Kültür
Giriş Tarihi : 15-07-2020 13:09   Güncelleme : 15-07-2020 13:09

Endişe Ve Estetik Arasında Edebiyat

Alâattin Karaca, sanatı, edebiyatı hatta hayatı estetik bir endişe ile anlamaya çalışıyor. Son deneme kitabında da bu çabanın derin izleri görülüyor. Yazının mahiyeti, entelektüele ödettiği bedel, yalnızlığın kabullenilişi bu kitabın ana çerçevesini oluşturuyor. Çerçeveyi tarih, teori, felsefe, düşünce biçimleri ve bunlara eşlik eden şair ve düşünürler tamamlıyor.

Endişe Ve Estetik Arasında Edebiyat

Yazmak öncelikle yalnızlaşmak gibi ağır bir bedeli ödemek anlamına geliyor.

Alman sosyolojisinin tanınan isimlerinden Georg Simmel dini kimliğinden ötürü türlü engellerle karşılaştığı bir akademik hayat sürdü. Buna rağmen akademiden ve akademi dışından çok sayıda takipçisi oldu. Sadece sosyoloji değil, sosyal bilimlerin çeşitli yönleriyle ilgilendi. Bu ilgisini o alanlarda dersler verecek seviyelere taşıdı. Ancak popülerliğin getirdiği başarı akademik çevrelerde kıskançlığa ve çekememezliğe dönüştü. Kendi sahasındaki sığ isimler bu popülerlikten ve başarıdan rahatsızlık duydular. Georg Simmel’in hayat tarzı da akademi için kıskançlık sebebiydi. O, akademik çalışmalarını dipnotlarla, alıntılarla yazmadı. Birkaç kitabı hariç yazılarının tamamı bu şekildedir. Üstelik popüler dergiler ve gazetelere yazılar göndermesi geleneksel akademinin hoşlandığı bir durum değildi. Simmel’in bir akademisyen olarak dışlanmasına sebep olan bu son özelliği aslında ona, saygın bir bilim adamı kimliğini kazandıracak zemini getirmişti.

 

Estetik Endişe Alaattin Karaca Kopernik Yayınları 2020 176 sayfa

Akademi sadece Almanya’da değil Türkiye’de de benzer bir katılık üzerine kuruldu. Küçük, popüler edebiyat dergilerinde akademisyenlerin görünmesi zaman zaman bu katılık içerisinde eleştirildi. Genç akademisyenlerin ilk makalelerini kendilerine istikamet çizen hocaları ile beraber yayımlamak durumunda kaldıkları bir gelenekte, popüler dergi ve gazete sayfalarının akademisyen kalemleri ile biçimlenmesi mümkün değildi. Akademik meseleleri, dipnot ve atıflarla, geniş bibliyografyalarla sayfalar dolusu anlatmak elbette bir disiplinin en temel mecburiyeti ancak bir meselenin birkaç sayfada omurgası sarsılmadan ortalamanın üstünde, hatta entelektüel okura aktarılması da akademisyenlerin işidir. Türkiye’de unvanla sınırlı yazı faaliyetlerinin ötesine geçen, hatta kitaplar dolusu akademik meseleleri tartışıp, popüler olana, gazete ve dergi sayfalarına yönelen, aktüeli takip edip, tarihten aldığını güncele uygulayabilen akademisyenler de var.

 

DENEMELERE AÇILAN KAPI

II. Yeni Şiiri üzerine çalışmaları ile tanınan Alâattin Karaca son yıllarda birikimini denemeler yazarak gün ışığına çıkarıyor. Sivil Edebiyat’tan sonra Estetik Endişe’yi yayımladı. Sanat ve edebiyata dair birkaç sayfayı aşmayan denemelerden bir araya gelen kitap, kendi zamanını dikkatle takip eden, akademik çalışmaların talep ettiği tarih ve kuramı yeni yorum ve tartışmalarla buluşturabilen bir akademisyenin dünyasını işaretliyor. “Ben dünyaya yazmak için bakmıyorum, yazarak bakıyorum.” diyen Karaca, varoluşu, coğrafyayı, medeniyeti, çıkmazları, kuşku ve dünya irtibatını kalemle kavramaya çalışıyor. Kavafis’in İthaki şiirinde seslendiği yolcu ile kendisi arasında bir bağ kuruyor. Oradaki yolcu gibi Karaca da dünyadan kendisine doğru yazmak denen bir yolculuğa çıktığını ifade ediyor.

 

Estetik Endişe üç bölüme ayrılmış. İlk yazılar yazmanın insanı yalnızlaştırmasını ve bunun da bedel ödemeye nasıl dönüştüğünü anlatıyor. Yazının varoluşsal değeri, yüceliği, dilin kutsal yükü bu ilk bölümün temel tartışmalarından. İkinci bölümde şehir, insan ve edebiyata dair yazılar yer alıyor. Son bölüm şahsiyetlere odaklanıyor. Yazı ve Bedel kitabın ilk ana başlığı. Burada estetik ve endişe kavramlarının neden bir araya getirildiğini gösteren paragraflarla karşılaşıyoruz. Karaca, estetiğin ve edebî beğeninin hem doğu hem de batı literatüründe ne türden karşılıklara sahip olduğunu göstererek bir anlamda öz poetikasını inşa ediyor. Yazmak öncelikle yalnızlaşmak gibi ağır bir bedeli ödemek anlamına geliyor. İslam felsefesinin ve Türk sanatının kadim mana ve lafız tartışmasını modern edebiyata aksettirerek yorumladığı dikkat çekici yazısında da bugünkü edebiyatın mana, ruh ve insandan yoksunluğuna vurgu yapıyor.

 

ELEŞTİREL BİR BAKIŞ

Alâattin Karaca sadece edebi metin üreten sanatçılara odaklanan bir entelektüel değil. O, 19. asırdan bu yana medreseli edebiyatçılardan Çiçek Pasajı şairlerine, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, İsmet Özel gibi çağdaş Türk düşüncesinin öne çıkan isimlerine dair eleştiri ve değerlendirmelerini kaleme alıyor. Bu isimlerden İsmet Özel sadece kendisi hakkında kaleme alınan yazıya değil denemelerin hemen tamamına ya şiiri ya da düşüncesiyle dâhil oluyor. Belli ki Karaca, İsmet Özel’e dair dikkatlerini denemenin hacmi ile sınırlamayacak. Belki bir gün “bu zor şiiri” iki kapak arasında tartıştığı bir kitap yazar.

Yeni Şafak - Yakup ÖZTÜRK

Recep YAZGANRecep YAZGAN