Genel
Giriş Tarihi : 06-11-2019 10:49   Güncelleme : 06-11-2019 10:49

Epstein Arşivinin Türkiye’de Etkisi Görülebilir mi!

Pedofili, fuhuş başta olmak üzere çeşitli kirli ilişkileri siyaset ve finans, sanat ve moda dünyasına uzanan Epstein'in ABD'yi sarsan ölümüyle patlak veren skandallar hakkında gazeteci Bercan Tutar Aylık Dergisi’ne konuştu.

Epstein Arşivinin Türkiye’de Etkisi Görülebilir mi!

Geçtiğimiz ay tutuklu bulunduğu ABD'deki hapishane hücresinde çok önemli bir isim ölü bulundu. Jeffrey Epstein...

Epstein hakkındaki ilk bilgiler intihar olarak yansıtılsa da, bizzat Epstein'e ait kayıtlı ifadeler, “cinayet” şüphelerini beraberinde getirdi.

Amerikan basını suskunluğunu koruyor. Kirli ilişkileriyle tanınan Epstein’a küçük yaşta kız kurbanlarını getiren kadın Ghislaine Maxwell ise hâlâ kayıp. “Lady Ghislaine” adlı yatından düşüp -ya da itilip- ölen İngiliz medya baronu Robert Maxwell’in kızı ve Epstein’ın fuhuş trafiğindeki suç ortağı G. Maxwell, medyada “Madam” lakabıyla tanınıyor.

Ağustos ayı ortalarında tutuklu bulunduğu ABD’deki hapishanede ölü bulunan Jeffrey Epstein ismi dünya gündemine oturmuştu. Epstein’in yüksek düzeyde kurduğu kirli ilişki ve bağlantıların büyük hadiselere gebe olduğu konuşuluyor. Epstein’’in ölümünü nasıl değerlendirmek gerekir?

 Siyasi ve ekonomik nüfuzu olan, Amerikan yönetiminde şu anda iktidarda bulunanları denetleyebilen bir mekanizma söz konusu. Bu mekanizma Trump yönetiminin rakibi olan kesimleri de denetimi altına alabiliyor. Sadece ABD iç politikasında değil ABD’nin müttefiki de olan, İngiltere ve Kraliyet ailesi üyeleri, bazı Körfez ülkelerinin prensleri gibi yakın ve derin ilişki içinde olanlar da bu denetimden uzak değil. Nüfuzlu kişilerin yer aldığı moda dünyasından, sinema dünyasından kişiler var.

“EN ARKADA “SAVAŞ LOBİSİ” VAR”

Bu mekanizmanın arkasındaki güç kim olabilir?

Bana en tutarlı ve isabetli gelen Siyonist-evanjelik yapı... Mesela Trump’ın yardımcısı Mike Pence, Mike Pompeo gibi isimler bu mekanizmadan örnek isimler olarak gösterilebilir. Her iki isim de Trump’ı Siyonist-evanjelik politikalara iterken öne çıkıyor. Aynı zamanda Trump’a karşı gelenleri dizginlerken de aynı isimler tehdit ve terbiyede rol alıyor. Bu yapının arkasında da “savaş lobisi” olduğunu düşünüyorum. Uluslararası karteller dahil. Epstein olayı Bill Clinton’un “Monica Lewinsky skandalı”nı da çağrıştırıyor. O skandal 1998 başlarında patlak vermişti. Ondan bir yıl önce de Wag The Dog-Başkanın Adamları filmi sahnelenmişti. Filmin hikayesi daha sonra gerçekleşen skandalla örtüşüyordu. Bu skandaldan sonra liberal değerleri, barışı savunan B. Clinton gitti, yerine Sudan’daki ilaç fabrikasını bombalayan, Kosova’daki savaşa dahil olan, saldırgan Clinton geldi. Savaş lobisinin talimatları doğrultusunda hareket etmeye başladı. 98’de Kenya’da Nairobi ve Tanzanya elçiliklerine yönelik saldırılardan sonra Clinton’un 90’lı yılların sonuna doğru 11 Eylül’e kadar sürüklendiği yönünde teoriler de var.

Clinton’un “gerekirse silahımı alıp İsrail için savaşırım” şeklinde bir ifadesi de olmuştu. Epstein skandalında ise kadın elbiseli bir fotoğrafı servis edildi.

Günümüzde olanları hatırlatan bir süreç. Bu dosya ile Trump’ın savaş politikası izlemesi isteniyor. Çin’e karşı İngiltere ve Körfez ülkelerini bir blok kurmak istiyorlar. Çin’e daha yakınken bu skandaldan sonra Hong Kong krizinde tavır belirtmeye başladı. Theresa May, AB ile ilişkilerde ABD’nin dediklerini dikkate almıyordu.

Boris Johnson’un İngiltere Başbakanı oluşunu bu lobinin tesirine bağlıyorsunuz... Neden?

Bu skandalı en önemli sonuçlarından biri, Trump’ın işaret etmesiyle Boris Johnson’un başbakanlığa getirilmesiydi. İngiltere’nin Körfez ülkeleri üzerinden ABD ile çatışan bir siyaseti de vardı. Suudi Arabistan-BAE gibi... ABD’nin izlediği İran karşıtı, İsrail saldırganlığından yana politikası çok da destek vermiyor hatta tepki koyuluyordu.  Kaşıkçı cinayetinde, bazı Suudi prenslerin tutuklanmasında bu görüldü. İngiltere’nin Prens Selman’a tavrı vardı. Epstein skandalı sonrası ise İngiltere’nin ABD’ye yanaşması bekleniyor. Hürmüz Boğazı krizinde İngiltere öne çıkarıldı. Boris Johnson’la birlikte İran’a karşı askeri blok projesi var. Yalnız buna Fransa ve Almanya destek vermedi. Son G-7’de, müzakere adı altında İran’a uzatılan bir “zeytin dalı” var. Buna kanmamak lazım. Savaş notaları çekilebilir. İngiliz yönetimindeki değişim, Epstein bağlantılı açığa çıkan İngiliz Prens Andrew dosyasının etkili olmuşa benziyor. Jeffrey Epstein’in kadını olarak gösterilen Maxwell’in Andrew ile çok yakın ilişkisi olduğu biliniyor. Bunu sadece skandal olarak değil, büyük politikayı dizayna yarayan bir ağ var.

“ABD MÜTTEFİKLERİNİ YENİDEN DİZAYN EDİYOR”

FETÖ ile kurulan şantaj ağını hatırlatan bir mekanizma var?

Doğru. Burada Amerikan basınındaki sessizlik dikkat çekici. Nasıl ki ABD terör örgütlerini kendi siyasetini empoze etmede kullanıyorsa bu skandal ilişkilerle de kurduğu nüfuz ağını da kullanıyor. Ekonomik, siyasi, askerî... Daha da derinleşecek görünen o ki...

BU YAPI TAM OLARAK NE İSTİYOR?

ABD’nin derdi Çin ve Rusya’ya karşı müttefiklerinden istediği performansı görememesi. Eskiden İran veya Irak krizinde bütün ülkeleri Çin dahil –üstü kapalı da olsa- yanında görebiliyordu. Şimdi İran krizinde sadece Körfez ülkelerinden ikisini buluyor. Orada da çatlak oluştu. BAE geri çekilmeye başladı. Kuveyt, Bahreyn, Umman zoraki tutuluyor. Mısır bile çekildi. Fransa-Almanya destek vermiyor. İngiltere kerhen destek vermeye başladı. Çin, Rusya, İran veya Türkiye politikasında ABD en yakın müttefiklerini bile yanında görememeye başlayınca, bence bu skandalla daha çok müttefiklerini bu denklemde yeninden hizaya sokmak için kullanıyor. Çin2e karşı bu skandalı kullanamaz. Bizde mesela, Deniz Baykal üzerinden devreye sokulan kaset kumpası daha çok yerel ölçekteydi. Buna benzer olanlar Çin, Rusya, Almanya gibi ülkelerde de devreye sokuldu. Türkiye’de de NATO üzerinden politikaların dizaynında FETÖ devredeydi.

Baran dergisinde yazan Carlos da, Epstein’in Doğu Avrupa ülkelerinden kızları kaçıran biri olarak tanındığını, onun Trump ve eşi Melania’nın evliliğini sağlayan kişi olduğunu ifade ediyor. Bunun da Trump’ı aynı dizayn içinde tutma amaçlı olduğuna dikkat çekiyor. Trump’ı sonuna kadar kontrol altında tutabilirler mi?

 Doğrudur. Onun da yakın ilişkisi var. Skandal sonrası 15 yıldır görmediğini söyledi ama Trump’ın Florida’da bulunan eğlence merkezinde Epstein’le birlikte partilere katıldığı biliniyor. Trump’ın avukatlığını yapan A. Dershowitz, Epstein’in de avukatlığını yapıyordu. 2015’te yargılanmıştı. Son Çalışma Bakanı istifa etti; Alex Acosta daha önce savcı iken Epstein’le anlaşmaya giden adamdı. O da istifa ettirildi. Trump’ın geniş bir çevre ile ilişkili olduğu biliniyor. Hatta Soros’la olduğu söyleniyor. Sorosçular da denetim altına alındı skandal sonrası. Ahtapotvari bir yapı.

Trump’ın bundan sonraki başkanlık seçimini kaybetmesi sonucunu doğurur mu süreç?

3 Kasım 2020’de Başkanlık seçimleri var. ABD kamuoyu dahil buna kilitlenmiş durumdalar. Bu seçimde illa kazanmak zorundayım diyor Trump. Rakibinin elindeki en önemli koz ise ekonomik resesyon. Ekonomik durgunluk yaşandığına işaret eden göstergeler belirmeye başladı ABD ekonomisinde. Çin’le başlayan ticaret savaşlarının etkileri görülmeye başladı. Çiftçiler mallarını Çin’e satamamaktan dolayı sıkıntı yaşıyor. Bazı nadir elementlerde ABD ambargo uyguluyor Çin’e karşı, bu ABD’yi de zorluyor. ABD reel sektörü zora girdi. Hong Kong krizinin patlama sebebi belki de buydu. 1 trilyon doların Avrupa ve Rusya’dan kaçan para Ukrayna’ya gitmişti. O parayı Amerikan ekonomisine kazandırma plânı var. Ancak Hong Kong krizi de istenen sonucu vermez. Trump’ın bıçak sırtı bir durumu var. Trump’ın kazanmasını garantiye almak için Epstein dosyasının devreye sokulduğunu düşünüyorum. Liberal Demokrat rakiplerine karşı avantaj elde etti. Trump, ilginç bir şekilde kendisinden önceki başkanlardan Bill Clinton’la ilgili Epstein dosyasından bir videoyu sosyal medya hesabından paylaştı. Obama da Bill Clinton ile demokratları temsil ediyor. Siyonist-Evanjelik yapı onların da imajını sarsmak için Trump dahil formata sokmak istedikleri yöneticileri baskı altında tutuyor. Trump bu noktada “diyet vermek” zorunda...

Bir yandan Trump, Hong Kong’daki krizin arkasında ABD’nin olduğunu, bunun kendisi dışında bir geliştiğini işaret ederek belli bir direnç gösterdiği de dikkat çekiyor. Böylece onları da zor durumda bıraktığı anlamına gelmiyor mu?

Aynen öyle... Hatta bir açıklamasında “herkes beni suçluyor, ben masumum” demeye getirdi ama “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”... Amerikan çıkarları için reel politik yaptığını herkes biliyor. ABD’nin şöyle bir dezavantajı var. Bu noktada üç sac ayak diyebileceğimiz, siyasi, siyasi ve askerî ve ticarî ayak zorda. ABD gelişen Avrasya ekonomisine karşı zorda. Bu bölge onlar için neredeyse çökmüş durumda. Kıta üzerinden elindeki dolar-döviz kozunu kullanıyor.

Amerikalı gazeteci-yazar Chris Hedges, Amerika Veda Turu adlı son kitabında (America The Farewell Tour) “Amerikan İmparatorluğu'nun sonu ne zaman gelecek” sorusunu tartışmaya açmış ve ABD’nin 10-20 yıl arasında çökebileceğini iddia ediyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dolar hegemonyasının sarsılması durumunda bu mümkün. Bu sahada1999’dan beri ABD’nin verdiği bir savaş var. O yıl ortaya çıkan Euro’nun alternatif para birimi olmaması için Balkanları karıştırdı. Doğu Asya krizi, Rusya krizi, Ukrayna, Gürcistan krizlerini tetikledi. En son Brezilya ve İngiltere ile darbe vurdu AB’ye... ABD, AB’yi “euro” olarak görüyor. Kazanmasını istemiyor. 1970 ve 80’ler Latin Amerika krizi, 90’larda Doğu Asya’daki krizleri küreselleştirerek engellemek istiyor. 2008’deki kriz kendisini vurmuş olsa da AB daha çok etkilendi. Türkiye’yi etkileyen krizlerde de aynı tesir söz konusu. Daha sonra enkaza çevirdiği ülkeye geri dönüyor. Onların mallarını çok ucuz bir şekilde alıyor. Böylece hem kendi ekonomisini besliyor. Hem de dışarı yatırım aracı olarak gönderilen dolarla da inanılmaz yağmalamalar yapılıyor. Finansal yağma... Bu ayak da çökmek üzere. Dijital para ile birlikte çıkışa geçen finans ağı, yerli para ile Çin, Türkiye, Rusya, Türkiye gibi ülkelerin ticaret anlaşmalarına girmesi. Bunlar ABD’nin ecel terleri dökmesine yol açacak kadar etkili girişimlerdir. Askerî olarak yağma durduruldu. Finans ayağı, dolar manipülasyonu üzerinden devam ediyor. Bu Çin’e işlemiyor. Çin’e yabancı sermaye rahat girebiliyor ama rahat çıkamıyor. Dolar istediği zaman ayrılamıyor. Bu noktada kendini koruyabiliyor. Bizim gibi ülkelerde ise istediği zaman geri çekebildiğinden krizlere yol açabiliyor. Çin bu mekanizmayı her yerde uyguluyor fakat Hong Kong’ta uygulamıyor. Hong Kong, Şangay Anlaşması kapsamında. Bu anlaşmaya göre dolar serbest... Bu parayı oradan çekmeye çalışıyor ABD. Ancak Çin daha sağlam güvenceler verdiği için ABD’nin Çin’i sarsması biraz zor. Çin’in pazarı çok büyük. Dışarıdan yatırım gelmese bile kendi pazarı ona yetiyor. Hatta Amerikan pazarını bile etkilemeye başladı. Çok kapsamlı bir ambargo ile ABD reel sektörünü etkileyebilir.

Epstein arşivinin Türkiye’de etkisi görülebilir mi?

Türkiye’ye yönelik politikalarda değişiklikler görülebilir ancak bu arşivle doğrudan bağlantılı bir durum görünmüyor. Mesela BAE veya Suud ile alakalı arşivler üzerinden etkisi olabilir. Çünkü her iki ülkenin MOSSAD bağlantılı doğrudan Türkiye’yi hedef alan faaliyetleri var. Nitekim hedeflerinin İran’dan önce Türkiye olduğunu söylüyorlar.

Aylık Dergisi 180. Sayı

adminadmin