Türkiye
Giriş Tarihi : 15-12-2011 19:21   Güncelleme : 15-12-2011 19:21

Tasavvufi Gelenek konuşuldu

Samsun Gelişim Merkezi – SAGEM’in Çarşamba buluşmalarında Türkiye’de Tasavvufi Gelenek ve AK Parti konuşuldu.

Tasavvufi Gelenek konuşuldu
Eğitimci İbrahim Tökel ,Türklerin toplumsal hayatında tasavvufi geleneğin önemine ve Anadolu’nun İslamlaşmasına değinerek başladığı konuşmasında, Ahmet Yesevi’nin Anadolu’ya gönderdiği müritlerinin Anadolu’nun  her yerinde mesken tutarak önemli faaliyetler gerçekleştirdiklerini ve bu faaliyetlerinin tamamı insanların gönüllerini kazanmaya yönelik olduğunu sözlerine ekleyerek devam etti..

Türkiye’de dini ve kültürel hayatın geleneğinde Nakşibendîliğin çok önemli bir damar olduğunu da kaydeden Tökel,  din ve devlet ilişkilerinin hiçbir zaman birbirlerinin yerlerini almadan ve birbirlerinin önüne geçmeden bir denge içinde devam ede geldiğine ve sürekli iç içe olduğuna da değindi.

Tökel Şöyle devam etti, “Osmanlı – Türk devlet sistematiğinde din ve devlet işleri devamlı  iç içedir ancak bazen farklı yollar izleyerek varlıklarını muhafaza ederler. Diyebiliriz ki, seküler olan ile İslam iç içe ve birbirinde eriyerek değil, birbirini etkileştirerek yollarına devam ederler. Osmanlı’da birbirinden farklı iki sınıf vardır; bürokratları temsil eden Kalemiyye sınıfı ile dini alanı temsil eden Ulema sınıfı.  Bu sınıf birbirleriyle mücadele etmekten çok birbirlerinin sınırlarını tanıyarak ve fark ederek devlet işleyişine katkı sağlarlar.”

Osmanlı Coğrafyasında Nakşibendîliğin etkin olmasında Mevlana Halid Bağdadi’nin etkisinin çok büyük olduğunu sözlerine ekleyerek devam eden Tökel, II. Mahmud’un bir dönem Nakşibendîliliğe karşı çıktığını ve Mevlana Halid Bağdadi’nin ve halifelerinin İstanbul’a girişini yasakladığını belirtti. Tökel sözlerine şöyle devam etti, “Buna rağmen Halidiler İstanbul bürokrasisinde önemli yer tutuyorlar. Bir müddet sonra II. Mahmut yumuşuyor ve bundan sonra Yeni Çeri Ocağındaki Bektaşilik etkisinin Nakşîlik ve Mevlevilikle dengelenmeye başlandığını görüyoruz. Nakşibendîlik yasal olarak önünün açılmasından sonra Osmanlı bürokratlarının profesyonelleşmesiyle birlikte, Anadolu’nun en ücra bölgelerinde teşkilatlanmaya başlıyor. Özellikle Abdülhamit’in Anadolu’yu imar çalışmaları sayesinde Anadolu’nun kılcal damarlarına girmeyi başarıyorlar.”

DEVLETİ DÜŞMAN OLARAK GÖRMEDİLER
Cumhuriyet döneminde Nakşibendîliğin kendi değerlerinden vazgeçmeyen, eğitimci aydınlar ile birlikte önemli bir yer tutan eşraf yani işadamları ile gelişimini devam ettirdiğini kaydeden Tökel,  Mehmet Zahit Kotku, Esat Coşan ile birlikte, hem eğitimde, hem endüstrileşmede ve hem de siyasette Nakşîliğin önemli bir yeri olduğunu sözlerine ekleyerek, EĞİTİM ALANINDA Nurettin Topçu ve Necip Fazıl Kısakürek’in, bu dönemde siyasi kanatta yer alan Turgut Özal ve Necmettin Erbakan ile birlikte ise  ülke siyasetinde aktif rol oynadıklarına vurgu yaptı.
 Mehmet Zahit Kotku ve Esat Coşan’ın çevresindekileri ekonomik, kültürel ve siyasal olarak cesaretlendirmesi sonucunda Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Anavatan Parti’nin siyasi arenada yer aldığına dikkat çeken Eğitimci İbrahim Tökel, “Nakşibendîlik her zaman anayasal meşruluk kuralına uygun olarak davranmıştır. Devlet ile hiçbir zaman karşı karşıya gelmemeye özen göstermişlerdir. Bu esasen Mevlana Halid’den Bediüzzaman Said Nursi’ye varan bir gelenektir. 

Esat Coşan, Mehmet Zahit Kotku’dan aldığı yolu daha da geliştirilerek kültürel ve modern konularda yayınlar yaparak Nakşîliğin daha da gelişmesini sağladı.

Anavatan Parti’sinin dağılması ile birlikte muhafazakâr Tasavvufi – Nakşî gelenekten gelen siyasi  ve bürokratların Birlik Vakfı etrafında toplanarak Ak parti’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a destek verdiğini aktaran Tökel, Türkiye’deki son dönemdeki gelişmelerin bu tarihi gelenek ve damar içinden okunması gerektiğini belirtti.
adminadmin