Kültür
Giriş Tarihi : 30-09-2018 14:00   Güncelleme : 30-09-2018 14:00

Eğitim Ve Öğretim Bir Daha Gözden Geçirilmeli

Eğitim Ve Öğretim Bir Daha Gözden Geçirilmeli

“Bir zamanlar” deriz dururuz bazen…

Örfümüz, âdetimiz, an’anemiz, mirasımız vs.

Nasıl da güzeldi onlar deriz.

Çocukluğumuzda gördüğümüz manzaralar…

Edep, hayâ, iffet…

Utanç duygumuz…

O, adeta gizemli düğünlerimiz…

İlim ve irfanımız…

Okumanın hâlimize yansımaları…

“Allah için okumak, O’nun adıyla okumak…”

Hepsi bir başkaydı onların…

***

Ya şimdi?

İslâmî hassasiyeti olan, bildiğimiz insanlarda bile gördüğümüz manzaralar, insanı gerçekten büyük bir sükût-u hayâle uğratmaktadır. Belki de bu noktada güvenerek gittiğiniz bir düğünden şaşkınlık içerisinde dönüyorsunuz.

Ne oluyor bize?

Niçin bu kadar değiştik?

Neden Allah’ın emirleri hiçe sayılıyor?

Biz, mahremiyet duygusuyla eşinin ismini diline alamayan bir ecdadın torunlarıydık…

Kapılarımıza koyduğumuz tokmaklardan birisi kadınlar için, diğeri de erkekler içindi.

Şimdi salon düğünleri çıktı.

Karmaşık bir hale geldik.

Mahremiyet duygusu kayboldu.

Artık annelerin isimleri de kartlara yazılmaya başlandı.

Daha da ötesi, gelin hanımları herkes görür oldu.

Hem belki de açık-seçik halde.

Onca gözlerin günahını kim yükleniyor acaba?

O evlilikten nasıl hayırlı evlâtlar yetişir acaba?

Çok önemli bir binanın temelleri böyle mi atılır?

“Bir kere olur” şeytanî edebiyatıyla yapılan bu yanlışların hesabı, Allah’a nasıl verilir acaba?

Sorulunca Rabbimize de aynı mı söylenecek yoksa? Ne mümkün değil mi?

Niçin bunları düşünmüyoruz?

“Çocuğu öyle istemiş” de…

Bahaneler çok.

Çalgılar, gürültüler, belki de içkiler…

Rahatsız olan onca çocuk, hasta ve yaşlı…

Sanki mahalle bir gazino…

Hayır dua edilir mi acaba?

Hem, evet, nerede o dualar?

“Dualarınızla teşriflerinizi bekliyoruz” ifadeleri…

***

Âh, bizlere ne oldu?

Nerede, iffeti için can veren ninelerimiz?

Nerde, saçının telini göstermemek için çırpınan anneler, gelinler ve genç kızlar?

“Hayâsı olmayanın dini de yoktur,” diyen bir dinin mensuplarına ne oldu?

Nerede, bir genç erkeğin önünü kesmemek için geçmeyen, onun uzaklaşmasından sonra yürüyen ninelerimiz?

Yanıyor yüreklerimiz!

Çok üzüntülüyüz…

Ne olur siz de düşünün!

Hepimiz bir gayrete gelelim!

Neslimizi kurtaralım…

Yoksa yarın çok pişman oluruz!

***

Günler, aylar ve yıllar…

Aleyhimize mi işliyor acaba?

Eğitim ve öğretime (!) gönderdiğimiz, her yıl milyonlar zil çalan okullarımız ne halde? Ne veriliyor ve ne öğretiliyor?

Hani Yunus’a sahip çıkarız hep;

“İlim geride kaldı,

İlla edep, illa edep…”

Ondan ne kaldı geriye acep?

Okumak bugün yeniden gözden geçirilmelidir. En yetkili makamlarda bunların tartışması yapılmalıdır. Her biri inancımızı yaşatan onca değerlerimiz, örf ve âdetimiz ele alınmalı ve buna uygun nesiller yetiştirilmelidir.

Ne oldu 12 yıl mecburiyeti. Sonra kız ve erkek üniversiteye. Sonra da kocaman işsizlik orduları. Sanayiler ve sanatta kimse yok çalışacak.

Eskiden kitabın da bir değeri vardı. Elden ele okul kitapları dolaşır, ikinci ellerde satılırdı? Ya şimdi?

Bedava versen de ne fayda çoğu zaman! Ellerinde tablet olduktan sonra… Oyunlar var ya! Bir de ödev verme! Kalma da yok zaten.

***

Elinde sürahi, su dağıtan yavrularımız…

 Misafire “Peşkir” tutan evlatlarımız…

El öpüp “dua alan” çocuklarımız…

Bunları yeniden kazanmalıyız.

Sorular ve cevaplar…

Hüzünle dolan gönüller…

Helâlle beslenen nesiller…

“Abdestsiz ayağını yere basmayan gelinler…”

Acep şimdi neredeler?

Hep sorgulamalıyız kendimizi…

Hani dua ederdik ya bir zamanlar:

“Onlar: Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl, derler.” (25 Furkan 74)

 “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” (14 İbrahim 40)

Ne çabuk unuttuk?

O zaman, namaz ne âlemde? Kaçımız ve kaç yavrumuzda var namaz?

Tesettür ne durumda? Aman Ya Rabbi! Hiç göreceğimizi akıl ve hayalimizden geçiremediğimiz manzaralar…

“Arkadaşlıklar” vs.

Yıkılan aileler ve mahvolan evlatlar…

Devam edip duran nafakalar!

Otuzuna vardığı halde evlenmeyen gençler!

Ve en acısı bütün bunlara alışan insanlar.

Kimlerden geldi acep bütün bunlar!

***

Yazmaya gücümüz yetiyor bazen sadece. Ama Allah (cc) ne buyuruyor:

“- Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emreder, kötülükten men’ederler. Hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar salih insanlardandır.” (3 Âl-i İmran 114)

Ve istiğfarımız hatırlatılır:

“-Yine onlar ki; bir kötülük yaptıklarında, ya da bizzat kendilerine zulmettiklerinde, Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe ve istiğfar ederler.

 Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler.” (3 Âl-i İmran 135)

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

adminadmin