Türkiye
Giriş Tarihi : 23-04-2015 17:30   Güncelleme : 23-04-2015 17:30

Ergenekon’dan Çıkarken Bozkurt Tartışılmaz

Her ulusun ve kavmin tarihinde, geçmişinden gelen önem verdiği günler vardır

Ergenekon’dan Çıkarken Bozkurt Tartışılmaz
Her ulusun ve kavmin tarihinde, geçmişinden gelen önem verdiği günler vardır. Genellikle efsane ve destanlarla örülmüş veya temellendirilmiş günler. Zor zamanlarda kitlelere cesaret vermek, bir ruh oluşturmak, ümit ve korku arasında bırakarak hayata tutunmalarını sağlamak işlevi gören. Türklerin yaşamında da Orta Asya bozkırlarından Anadolu topraklarına gelinceye değin ve sonrasında, çeşitli efsane ve destanlar oluşmuştur. Kitlelere aktarılan ve bir bilinç oluşmasına katkı sağlayan bu destanlar, günümüzde de önemini korumaktadır. Modern insanın daha akılcı ve maddeci olması beklenirken süreç tersine işlemektedir. Geniş halk kitleleri teknolojik cihazlar sayesinde yalnızlaştıkça, gizemli ve efsanevi şeylere daha fazla inanmaya başlamıştır. Ayrıca aidiyet duygusunu geliştirerek, kendisinin ait olduğu geçmişine özlem ve bağlılık hisseder olmuştur. Hatta geçmişten kaynak bulamayan veya geçmişle bağı olmayan tüm eylem ve hareketler, bir müddet sonra sönmek durumunda kalmıştır. Bu nedenle de kendi kültürüne yönelmeyi zorunlu hale getirmiştir. Tarih boyunca devlet olma geleneğini elinden bırakmayan, esarete her ortamda karşı çıkan Türkler de bu konuda oldukça etkili bir arka plana sahiptir. Bozkurt ve Ergenekon Destanları bu noktada önemlidir. Türklerin, yaşam mücadelesi içerisinde başına gelen sıkıntıları ve kurtuluş süreçlerini içeren bu destanlar, günümüzde de örneklik teşkil etmektedir. Tıpkı İstiklal Savaşı yıllarında olduğu gibi. Özellikle Ergenekon Destanı, yapısı ve içeriği itibariyle, her çağda esaretten kurtulmak isteyenlere her zorlukları yenerek bunu başarabilecekleri vurgusu yapmaktadır. Destandaki “Bozkurt“ motifi ise büyük önem arz etmektedir. Türk Milletine öncülük edip esaretten kurtaran kişi her zaman “Bozkurt” olarak nitelenmiştir. Zira bozkurtlar atasına bağlılığı, özgürlüğüne düşkünlüğü, esareti kabullenmemesi, lidere bağlılığı, hiyerarşik yapısı gibi özellikleri ile sembol seçilmeyi hak etmiş bir canlıdır. Türkler de Orta Asya bozkırlarında, bozkurtlarla özdeşleştirmişlerdir kendilerini. Sonuçta kendi destanlarını oluştururken Bozkurt motifini de özgün bir şekilde kullanmışlardır. Ergenekon Destanı, Türk Milletinin egemenliğine ve egemenlik alanlarını genişletmesine karşı çıkan düşmanların “Türklere hile yapmazsak halimiz yaman olur!'' diyerek plan kurmalarıyla başlamakta ve şöyle devam etmektedir.  Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. Türkler, "Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar'' deyip artlarına düştüler. Düşman, Türkleri görünce birden döndü. Vuruşma başladı. Türkler yenildi. Düşman, Türkleri öldüre öldüre çadırlarına geldi. Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler. O çağda Türklerin başında İl Kağan vardı. İl Kağan'ın da birçok oğlu vardı. Ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü. Kayı adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti. İl Kağan'ın bir de Tokuz Oğuz adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı. Kayı ile Tokuz Oğuz tutsak olmuşlardı. On gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar. Türk yurduna döndüler. Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular. Oturup düşündüler: ''Dört bir yan düşman dolu. Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım.'' Sürülerini alıp dağa doğru göç Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar. Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu. Türklerin vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı. Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrettiler. Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler. Derisini giydiler. Bu ülkeye ''Ergenekon'' dediler. Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oğuz'un birçok çocukları oldu. Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oğuz'un daha az oldu. Kayı'dan olma çocuklara Kayat dediler. Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken. Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar. Aradan dört yüz yıl geçti. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz oldular. Çare bulmak için kurultay topladılar. Dediler ki: ''Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtla varmış. Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp Ergenekon'dan çıkalım. Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: ''Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kat demire benzer. Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir. Gidip demir madenini gördüler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular. Odun kömürü ateşleyip körüklediler. Tanrı'nın yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi. Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu. Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen. Bozkurt geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu. Herkes anladı ki yolu o gösterecek. Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti. Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar. Türkler o günü, o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu. Her yıl o gün büyük törenler yapılır. Bir parça demir ateşte kızdırılır. Bu demiri önce Türk kağanı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Sonra öteki Türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar. Ergenekon'dan çıktıklarında Türklerin kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi. Börteçine bütün illere elçiler gönderdi; Türklerin Ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi. Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türklerin buyruğu altına girene kadar. Bunu kimi iyi karşıladı, Börteçine'yi kağan bildi; kimi iyi karşılamadı, karşı çıktı. Karşı çıkanlarla savaşıldı ve Türkler hepsini yendiler. Türk Devleti'ni dört bir yana egemen kıldılar. Bu yapısıyla destanın, Türklerin tarih sahnesine çıkışına öncülük ettiği bilinmektedir. Her sıkıntıya düşüldüğünde destan gündeme gelir, kitlelere örneklik teşkil etmesi için çaba sarf edilir. Özellikle ülkemizde yürütülen İstiklal Savaşı, modern zamanlarda Türklerin tarih sahnesine yeniden çıkışının önemli bir aşmasıdır. Bu dönemde Ergenekon Destanı tekrar gündeme gelmiş ve yeniden yorumlanarak Türk Milletine ulusal kimlik ve kişilik kazandırma çalışmasında kullanılmıştır. Türklük bilincinin geliştirilmesine paralel olarak günün Bozkurt’u önderliğinde, Ergenekon misali sıkıştırıldığımız Anadolu’da bir çıkış yolu aramanın çalışmaları yapılmıştır. Sonuçta ülkesi için çalı çırpı olmayı göze alan Türk Milletiyle birlikte Ergenekon Dağı eritilerek emperyalizme karşı bir duruş sergilenmiştir. Tarihin belli dönemlerinde Türklerin Ergenekon misali dağ gibi sorunlarla karşılaştığı dönemler olmuştur. Her defasında Bozkurt nitelikli önderleri sayesinde sorunları aşmışlardır. Ergenekon’dan çıkış misali olayların olduğu zaman birtakım tartışmalar yaşansa da, Ergenekon’dan çıkıldığında Bozkurt’un getirdiği nokta görülünce gerçek anlaşılmıştır. Bu noktada önemli olan Ergenekon’dan çıkaracak olan Bozkurt ile çakalların karıştırılmamasıdır. Ergenekon’dan çıkışta Bozkurt’un durumunu, konumunu ve öncülüğünü tartışarak riske girmek ile Bozkurt yerine çakalların peşine takılarak Ergenekon’dan hiç çıkamamak gibi ikinci bir risk de vardır. İnsanların tercihi bu noktada kendini göstermektedir. Elbette ki sonuç da bu tercihe göre şekillenecektir. Kurtlar ve çakallar konusunda uzman olmayanlar ile haritada Ergenekon Dağının yerini bilmeyenlerin, bu riskler arasında tercihte bulunarak isabet etmesini beklemek ise saflıktan başka bir şey değildir. Haritada Ergenekon Dağının yerini arayanlara da ufak bir ipucu vermekte fayda var. Ergenekon diye bir dağ yoktur ve “dik yamaç” anlamına gelmektedir. Ve şu anda Türkler için Ergenekon, Anadolu’nun ta kendisidir…
adminadmin