Analiz
Giriş Tarihi : 06-07-2019 11:12   Güncelleme : 06-07-2019 11:12

Devlet adamları ve insanımızın dikkatine! Zina ve lûtîlik yayılıyor Lût Kavmi Örneği Yetmez Mi?

2. Bölüm Ne yazık ki ahlâkın mahvedildiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Edep, hayâ, iffet, utanma duygusu bitti. Lûtilik ve benzerleri ortaya çıktı. Eşcinsellik adı altında bütün inanç değerlerimiz ve kültürel zenginliğimiz mahvolmak üzere. Gûya hakları varmış. Allah’ın lânetlediği ve bu yüzden kavimleri bile helâk ettiği bir şeyi, kimin hakkı var ‘hak’(!) olarak vermeye ve almaya? Fuhuş haddini aştı. Adeta kanunlarla korunuyor. Evlilikler azaldı, boşanmalar arttı. Neden bütün bunlar görülmek istenmiyor? Kim Allah’tan daha iyi bilecek acaba, bütün bunlardaki hüküm ve yasakları?

Devlet adamları ve insanımızın dikkatine! Zina ve lûtîlik yayılıyor Lût Kavmi Örneği Yetmez Mi?

LÛT KAVMİ ÖRNEĞİ YETMEZ Mİ?

Lût kavminin o kötü ve Allah’ın (cc) yaratışına zıt ahlâksızlığını hepimiz bilmekteyiz. Onlarda ne kadar da yaygınlaşmıştı. Ne acıdır ki bu hayâsızlık toplumlarda hâlâ devam edegelmektedir. Ama o gün onların helaâının asıl sebebiydi. İnkâr edenlerin dünyadaki acı sonu... Ya Ahiret hayatları?

Rabbimiz Neml suresindeki ayetlerde şöyle buyurur:

54- Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik). Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâla o hayâsızlığı yapacak mısınız?

55- (Bu ilâhi ikazdan sonra hâlâ) siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!

56-Kavminin cevabı sadece; "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar (bizim yaptıklarımızdan) temiz kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu.

57- Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik.

58- Onların üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki... Ne kötü idi uyarılan (fakat aldırmayan)ların yağmuru!

 (Tefsirlerde bu yağmur hakkında açıklama yapılırken, üzerlerinde sahiplerinin adları yazılı taşlar yağdırıldığı belirtilmektedir.)

Hud suresinde konunun biraz daha açıldığını ve sonucun daha da açık olarak belirtildiğini görmekteyiz:

77- Elçilerimiz Lût'a gelince, onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı göğsü daraldı da, "Bu çetin bir gündür" dedi.

 (Çünkü melekler genç delikanlılar şeklinde gelmişlerdi. Onları insan sanmış ve kavminin onlara tecavüz etmesinden korkmuştu).

80- (Lût), "Keşke benim size karşı (savunacak) bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim", dedi.

81- (Melekler), "Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geri kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap), şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan (helâk) zamanı, sabahtır. Sabah yakın değil mi? dediler.

82- Emrimiz gelince, onların üstünü altına getirdik ve üzerlerine (balçık) çamurundan pişirilip istif edilmiş bir çeşit taş yağdırdık.

83- (O taşlar), Rabbin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zalimlerden uzak değildir.

 (Böylece Lût Kavmi de azgınlıklarının cezasını çekti, hepsi helâk oldu ve memleketleri taş yığını haline geldi. İşte Allah, zalim toplumları böyle cezalandırır.)

Allah'ın, (cc) gazabının neticesinde ülkelerinin üstünü altına çevirerek, üzerlerine pişirilmiş çamurdan taşların yağdırılması, büyük bir ibret sahnesidir.

Her iki kıssada da inananların ayırt edilerek kurtarılması ve inkâr edenlerin hepsinin helak edilmesi dikkatimizi çekmektedir. İnkâr edenler bir peygamberin eşi ya da oğlu bile olsa. Allah hepimize hidayet bahşeylesin...

Ancak bir gerçek var ki; yukarda geçtiği üzere, ibadet ehli insanlar kötülüğe mani olmadıkça onlarla birlikte helak oluyorlar. Rabbimiz bizlere iyiliği emir ve kötülüğü yasaklama konusunda gayret ve başarı versin.

GÖRÜLEBİLEN BİR İBRET: POMPEİ

-“Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler!” (30 Rûm sûresi:9)

Evet, işte ayet-i kerimedeki mânâya uygun bir ibret sahnesi. Kazılar altından çıkarılan Pompei şehri. Günümüzde gidilip görülebilen, ibretle seyredilebilen bir mekân. Özellikle bir mahallesi o derece dehşetli ahlâksızlıklar sergilemektedir ki, İtalyan hükümeti buranın iki tarafına; “Bu sokağa genç kızların ve talebelerin girmesi yasaktır,” levhasını asmıştır.

Evet, ansızın gelen bir felâket... Hiçbir şey yapamayan belki de lâvlardan önce zehirlenen ve lâvla birlikte taşlaşan insanlar. Allah’ın (cc) kudretiyle.

 Felaket öylesine ani olmuştu ki, her şey 2000 yıl öncesinde olduğu gibi kaldı. Sanki zaman dondurulmuştu.

Pompei’nin böyle bir felaketle yeryüzünden silinmesinde elbette ders çıkarılabilecek bir yön vardı. Tarihi kayıtlar, şehrin yok olmadan önce tam bir sefahat ve sapkınlık merkezi olduğunu gösteriyor. Şehrin en belirgin özelliği, fuhşun çok yaygın olmasıydı.

Ancak Vezüv’ün lavları bir anda tüm kenti haritadan sildi. Olayın en ilginç yanı ise, kentin günlük yaşantısı içinde, Vezüv’ün korkunç patlamasına rağmen, kimsenin kaçamamış ve adeta büyülenerek felaketin farkına bile varamamış olmasıydı. Yemek yiyen bir aile, o andaki gibi aynen taşlaşmıştı.

 Cinsel birleşme halinde, sayısız taşlaşmış çift bulunmuştu.

 Daha da önemlisi, bu çiftler arasında aynı cinsten olanlar, küçük erkek ve kız çocuklar da vardı.

Pompei kalıntılarından çıkarılan taşlaşmış insan cesetlerinin bazılarının yüzleri hiç bozulmadan kalmıştı. Genel yüz ifadesi şaşkınlıktı.

İşte facianın en akıl almaz yönü buradadır. Nasıl olmuş da binlerce insan hiçbir şey görmeden ve duymadan, adeta ölümün gelip kendilerini yakalamasını beklemişlerdir?

Olayın bu yönü, Pompei’nin yok oluşunun Kur’an’da anlatılan helak olaylarına benzediğini gösteriyor. Çünkü Kur’an’da helak olayları anlatılırken, “birden yok olma” üzerinde durulur. Örneğin Yasin Sûresi’nde anlatılan “şehir halkı” tek bir anda topluca ölmüşlerdir. Sûrenin 29. ayetinde bu durum şöyle anlatılır:

 “-(Onlara); Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.” (Yasin Sûresi 29)

Kamer Sûresi’nin 31. Âyetinde Semûd kavminin helâkı anlatılırken de yine “anında yok olma” olayına dikkat çekilir:

 “-Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.” (54 Kamer Sûresi 31)

HAYDİ, NE DURUYORUZ?

İbret ki, nasıl bir ibret? Bunu savunan ve böyle yaşayanlar hiç akletmez mi?

Yanı başımızda ki bir ülke bunun yasakladı.

Müslüman bir ülke olarak bizim idarecilerimiz nasıl göz yumabilir? Sonra Allah’ın gazabından nasıl kurtulabilinir?

Hepimiz mes’ûlüz. Uyaran ve uyarılanlar olarak. Uyarmayan daha çok sorguya çekilecek şüphesiz.

Yarın Rabbimize ne diyeceğiz? Ardımıza nasıl birer nesil bırakacağız?

Karanlığa göz yummakla ışıklar bulunamaz!

Eğer bu hoşgörü ise, bu sınırları kim çiziyor? Böyle şey olur mu?

Sınırları çizen Allah (cc)’dır. Biz O’nun emir ve yasaklarını uygulamakla mes’ûlüz!

Müslüman bir ülke ve Müslüman bir âlem olarak ne olacak halimiz?

“ İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk eder misin (Allah’ım?)” (A’raf 155)

 Hemen başlamak gerek en yakınlardan. İşte Allah’ın emri:

“Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar!  Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir. Elbiseni tertemiz tut. Her türlü pislikten uzak dur!” (Müddessir Sûresi 1-5)

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

adminadmin