Samsun Haber
Giriş Tarihi : 03-09-2019 09:03   Güncelleme : 03-09-2019 09:03

Dinçer Ateş Samsun Sosyal Bilimler Lisesi Sû-i Kastını yazdı

Bir önceki yazıda değinmiştim. Daha önce de Samsun Sosyal Bilimler Lisesine sû-i kasd yapmak isteyenler oldu.

Dinçer Ateş Samsun Sosyal Bilimler Lisesi Sû-i Kastını yazdı

2008 yılında büyükşehir statüsü gereği Samsun ilçelere ayrıldı. Merkezde de İlkadım adıyla bir kaymakamlık ve ilçe milli eğitim müdürlüğü kuruldu. Henüz üç dönem öğrenci aldığımız için (okulun eğitim süresi beş yıl) arka binamızın üst katı daha dolmamış. İlk ilçe müdürlüğü sadece bir yıllığına boş katı kullanmak istemişti.

Yanımda okul aile birliği başkanımız Seyit Ahmet Gültekin ve değerli birlik üyeleri vardı. İlçe müdürüne; “Bir yıl sonra ‘burası makam olarak iyiymiş, biz kalalım, okul çıksın’ derseniz ne olacak?” demiştik.

O da; “Ne diyorsunuz hocam? Siz, yeni kurulan ilçe müdürlüğünü bir yıl okulda misafir edeceksiniz, biz dönüp okulu kaldıracağız... Biz o kadar adî miyiz? Hepinizin önünde söz veriyorum, seneye okullar açılmadan bir yer bulup ilçe müdürlüğünü taşıyacağım. Sözünü tutmayan namerttir” demişti.

Doğal olarak inandık. İnanmasak da yapacak bir şeyimiz yoktu, elinde onay var, üstelik konuşan zevat amirimizdi.

2009 geldiğinde kullanılan dil değişti. İlçe müdürü, sosyal bilimlerin laboratuvarının şehir olduğunu, bu okulların şehirden beslenen bir ekosistemle kurulduğunu bildiği halde; “Şehir merkezinde okul mu olur? Burası size yetmez. Bu tarihi binalar öğrencileri taşımaz, kullanımı zor...” gibi şeyler gevelemeye başlamıştı. Bir yandan da okula sığmayalım diye öğrenci kontenjanımızı artırmaya çalışıyordu. Kısa zaman sonra ortaya çıktı ki; kaymakamla (FETÖ’den alındı) anlaşmışlar. Ön bina kaymakamlık, arka bina ilçe milli eğitim müdürlüğü olarak parsellenmiş.

Ne hikmetse o ara, FETÖCÜLER, de -bizim öğrencilerimizi devşiremedikleri gerekçesiyle- Türkiye’nin ilk özel sosyal bilimler lisesini Samsun’a kurmuşlardı. Bütün öğrencilerimize ücretsiz eğitim ve burslu vadettiler. Kaymakam efendi, bizi şehrin arkasına bir yerlere atınca; bölgenin en zeki TM öğrencilerinin, bizi değil onları tercih edeceğini hesaplamış olmalı. Ya da birileri öyle hesapladı, onlar oynadılar...

Dönemin İl Milli Eğitim Müdiresi Hülya Hanım. Konuyu ona taşıdık. “Olur mu öyle şey? Hepimiz okullar için varız. Makam yeri için okul mu taşınır? Bu okul buradan giderse, ne nitelikli öğrenci gelir, ne de öğretmen, okul biter” dedi. Aklın yolu bir... Valiyle, siyasilerle falan konuştu. Karşı taraf bir türlü pes etmiyordu fakat binaları elimizden almalarına zinhar izin vermedik.

Hevesleri kursaklarında kalan ilçe müdürü ve kaymakam, acısını bizden çıkardılar. Olmadık soruşturmalar, baskılar, okulun afişini indirmeler, edepsiz fırçalar, yerimize içeriden hain bulmalar... Dönem, onların dönemiydi. Basından birkaç haris ve kirli kalemin de katkısını unutmayalım. Bu işler böyle olur. Nihayet hainleri üzerinden bir yol buldular...

Ayrılmadan önceki hafta sonu, arkadaşlarla sabaha kadar pansiyonda yatak monte ettik. Hafta başında ayrıldık. Evimi satıp Ankara’ya taşındım. Fakat bir tesellim vardı: yavrularımızı korumuştuk, okul yerinde kalmıştı. Hoca, yeri geldiğinde öğrencileri için beden öderdi.

Aradan on yıl geçti. Gelelim bu güne;

Okul için milli eğitim müdürlüğünün ne söylediğini biliyor musunuz?

“Şehir merkezinde okul olmazmış, tarihi binalar öğrenci sayısını kaldırmıyormuş, hatta bu konuda ellerinde bir de teknik rapor varmış”...

Saçmalık öyle bir aşamaya gelmiş ki akıllara zarar; “binalar devlet dairesi olarak restore edilirse, güçlendirme bedeli az oluyormuş.

Okul olarak restore edilirse birkaç katına çıkıyormuş”...

Bu arada ne yaptıklarını duyunca küçük dilinizi yutacaksınız:

Okul müdürüne baskı yaparak okulun kontenjanını artırmışlar!..

Çok merak ediyorum; o okul imam hatip olsaydı aynı şeyi yapabilecekler miydi? Biri bana bu ketenpereyi açıklasın:

Bu akıl kimin? Memleketin başının belası o kirli organizasyon yine hortladı da biz mi duymadık?

Gelelim olması gerekene;

Doğrusu o binalar, ilk seferinde de düzgün restore edilmemişti. Tafsilatı uzun...

Nihayetinde 15 yıl kullanıldı. ‘Koruma altındaki tarihi binalar’ yıkılamayacağına göre; şimdi düzgün şekilde güçlendirmek zorundayız.

Bunu yaparken okul tahsisini ve (hayırseverin adı dışında) tabelasını kaldıramazsınız.

Bu sırada, öğrenciler de şehir merkezinde, okula en yakın yere GEÇİCİ olarak taşınır, biter.

Bir okulu, ancak okul olarak restore edersiniz efendim. Hele de kısa sürede gelenek oluşturan, böyle başarılı bir okulu...

Orası memleketin en iyi sosyal bilimler lisesi. Kendinize makam yapmak için okullara suikast yapamazsınız. Böyle işlere tevessül edenlerin, o makama oturmaya ömrü yetmez.

Bu işleri az çok bilirim, demedi demeyin: On yıldır gurur duyulacak mezunlar veren bir okul öyle palas pandıras sürgün edilmez. Tavuk çiftliği taşımıyorsunuz. Çocuklar büyüdü. Ayrıca memlekette hala düzgün adamlar var. Bu iş er ya da geç düzelir ama birkaç adam yer.

adminadmin