Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 29-07-2016 09:30   Güncelleme : 30-07-2016 11:43

Darbeye Adım Adım…

Çok ılımlı, sevecen göründükleri için aileler çocuklarını onların okullarına, dershanelerine, evlerine kendi elleriyle teslim ettiler. Yeter ki "inançlı bir nesil" yetişsin diye.

Darbeye Adım Adım…

 Kendi veremedikleri dini inançları onların istediği gibi vermesine bu insanlar müsaade etti. Tazecik beyinler o çok güler yüzlü ablaların, abilerin ellerinde şekillenmeye başladı. O abla ve abilerin olmazsa olmazıydı; "çam sakızı çoban armağanı" diyerek çeşitli hediyelerle velilerin evlerini ziyaret edip, onlarında güvenini kazanmak... Bir müddet sonra onlara güvenen aileler çocuklarının o evlerde neler yaptığını, ne okuduğunu incelemez olmuştu. Yumuşak atın çiftesinin çok sert olacağını sonra hep beraber görecektik...

Ders dışında o ablalar, abiler evlerde çocuklara Fetonun ılımlı İslam, diyalog gibi konuşmalarının olduğu tonla sinevizyon gösterileri,  videolar seyrettiriyordu. Çocuklar gurbetteki bu adamı  seviyor ve orada bizim için çırpınıyor diyorlardı. Sadece hocalarının kitaplarını okuyorlardı. Artık tesettüründe, namazında,  yaşamında ayetlere göre değil hocalarının dediklerine göre yaşar olmuşlardı. Çünkü artık onlar ılımlıydı. "Sağ elime güneşi verseniz sol elime de ayı ben bu davadan vazgeçmem" diyen Peygamberi çoktan unutmuşlardı. Hocaları zaten Peygamberle sık sık görüşüyordu hatta onların çalgılı çıngılı olimpiyatlarına bile gelmişti!

Tabi bu Fetonun herkesi dinlediğini bilmedikleri için, sonradan olacak olayları gaipten haber almış gibi bildirmesine hayranlık duyuyor ve bir kez daha bağlanıyorlardı. Kamplara alınan o çocukların beyinleri ilk önce böyle işgal edildi.

Sonra kendilerine çok bağlı olduğunu anladıkları kişileri gerek kopya, gerek torpil ile istedikleri yere yerleştiriyorlardı. Oralara yerleşenler bir sonrakini yerleştiriyordu. Sistem tıkır tıkır işlemeye başlamıştı. Maaş almaya başlayanlara "bu hizmet nasıl dönüyor sanıyorsun? Sen okurken hizmette olanlar paralarının birazını bize verdi ve biz seni o evlerde barındırdık, kamplara götürdük,  makam sahibi yaptık.  Şimdi sıra sende" deniliyordu. Aslında böyle bir cümleye de hiç gerek kalmıyordu. Çünkü o genç çoktan ne yapacağına programlanmıştı.

Sorgulama, düşünme yetisini daha 12.13 yaşında yitirmiş olan bu insanlar sürekli Fetih suresi okuyarak o büyük gün için bekliyorlardı. Gerçi bu bekleyenler alt gruptakilerde. Hani şu kapı kapı dolaşıp dergi, gazete aboneleri, zekât, kurban, himmet paraları toplayanlardı. Orta ve üst gruptakilerin dertleri daha başkaydı. Peki, çoğunluğun oluşturdu bu alt gruptakilerin beklediği o büyük gün ne idi? Rejimi değiştirmek... Kendilerinden olan insanların tümüyle bu ülkenin yöneticisi olması... Sonra kalan halk da zaten bu sevecen görünümlü insanları benimseyecekti!

Devlet bunu fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Devletin bel kemiği olan ordu onlar tarafından yönetiliyordu. Ağustos ayındaki YAŞ toplantısında o generallerin, komutanların bazıları emekli edilecek bazılarında ise görev değişikliği yapılacaktı. Artık ellerini çabuk tutmaları gerekiyordu. Darbe... Darbe olmalıydı. Halkın seçtiği ve işlerine ket vuran Cumhurbaşkanını ve diğer idarecileri indirmenin tek yolu buydu!

Tıpkı kurulu bir makine gibi robotlaşan tüm elemanların harekete geçme, bağlılıklarını gösterme zamanı gelmişti. Hesap edemedikleri ise hocalarından büyük ve tüm planları bozacak Kudreti Sonsuz Bir Allah vardı.  Kendilerini elit, zeki, saygın gören ve halktan soyutlayan bu insanlar halkın vatan sevgisini de hesap etmemişlerdi.

Şimdi ne olacak; onlar şimdilik susuyorlar ve yer altına çekildiler. Bir sonraki emri bekliyorlar.

Safiye Çetinkaya

 
adminadmin