Türkiye
Giriş Tarihi : 22-06-2016 10:22   Güncelleme : 22-06-2016 10:22

Denizde Ramazanı Karşılamak...

Denizde gemilerde çalışırken oruç tutmak biraz farklıdır

Denizde Ramazanı Karşılamak...
Denizde gemilerde çalışırken oruç tutmak biraz farklıdır. Çünkü geminin rotasına göre günler değişkenlik gösterir. İftar ve sahur vakitlerini her gün için ayrı ayrı hesaplamak zorunluluğu vardır. Bunun için astronomik seyir bilgileri şart değildir. Zira güneşin doğuş ve batışını görerek hesap-kitap yapmadan da oruç tutulabilir. Bununla birlikte aşçının yemek saatini bilerek yemeği hazırlaması ve oruç tutan kişilerin ne zaman iftar olduğunu bilmesi elbette daha güzel olacaktır. Bir de havanın kapalı olması ve fırtınalı bir günde Güneşin doğup battığını göremeden iftar etmek hoş bir durum değildir. Aslında namazlarını düzenli kılan denizciler için iftar ve sahur saatlerini hesaplamak çok güç bir şey değildir. Zira namazın şartlarından olan vakit tayini her gün hatta her namaz vakti için yapılır. Bu nedenle alışkanlık kazanıldığı için çok ayrıntılı hesaplamalara gerek kalmadan belirlenen saatle içinde namaz kılınıp oruç tutulmaktadır. Peki günün uzayıp kısalmasından başka  denizde bu zaman değişikliğinin sebebi nedendir? Bunu anlatmaya çalışayım… Batıya doğru gidildikçe günler uzar genellikle bir gün 24.5 saati bulur. Yani o gün akşam saat sekizde iftar etmiş iseniz ertesi gün dokuzda iftar etmek zorunda kalırsınız. Doğuya doğru giderken bu sefer zaman tersine çalışır. Bu defa gün 23.5 saat olmaktadır. Yani ertesi gün bir saat önceden orucunuzu bozabilirsiniz. Eğer limanda değilsek saatleri kendimiz hesaplamak zorunda kalırız. Bazı limanlarda ki bu limanlar gayrimüslim ülke limanları ise yine aynı hesabı yapmak gerekir. Müslüman ülke limanlarında sorun olmaz zira iftar ve sahur saatleri televizyonlardan verilir. Zaten ezan sesleri ve bizdeki gibi minarelerin ışıkları iftar ve sahur saatlerinin belirlenmesinde kolaylık sağlar. Zamanı; ikinci kaptan hesaplamak zorundadır. Çünkü gemide kamara personeli ona bağlıdır ve bir çok görevin yapılma sorumluluğu “chief officer” denilen ikinci kaptanların işidir. İftar ve sahur saatlerinin belirlenmesi için notik almanaklarda bulunan sivil alacakaranlık zamanı esas alınır. Bu saat bütün notik almanaklarda (Astronomik seyir yardımcı kitabı) gün gün belirlenmiştir. Hesaplama için sadece bulunduğumuz mevkiinin bulunarak hesaba dahil edilmesi gerekir. Yani mahallî zamanı bulmak zorundayız. Bu durum aynen illere göre imsakiye çıkarmaya benzer. Her ilde farklı zamanlarda oruç bozulmakta, güneşin doğuş ve batışı farklı saatlere denk gelmektedir. İkinci kaptan olduğum zamanlarda iftar saatlerinde sıkıntı yaşamamak için beş dakika temkinli hareket ederdim. Zira küçük bir hesaplama hatası orucun iadesini gerektirebilirdi. Yani yeniden o gün için oruç tutmak zorunda kalmayalım diye böyle yaparak orucu uzatırdım. Allah affeder inşallah. Bir hadis-i kutside “ben kulumun güzel zannı üzereyim” buyuran Rabbimizden daima affını niyaz ediyor birlikte görev yaptığımız gemici arkadaşlarımdan haklarını helal etmelerini diliyorum. Ramazan ayında gemi faaliyetleri bir başka aydan farklı değildir her şey 24 saatlik mesai üzerine kurulmuştur. Bu nedenle iftar ve sahur yemekleri nöbetleşe yenir. Genellikle Ramazanın ilk günlerinde gemideki mürettebatın çoğu oruç tutmakla birlikte sonlarına doğru bu sayı azalır ve oruç tutanlar azınlığa düşer. “Emri bil maruf” yani farzları yayma konusunda her Müslüman’ın üzerine vazifeler düşmektedir. Lakin dinimizde bazı ruhsatlar da bulunmaktadır. Örneğin seferi durumda bulunanlar bazı kolaylıklardan yararlanabilir. Mesela dört rekâtlı farz namazları iki rekât kılmak gibi. Bu şekilde kılınan namaz sünnet olduğu için daha da faziletlidir. Oruç konusunda da bazı kolaylıklar vardır. Seferi iken niyet etmeden tutulamayan oruçlar keffarete kalmadan daha sonra kaza edilebilir. Gerçi şahıs olarak hiç ertelemedim hatta 30 yıl boyunca denizlerde çalıştığım halde orucumu bozmaya gerek kalmadı. Şükür Rabbime ki hem askeri hem de ticaret gemilerinde bir gün dahi orucumu kazaya bırakmadım. Lakin gemi mesaisi ağır olduğu için oruç konusunda kimseye ısrarcı olmamaya çalıştım. Zira bir nevi canları kaptana emanet edilmiş gemi ve denizcilerin, küçük bir dikkatsizlik sonucu kazaya yol açmaması için tedbir almak lüzumu vardır. Yine sonsuz şükürler olsun ki bunca yıllık gemi hayatım boyunca ciddi bir yaralanma ve hayat kaybı gibi acı olayları Rabbim bana yaşatmadı. Rabbime şükürler olsun. Oruç tutamayan denizcileri “nasıl olsa seferiyiz, yurda dönüp izne çıkınca telafi edersiniz” diyerek, teselli ederdim. Fakat aynen benim gibi hiçbir zaman orucunu bozmayan denizci kardeşlerime de rastladım. Bütün zorluklara rağmen hiç şikâyet etmeyen arkadaşlarım vardı. Elimden geldiği kadar gemi mesaisini hafifleştirmeye çalışsam da zorunlu faaliyetler örneğin yanaşma-kalkış manevraları esnasında yapacak bir şey yoktur. Elin adamı “yahu sen oruçsun biraz ağırdan al” demez. Kendi işine bakar. Fakat oruç Hıristiyanlık dininde de olduğu için çok saygı duyduklarını gördüm. Gerçi onların orucu bazı gıdaları ve et gibi yiyecekleri yememek şeklindedir. Müslümanların orucundan oldukça farklıdır. Ama inançlı insana dünyanın neresinde olursa olsun saygı gösteriliyor. Tecrübeyle sabittir. Yazıma değerli şair Hikmet Erbıyık’ın güzel bir Ramazan şiiri ile son vermek istiyorum: ŞEHR-İ  RAMAZAN’I  İSTİKBAL   İhtiramın ali et , bu şehr-i Ramazan’dır Cümle on iki şehrin , re’si yüce sultandır   ‘Min haysü la yahtesib’ dizilir bunca nimet İftar   maidesinde  ,  cümle  ehl-i  iman’dır   Saim  olan  bir  nefis ,  nimeti  nimet  bilir Dergah-ı   İlahi’ye ,   oruç  halis  şükrandır   Hemcinse  muavenet ,  siyam  ile  bilinir İlahi  davet  gelir  ,   işte  vakt-i  ihsandır   Anlar ki serkeş nefis , şefkate muhtac imiş Tehzib-i  ahlak’ına ,   ilahi  bir  dermandır   Kul  aczi  idrak  ile ,  Bab-ı Rahmet’e döner Şu savm- Ramazan , bir terbiye-i Rahman’dır   Vakt-i nüzul-ü Kur’an , şehr-i  kan-ı irfan’dır Bir Hey’et-i Uzma’dan ,  tilavet-i Furkan’dır    Ticaret-i Uhra’ya ,  gayet karlı bir meşher Neşv-ü nema-i amal   için ma-i  Nisan’dır   Kalb ve ruh, akıl ve sır; füyuzata meyleder Sabrın bir müheyyisi ,  ruhani bir idmandır   Tul-i emel’den geçip , nefis Rabbini tanır Abdiyyeti  bildiren ,   ilahi  bir  fermandır   İhtiramın  ali  kıl;   bu şehr-i  Ramazan’dır Cümle  oniki  şehrin ,  re’si yüce sultandır…
adminadmin