Kültür
Giriş Tarihi : 10-10-2012 11:00   Güncelleme : 10-10-2012 11:00

Esed’le Değil, Suriye Halkıyla El Eleyiz ..

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Amerika'ya rağmen İran'ın yanında yer aldıklarını belirterek, ''Gece 1-2'lere kadar bizimle bunları konuştular; 'Ne olur siz de destekleyin.' Biz desteklemedik. 'Biz tükürdüğümüzü yalayamayız' dedik'' diye konuştu.

Esed’le Değil, Suriye Halkıyla El Eleyiz ..
AK Parti TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, kendilerinin uluslararası alanda en çok İran'ın üzerine gelindiği dönemde, nükleer enerji konusunda hakkı, hukuku savurmakta tereddüt etmediklerini kaydetti.
 
''Amerika'ya rağmen biz İran'ın yanında yer aldık'' diyen Erdoğan, ''Senin bunlardan haberin yok mu? Çıkıyorsun sağda, solda bunları konuşuyorsun. Çık da konuş diyor. İşte konuşuyoruz. Gece 1-2'lere kadar bizimle bunları konuştular; 'Ne olur siz de destekleyin.' Biz desteklemedik. 'Biz tükürdüğümüzü yalayamayız' dedik ve nükleer enerji konusunda Brezilya Devlet Başkanı ile birlikte ikimiz, orada gayet dik durduk. O zaman üstelik BM Güvenlik Konseyi'nde geçici üyeydik. Öyle bir dönemde bunu yaptık.

Sen AK Parti iktidarını ne zannediyorsun ya? Önce aynaya geç bir bak bakalım, kimsin, nesin, neredesin? Sayın Kılıçdaroğlu ve avanesini bu saplantıdan kurtulmaya davet ediyorum. Bakın Şia, biz ise Sünni...Biz orada da bu desteği verdik'' diye konuştu.
 
Kendilerinin Suriye politikalarını eleştirenlerin ''Suriye'de olan bitenlere sırtımızı dönmek, oradaki kardeşlerimizi kaderleriyle baş başa bırakmak Türkiye'ye kazandırır mı kaybettirir mi?'' sorusuna samimiyetle yanıt vermesini isteyen Erdoğan, şöyle konuştu:
 
''Türkiye geçmişte çok uzun bir dönem içine kapanma, çevresinde olup bitenlere karşı kayıtsız kalma politikası izledi. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Bugün hala ülke olarak uğraştığımız terör meselesi, işte bu anlayış sebebiyle kronikleşip bu günlere gelmedi mi- İşte son seçimlerde CHP, Hakkari'de Türk bayraklarını bir kenara koymak suretiyle terör örgütünün uzantısıyla el ele, kol kola kendisine miting yapmadı mı, seçim sonuçlarında da ortaya çıkmadı mı, çıktı. BDP birinci, AK Parti ikinci, MHP üçüncü, CHP dördüncü parti oldu. Gerçek ortada, kiminle el ele verdiğiniz ama buna rağmen aldığınız netice ortada. Türkiye 1980'li, 90'lı yıllarda Irak'ta, Suriye'de olup bitenler karşısında, 'görmedim, duymadım, bilmiyorum' politikası izledi. Ama bu ülkelerde yaşanan olayların olumsuz yansımalarına maruz kalmaktan yine de kurtulamadı. Bugün biz Suriye'ye sırtımızı dönüp, oradaki zulmü görmezden geldiğimizde ülkemizin çıkarlarını daha iyi savunmuş olmayacağız. Tam tersine, ülkemizin çok daha büyük sıkıntılara maruz kalmasına sebebiyet vereceğiz.
 
Öyle komik şeyler söylüyorlar ki efendim dün biz Esed ile kol kolaymışız da bugün düşmanlık yapıyormuşuz. Biz dün de Suriye halkıyla kol kolaydık bugün de kol kolayız, bunu niye söylemiyorsun? Beşşar Esed bir kişi, 10 kişi, 100 kişi, bin kişi...Ama orada milyonlarca Suriye halkı var, biz onlarla el eleyiz, kol kolayız. Eğer dün kol kola olduğumuz eğer bugün bize ihanet ediyorsa, biz onu hemen olduğu yerde bırakırız. Burada da böyle bir durum olmuştur. Esed'e verdiğimiz destek, Suriye halkının hak ve özgürlükleri konusundaki beklentileri hayata geçirmesi şartıyladır. Esed yanlış yaptıkça bizi de kaybetti, hukuki ve siyasi meşruiyetini de kaybetti. Esed bitmiştir. Esed, şu anda koltuk değnekleriyle ayakta durmaktadır. O koltuk değneklerinin de markasını herhalde sizler biliyorsunuz. O koltuk değnekleri düştüğü anda kendisi de bitecektir. Biz dün de aynı yerdeydik, bugün de aynı yerdeyiz. Yani Suriyeli kardeşlerimizin yanındayız. Bizim Suriye ile ilgili, Suriye halkıyla ilgili hissiyatımızda, temennilerimizde, umutlarımızda hiçbir değişiklik yok. Duruşu bozulan, ekseni değişen Esed'dir ve onun yönetimidir. Türkiye'nin hem kendi vatandaşları karşısındaki yükümlülükleri hem de kardeşlik hukuku çerçevesinde Suriye halkına karşı sorumlulukları, böyle bir politika izlememezi gerektiriyor. Biz kendi vatandaşlarımızın evlerinde, işyerlerinde, bağlarında, bahçelerinde huzur ve güven içinde yaşamalarını sağlamakla mükellefiz.''
 
Erdoğan, konuşmasında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in komutanlarla birlikte bölgede olduğunu belirterek, ''Durmak yok, yoğun bir şekilde kararlılığımızı ortaya koyacağız. Böyle büyük bir devleti, böyle büyük bir milleti CHP yönetiminin keyfine kaprislerine mahkum edemeyiz, buna asla izin veremeyiz'' diye konuştu.
 
CHP'nin, böyle bir meselede, ortaya milli bir duruş koyamayacak kadar farklı bir yerde olduğunu ifade etti. Türkiye'nin kaderini; tezkereye karşı çıkmak görüntüsü altında Suriye yönetimine, Esed'e destek olan onların çıkarına onlardan daha fazla hizmet eden Anamuhalefet partisinin ellerine bırakamayacaklarını bildirdi. Erdoğan, CHP'nin bu hadise de bir kez daha BDP'nin kuyruğuna kapıldığını söyledi.
 
Başbakan Erdoğan, bölücü terör örgütü uzantılarının, Suriye'nin kuzeyindeki varlığını koruma kaygısında olan BDP'nin hangi amaca hizmet ettiğinin herkesçe anlaşıldığını kaydederek, ''Esed aşkının CHP'nin gözünü kör etmesini anlamak mümkün değil'' dedi. Erdoğan, Hükümet'in tezkereye ne kadar ihtiyacı bulunduğunun o kadar açık olduğunu, bunu tartışmanın bile abesle iştigal olacağını bildirdi.
 
Erdoğan, ''Şayet tezkereyi desteklemeyi Hükümet'e ve AK Parti'ye destek olarak görüp gururunuza yediremiyorsanız, hiç olmazsa susma erdemini gösteriniz. Meclis'ten sonra hala televizyon televizyon dolaşıp bunları söylüyor. Buyur devam et, zaten konuştukça batıyorsun, öyle bir bataklığın içindesin, çırpındıkça daha da batacaksın. Bu milli meselede ortaya koyduğu ilkeli duruş için MHP'ye ve genel başkanına teşekkür ediyorum. Bize her şeyi söyleyebilirsin, ayrı bir şey ama nihayetinde 'bu bir milli meseledir' deyip bu işe destek vermek erdemliliktir'' diye konuştu.
 
''Bir kişi için Hint Yarımadası'na donanma gönderen millet''
 
Suriye'de onlarca yüzlerce insanın ölmeye devam ettiğini, bu ölümler ve yaşanan çatışmaların sorunu daha da derinleştirdiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
 
''Bir televizyon kanalı, Telabya'daki Türkmen kardeşlerimizin çektikleri zulmü anlatıyor. Bunlar bizimle iç içe, bunlarla akrabalıklarımız var. Buna nasıl sessiz kalırız ya olabilir mi- Bunun tarihi sorumluluğu var bizim üzerimizde. Suriye'deki gelişmeleri bütün uluslararası kuruluşlar, devletler dikkatle takip ediyor, gizli veya açık müdahil olmaya çalışıyor, hatta attığımız adımı hepsi destekliyor, 'yanınızdayız' diyorlar. Ama Türkiye'nin Anamuhalefet partisi karşımıza dikiliyor.
 
Biz Suriye konusunda ekonomik veya siyasi hesaplarla hareket etmiyoruz. AK Parti iktidarını Suriye konusunda ileri gitmekle, kendi başını ağrıtmakla suçlayanlar büyük bir yanılgı içindedirler. Türkiye'nin yanı başındaki yangına seyirci ve sessiz kalması mümkün değil. Komşusundaki yangına karşı gözünü ve kulağını kapatanlar, sadece kendilerini kandırırlar. 910 kilometrekarelik sınırımız olan bir ülkedeki her gelişme, siz isteseniz de istemezseniz de sizi de etkiler, sizi de olumsuz sonuçlara doğru sevk eder. On binlerce insan sınırı geçerek dost ve kardeş gördüğü Türkiye'ye sığınıyor. Şu anda rakam 100 bini buldu. Biz bu 100 bin kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz, yapacağız. Bütün gayretimizle onlara elimizdeki tüm imkanları seferber ederek, farklı yerlerden destek gelmeden, CHP'den de destek gelmiyor ha onu söyleyeyim... Diğerini söylememize gerek yok. Biz bütün mücadelemizi veriyoruz, vereceğiz, o kardeşlerimizi burada en iyi şekilde ağırlamaya devam edeceğiz.
 
Hükümet'in Suriye politikasını eleştirenler, bu insanlık dramına karşı nasıl davranmayı öneriyor- Kapıları kapatıp onları zalim Esed rejiminin kucağına atalım; binlerce, onbinlerce insanı o katliamın içinde bırakalım onu mu istiyorlar- Bu Türk milletine yakışır mı- Kendi halkını, şehirlerini bombalayan Esed'e gösterdiğiniz sempatinin, empatinin, muhabbetin bir parçasını bu mazlum, mağdur çaresiz insanlar niçin gösteremiyorsunuz- Türkiye gerekirse sıkıntı çeker ama kendisine sığınan mazlum insanlara sırtını dönemez. Bu bizim tarihimizde de kültürümüzde de değerlerimize de yok. Bu millet ta Hint Yarımadası'na bir kişi için donanma gönderen bir millettir. Bu bir insanlık, samimiyet testidir. Türkiye bu meseleye insani hassasiyetle yaklaşmıştır, bundan sonra da aynı erdemli tavrı sergilemeye devam edeceğiz.''
 
''Saddam'ın zulmünden kaçanlara da kucağımızı açmıştık''
 
Başbakan Erdoğan, Suriye'nin ve halkının Türkiye için herhangi bir ülke olmadığını kaydetti.
 
Türkler'in, Suriye'de kan bağı ile bağlı pek çok akrabası olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Suriye halkının tamamı bizim kardeşimiz. Arabı ile Türkmeni ile Kürdü ile hepsi bizim kardeşimiz. Müslümanı, Hristiyanı ile hepsi bizim kardeşimiz. Her birimiz kendi öz kardeşimizin başı dara düştüğünde maddi ve manevi imkanlarımızla onun yanında yer almıyor muyuz- Suriye'deki kardeşlerimiz konusunda da Türkiye, Türk halkı olarak aynı duygular içindeyiz, aynı tepkileri veriyoruz. Uluslararası kuruluşların batı ülkelerinin, bölge devletlerinin Suriye politikaları farklı saiklerle oluşabiliyor olabilir ama biz Suriye politikamızı, Suriye halkı karşısındaki duruşumuzu onlara göre, onların saiklerini bakarak asla belirlemedik belirleyemeyiz'' diye konuştu.
 
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin geçmişte, 1990 yılında Kuzey Irak'tan Saddam'ın zulmünden kaçanlara hiç tereddüt etmeden kucağını açtığını hatırlatarak, Türkiye'ye yaklaşık 750 bin kişinin sığındığını kaydetti.
 
Türkiye'nin, Bulgaristan'da zulme uğrayan Türkler'e de kucak açtığını dile getiren Erdoğan, ''Bosna'da zulme uğrayan kardeşlerimiz için de aynısını yapmıştık. Kıbrıs'ta soydaşlarımız katletildiğinde, varlıkları tehlikeye girdiğinde hiç tereddüt etmeden, bize faturası ne oldu diye bakmadan bütün imkanlarımızla yanlarında olmuştuk, hala da olmaya devam etmiyor muyuz- Hala da bunun bedelini ödemiyor muyuz- 'Hadi bunu Yunanlılara bırakalım' diyebilir miyiz- Niye demiyoruz- Aramızdaki bağlar bunu gerektiriyor da onun için'' dedi.
adminadmin