anasol-D hükümeti diye anılacak olan oluşuma vermiştir. Hâlbuki Çiller’in elinde partili milletvekillerinin imzaları vardı. Generaller bu milletvekillerini tehdit ederek istifaya zorlamış bir kısmı Doğru Yol Partisinden istifa ettirilmiştir.

19.Ülkemiz maddi ve manevi zarara uğratılmış, bankalar hortumlanmış, yaklaşık 300 milyar dolar darbecileri kışkırtan çete ve örgütlere gitmiştir. Dünya çapındaki Siyonist örgütlenmeler en karlı dönemlerini yaşamış döviz vurgunları ile zenginliklerine zenginlik katmışlardır. Bu paralar vergi ve kamu kaynakları ile ödenmiş halkımız fakir düşmüştür.

20.Binlerce başörtüsü mağduru okullarını bırakmak zorunda kalmış, parası olan yurt dışında okumaya çalışmış olamayanlar eğitim haklarından mahrum bırakılmışlardır. Öğretmenler, askerler mesleğinden atılmış, Batı Çalışma Grubu (BÇG) adı altında fişlenmedik kimse kalmamıştır.

2017 Ocak ayı itibarı ile gelinen durum ise şöyledir:

  1. Dün üst akıldan aldıkları talimatlarla; toplum mühendisliği yapan kalemler bugün yine ABD borazanlığı yaparak sahadadır.
  2. Dün tüm değerlerimizi hedef alan kalemler, bugün aynı şiddetle değerlerimizi hedef almaya devam etmektedirler.
  3. 15 Temmuz 2016’da ayağa kalkan Anadolu'yu diz çöktürmek isteyen kalemlere bugün de aynı görev verilmiş durumdadır.
  4. Şantaj, montaj ve kumpasla iş yapan gazeteciler, bugün de aynı yöntemlerine devam etmektedir.
  5. Dün BÇG'ye hizmet eden kalemler, bugün FETÖ, KCK ve DAEŞ’e terör unsurları ile ortak hareket ederek hizmet etmektedir.
  6. 28 Şubat medyasının utanç manşetlerini atanlar, bugün benzer manşetleri atmaktan çekinmemekte bölücülüğe prim yaptırmaktadırlar.
  7. Dün cunta vesayetine destek veren malum medya, bugün FETÖ, PKK-PYD örgütlerine her türlü desteği vermeye devam etmektedir.
  8. 28 Şubat'ın medya, sermaye ve STK ayakları, bugün kayıt dışı siyaset peşinde, KCK ve Paralel izindedir.

Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Postmodern darbenin medya ayağına dokunulmadan, Türkiye normalleşmesi mümkün değildir. Medya, siyaset ve yargı mensupları hesaba çekilmeden 28 Şubat davası görülemez.

Şu anda sadece darbeci generaller yargılanıyor. 28 Şubatta görev alan bütün şer odakları adil bir şekilde yargılanması ülkemizin geleceği açısından çok önemlidir. Eğer suçlulara caydırıcı bir ceza verilmez ise ülkemiz bu darbecilerin boyunduruğundan kurtulamaz, vesselam…

Vehbi KARA

adminadmin