Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 12-12-2016 10:39   Güncelleme : 12-12-2016 10:39

Dünya İnsan Hakları Günü (!)

10 Aralık 2016, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabul ve ilan edilmesinin 68. yıl dönümü ve Dünya İnsan Hakları Günü.

Dünya İnsan Hakları Günü (!)

Bu beyannamenin imzalandığı 10 Aralık 1948 tarihi Batı için ilk insan hakları gelişmesinin bir miladı olabilir ama ilk insan hakları kaynağı peygamberlere vahiy edilen kutsal kitaplarda yer alır.

Veda hutbesi de insan hakları tebliği özelliğinde olup muhtevasıyla ve özüyle ilk ve en önemli insan hakları vesikalarındandır.

Ne hazin bir tecellidir ki; İnsan hakları (!) günü İstanbul’da küresel güçlerin piyonları tarafından bir katliam gerçekleştirdi. 39 can kaybı, 13’ü ağır 155 yaralı meydana geldi.

Başta İslâm Coğrafyası olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde oluk oluk kan akıtılmakta.

Hele hele komşumuz Suriye’de beş yıla aşkın bir süredir Batılı devletler ve yerel piyonları vasıtasıyla insan hakları ihlalleri bütün şiddetiyle devam etmekte. Bölge halklarını kitlesel katliamlarıyla, yıkımlarıyla kan ve gözyaşına boğmakta.

İlgili kuruluşların raporlarına göre,

Dünya genelinde her yıl 3 milyon civarında kadın, erkek ve çocuk insan kaçakçılığına kurban ediliyor. İnsan tacirleri kurbanlarının % 80’ninin kadınlar olduğu bildiriliyor ve yine insan tacirlerinin elinde bulunan her 100 kişiden 87’ si seks kölesi olarak çalıştırılıyor.   

Silahlı olaylarla günde 2 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor.

Dünyada 250 bin çocuk asker var.

Bir milyon çocuk da hapishanelerde.

150 milyon çocuk çeşitli nedenlerden dolayı okula gidemiyor.

Dünya nüfusunun % 10’u açlık, % 30 ise yetersiz beslenme tehlikesi ile karşı karşıya.

Dünya nüfusunun dörtte biri içme suyuna erişemiyor.

Bir milyar insan günde 1 dolardan daha az parayla yaşıyor.

Suriye’de, Afganistan’da, Irak’ta ve Filistin’de başta olmak üzere katliamlar artık sıradanlaştı.

Yaşanan bu katliamlar, sürgünler ve sefaletin hüküm sürdüğü bir dünyada ibret verici bu rakamlar nasıl izah edilir, nasıl yorumlanır bilmek ve anlamak mümkün değil.

İnsan hakları ihlalleri açısından dünya küresel siyasetine baktığımızda;

Bugünün küreselleşme politikaları, bir manada da dünün sömürge siyasetlerinin bir uzantısı olduğunu görürüz.

Bu küreselleşme politikaları batılı ülkelerin kasalarını doldururken geniş kitlelerin acılarını ve yoksulluklarını sürekli arttırmaktadır.

Bilgi ve iletişim alanındaki devasa gelişmeler, gelir dağılımındaki adaleti sağlaması gerekirken, egemenlerin egemenliklerini sürekli arttırmada artı bir değer olmaktadır.

İnsanın amaç değil araç kılındığı bir dünyada insani değerler ve erdemler sürekli irtifa kaybetmekte.

Artık insanlığı hiçbir katliam ve vahşet şaşırtmıyor.

İnsanlık artık hiçbir olumsuzluğa derinlikli bir tepki duymuyor, irkilmiyor ve isyan etmiyor.

Ülkelere özgürlük ve demokrasi getireceğim diyenler en fazla insan haklarını ihlal ediyor.

Dünyanın en büyük silah üreticileri ve satıcıları insan hakları komiserliğine soyunuyorlar.

O halde insan hakları ihlallerinin en önemli adresleri belli değil mi?

Batılılar 1948 yılında insan hakları evrensel bildirgesini imzaladılar ama bundan tam 1323 yıl önce 632 yılında ilk insan hakları bildirgesi “Veda Hutbesidir” dedim.

Allah’ın Resulü veda hutbesinde,

“Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur.” diyerek insanlar arasında sınıf ayırımının olamayacağını bildirmiştir.

Tüm insanlık, veda hutbesinde dile getirilen ve evrensel hale gelen temel hak ve hürriyetlerin ışığında en azından ahlak ve etik bağlamında gidişatını samimi olarak gözden geçirme gereğini duymalıdır.

Özellikle dünya barışı havariliğine soyunanların buna çok hem de pek çok ihtiyacı olduğu ortadadır.

Allah’ın sevgilisi veda hutbesinde bütün insanlığa diyor ki;

“Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız.”

Burada yalnız zalimlere mesaj vermiyor.

Zalimlerin zulmüne uğrayan mazlumlarada çok önemli bir mesaj veriyor. Zalimlere karşı tavır alınız, direniniz ve hakkınızı yedirmeyiniz diyor. Suskunluğun ve boyun eymeninde bir suç olduğunu vurguluyor.

“Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız.”

Sözünün bütün insanlığa bir hayat felsefesi, bir rehber ve bir ışık olması dileği ile.                                                                                              Fatih ORUÇ

       

Recep YAZGANRecep YAZGAN