Fikir
Giriş Tarihi : 06-06-2020 18:32   Güncelleme : 06-06-2020 18:45

En Ağır Sonucunu Türkiye Yaşıyor

İstanbul Sözleşmesi’nin bir ülkede uygulanabilmesi için hem hükümet tarafından imzalanması hem de Meclis’ten geçmesi gerek. Bazı ülkeler hiç imzalamazken bazı ülkelerde ise İstanbul Sözleşmesi hükümet yetkilileri tarafından imzalansa bile meclisten geçmedi. Bizim ülkemizde de bir gecede kimselere duyurulmadan kaçak göçek bir şekilde bu sözleşme Meclis’ten geçirildi. Bir baktık ki İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girmiş. Hiçbir fikir alış verişi yapılmadan, görüş dinlenmeden böyle bir anlaşma kabul edilemez. Sonuç olarak bu ülke hükümetin ve milletvekillerinin çiftliği değil. Öncesinde bu anlaşmanın getirisi ne olur, halka faydası ne olur, sonuçları nasıl olur diyerek iyice değerlendirilmeliydi. Bu açıdan da sözleşme çok problemli.

En Ağır Sonucunu Türkiye Yaşıyor

AVRUPA BİRLİĞİ’NE GİRMEK İÇİN DEĞERLERİMİZDEN TAVİZ VERİLİYOR

Bu konuda iki sebep önümüze sürülüyor. İlki Avrupa Birliği’ne girmek için bu sözleşmeyi kabul etmemiz gerekiyormuş gibi lanse edildi. Ancak birçok Avrupa ülkesi bu anlaşmayı imzalamadı bile. Velev ki Avrupa Birliği’ne girmek için böyle bir şart var o zamanda bu anlaşma öyle makul ve kabul edilebilir bir şey değil. Biz kendi özümüzden, değerlerimizden koptuktan sonra Avrupa Birliği’nin ne anlamı var ki? Sonuçta bir Hristiyan birliği. Biz içerisinde kendi Müslüman kimliğimizi kaybettikten sonra o birliğe dâhil olmamızın hiçbir önemi yok. Bir de çok enteresan bir durum var ki; sözleşmeyi uyguladığımız kanun hiçbir ülkede yok. Bir sözleşme imzalıyorsun ve o sözleşmenin içeriğine göre kanun çıkartıyorsun. 6284 İle İstanbul sözleşmesi’nin en ağır sonucunu Türkiye yaşıyor diyebiliriz. Mesela ‘Kadın beyanı esastır’ gibi bir ilke hiçbir ülkede yok. Adalet şahit ister, delil ister ama bunlar hiçbir şeye bakmadan ‘Kadının beyanı esastır’ deyip yargılama yapıyorlar. Yani İstanbul Sözleşmesi’ni kabul eden her ülke bizim gibi uygulamıyor. Hükümet’in bu konudaki inadını milletvekillerine ve yetkililere sormak lazım.

 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN NEMALANAN KESİMLER VAR

Bir de bu sözleşme sayesinde büyük bir fon kazancı var. İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı yürütülen projelere Avrupa Birliği çok ciddi paralar gönderiyor. İstanbul Sözleşmesi için bu kadar büyük bir tepki varsa ve halen bu konuda ısrar ediliyorsa tek mantıklı sebep bu para konusu olabilir. Sonuç olarak İstanbul Sözleşmesi’nin halen yürürlükte olmasına ilişkin iki seçenek var ya Avrupa Birliği’ne girmek için ya da Avrupa Birliği’nden gelen fonlar. Çünkü hem devlet kurumlarına hem de kadın STK’larına ciddi paralar geliyor. O yüzden İstanbul Sözleşmesi’nin gelen fon yardımları dışında hiçbir açıklaması yok. Baktığınız zaman AK Partili milletvekilleri de dâhil olmak üzere herkes İstanbul Sözleşmesi’nin olmaması gerektiği noktasında hem fikir. Ancak halen hükümetten İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edileceğine dair bir bilgi yok. Dediğim gibi İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte kalması için görünürde başka hiçbir sebep yok. Bilmediğimiz bir şey varsa açıklansın istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi de çok zor değil.

 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇIKMAK ZOR DEĞİL

Sözleşmenin sonunda, istemeyen ülkenin istediği zaman çıkabileceği belirtilmiş. Sadece 3 ay önceden haber vermek yeterli oluyor. Sözleşmeyi imzalayıp çıkmak isteyen her ülke istemediği takdirde 3 ay sonra çıkmış oluyor ve herhangi bir yaptırım yok. Görünürde sözleşmeden çıkmak çok basit… Tüm bu sebeplere rağmen halen İstanbul Sözleşmesi’nde bu kadar ısrar ediliyor olması, ‘Geri planda bizim bilmediğimiz bir şey mi var?’ sorusunu akıllara getiriyor. Yani bu diretme meselesinin hiçbir iyi niyetle karşılanacak tarafı yok.

Sema MARAŞLI

Recep YAZGANRecep YAZGAN