Genel
Giriş Tarihi : 13-05-2019 13:49   Güncelleme : 13-05-2019 13:49

Dünyada 68 Milyon İnsan Göç Etmek Zorunda Kaldı

Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu desteğiyle “XX. Türk Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler: Sinema ve Göç” başlıklı film festivali, kısa film yarışması ve konferansı düzenledi.

Dünyada 68 Milyon İnsan Göç Etmek Zorunda Kaldı

Konferansta, Dudley Andrew (Yale University), Robert Burgoyne (WayneStateUniversity, University of St. Andrews), NevenaDakovic (University of Arts in Belgrade) ve bu yıl ilk kez katılan Nilgün Bayraktar (California College of the Arts) ve göç konusunda uzman M. Murat Erdoğan (Türk-Alman Üniversitesi) ana konuşmacı olarak yer aldı.

Konferansın ilk günü Kadir Has Üniversitesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Melis Behlil,“Sizlere tekrar bu yıl “XX. Türk Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler: Sinema ve Göç” başlıklı film festivaline hoş geldiniz demek, benim için büyük gurur ve onurdur. Göç olayının hepimizin belleğinde önemli bir yere sahip olduğunu biliyoruz. Bu nedenle göç kavramını sinemaya uyarlamak, sinemanın kalbine dokunmak istediğimiz için bu etkinlikte bir aradayız” dedi.

“TÜRKİYE OLARAK EN FAZLA GÖÇMENİ MİSAFİR EDEN ÜLKEYİZ”

Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Bayrakdar açılış konuşmasında, “Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)'ne göre dünyada 68.5 milyon insan, doğduğu topraklardan göç etmek zorunda kaldı. UNHCR’ın raporlarına göre, Türkiye olarak en fazla göçmeni misafir eden ülkeyiz. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu,27 konferansla konuya dikkat çekmek üzere çalışmalarda bulundu. Biz de bu “Sinema ve Göç” teması ile ilgili Ankara Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile de görüşerek projelerimizi gerçekleştiriyoruz. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Uyum ve İletişim Dairesi Başkanımız Dr. Aydın Keskin Kadıoğlu’na destekleri için çok teşekkür ediyoruz. Gençler tarafından hazırlanan, genç yönetmenler tarafından yönetilen etkileyici kısa filmler de festivalimizde göçün yarattığı etkileri gözler önüne serecek. “XX. Türk Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler: Sinema ve Göç” başlıklı film festivalimizde emeği geçen tüm ekibimize, asistanlarımıza teşekkür ediyoruz.”

“ÜLKEMİZİN TARİHİNDE YER ALAN: GÖÇ”

Son dönemlerde göçün ülkemiz için son derece önemli bir yere sahip olduğunu belirten Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Yavuzkanat “Göç olgusunun sinemaya yansımalarının anlatılacağı, bu etkinliğin destekçisi olmaktan son derece mutluyuz. Ülkemiz de tarih boyunca göç ile yüz yüze kalmış bir ülke. Göç hareketlerinin sinemalara yansımasının paylaşılacağı bu etkinlik bizim için de çok önemli” dedi.

“HER İNSAN BİR GÖÇ HİKAYESİ”

Her insanın bir göç hikayesi olduğunu belirten İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, “Ben de bir göçmen çocuğuyum. Mübadele sırasında ailem Selanik’ten İzmir’e yerleşmiş. Lise yıllarının sonuna kadar göç hikayeleri ile büyümüş bir insanım. Her insan bir göç ve göçmen, her insanın bu yönde bir hikayesi var. Hepimiz kısa ya da uzun metrajlı bir filmin parçasıyız. Bizi birbirimizden ayıran zamanı daha iyi kullanmamız, insanlık onuruna yakışır bir şekilde nasıl buradan göçüp gittiğimiz önemli. Ülkemiz sinema gibi önemli bir sanatı önemsiyor, çünkü bizim kültürümüzde roman, hikaye ve göç türküleri çok önemli bir yere sahip. Acılarla yoğrulmuş bir coğrafyayız. Hikayemiz o aslında. O hikayeyi çıkarabilecek genç yeteneklere sonsuz güveniyorum” dedi.

“TANRI MİSAFİRİ KÜLTÜRÜ İLE HAREKET EDİYORUZ”

“Gel ne olursan ol yine gel” diyen Mevlana göç olayını basit bir şekilde dile getirdiğini belirten UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz, “Göçlerin çok eskilere uzanan kökleri var. Tanrı misafiri anlayışı ile hareket eden bir kültürün parçasıyız. Bunlar bizlere tarih, deneyim ve mirastır. Tarihe baktığımızda kutlu kayanın hile ile yurttan çalınmasından sonra suların kesilmesi, çiçeklerin açmaması, şartların çok ağırlaşması nedeniyle göç seslerinin yansıtıldığı “Uygur Destanı” bize göçü anlatır. Uygur destanına baktığımızda göçün bir mecburiyet, arkada birçok şey bırakarak gitmek olduğunu görüyoruz” dedi.

Başka bir göç türü akademik hayatımızda kavimler göçü olarak karşımıza çıktığını belirten Oğuz, “Bizi doğudan batıya batıdan doğuya bir araya gelmemizi sağlayan aslında ilk küreselleşme deneyimi akademik göç oldu. En önemli kültür aktarımları olan evrensel göçümüz de kadın göçüdür. Çünkü baba evinde öğrendiklerini anne olduğu yerde öğretmeye devam eden bir kültürdür. Ve son olarak kitap göçüdür. Kitap ise, “İpek Yolu” aynı zamanda bir göç yoludur. Dolayısıyla bu yol üzerindeki kitaplar doğudan batıya batıdan doğuya gelmiş gitmiştir. Bunun sonucunda en erken dönemlerde küreselleşme buralarda olmuştur. Bütün bu göç hikayeleri, aile, millet ve insanlık tarihinde bir şekilde hayatta kalmak zorunda olan insanların göçleri olduğunu ortaya koyuyor” şeklinde belirtti.

 

adminadmin