Fikir
Giriş Tarihi : 22-07-2020 18:00   Güncelleme : 22-07-2020 18:00

Eski Solcunun Ayasofya’da Cuma Namazı

Bu ülkenin mukaddesatçıları bu konularda dibine kadar haklıydı. Görmezden geldik. Murdar edilmiş çocuklardık. Devlet okullarında devşirildik... 'İslam ilerlemeye engeldi. Osmanlı çürük bir sistemdi. Padişahlar İngilizlerle müttefikti. Tasfiye edilmeliydi.'

Eski Solcunun Ayasofya’da Cuma Namazı

Seküler babama göre mahalledeki Müslümanlar cami yaptırma derneklerine para toplayıp apartman dikiyordu.
Ben her ay başı Beyoğlu'na tüyen ve maaşını gömmüş olarak dönen babam yüzünden sosyalist oldum. Pederime benzer bütün diktatörler yıkılmalı eşit ve mutlu bir ülke kurulmalıydı.
Kendimi özgürlükçü demokrat sanıyordum. Omuriliğime çöken virüsü görmezden geldim, büyük yanıldım.
Ondandır o yıllarda kaşındım durdum, uyuzu bir kere kapmıştım...

***

İstanbul camileri, sıkıştığımızda imdadımıza yetişen içinde tuvalet olan mekânlardı. "O tuvaletler niye bakımsız abicim" derdik. Camiler bakımsızdı camiler! Unutturulmak istenen bir din vardı.
Ankara Barosunun beyin pıhtısı işte öyle attı...
Londra, Paris, daha sonra (anti-emperyalist olaraktan efenim) New York düşleri kurduk. Aramızdan, ağzına İngilizce sözcükler iliştirip Amerikan aksanıyla konuşan dokunaklı plaza tipleri çıktı. Elif Şafak'lar öyle tohumlandı...
'Tasvir' yerine 'betimleme' filan dedik. Kabul edin acıklı bir komediydik.
Hezeyan masalarından kalkıp kuşluk vakti eve yollandığımızda seslenen ezan, kadın erkek arasındaki sadakati hatırlatan ayet bize vuruyor, ama yere düşüyordu!
NATO mermer, NATO kafaydık.
İftar vakitlerinde İstiklal Caddesi'nde oruçlu insanları taciz eden hakaretin, Cuma namazlarında dışarıya taşan narin varlıklara düşmanlık besleyen bir kuşağın tam ortasındaydık.
'Abi' dediğimiz ateist aydınların, dine değil İslam'a karşı oluşlarının ispatı: Her 24 Aralık'ta cepte rakı Saint Antuan'da Noel kutlamasıydı...
Çıkartıp göstermek için Orhan Pamuk'a, hâlâ sırt çantamda taşırım o riyakâr mide bulantısını.

***

Beyaz adam tarafından kurgulanmış bir medeniyet düşmanlığıydı bu. Kökünden kesilmiş hibrit. İşret ortamlarında ne kadar hoşgörülü olduklarının tatavası.
Geylani terbiyesiyle büyüyüp sonradan dağılmış bir çocuktum. Türkiye'ye benziyordum. Huzursuzluğum oradandı...

***

Siyasetten ümidim yoktu benim. Allah, anneannemin duaları ve dedemin genetik şimşekleriyle kaybolmuş ruhumu geri verince. Turist Aydınların nemrut ortamlarında onaylanmak için girdiğim bin türlü kılığı yırtıp atınca...
Önce bir elhamdülillah sardı bünyemi.
Sardı sarmasına da ülkede despotizm netti! Darbeciler ferahlamamıza asla izin vermezdi.
Eğer Erdoğan çıkmasaydı...
Çıkıp çata çat konuşmasaydı, dünyaya One Minute çekmeseydi...
İşim yoktu seçimle meçimle...
İlk oyumu ona verdim. Boykotçuydum boykotu kırdım.
Sade boykotu değil 'yabancılaşmanın' kaşıntısını yoldum attım.

***

Bu dünyanın sistemi vahşi kapitalist sistemdi. Paraya tapanlar, yolsuzlar, şaşırmışlar olacak, gezegeni idare eden güce elbette zekayla karşı çıkılacaktı. Bunları bilmemek insafsızlıktı.
Lafımı söyledim, insafsız olmadım.
Sonra 15 Temmuz...
Sonra tekbir sesleriyle caddeleri kaplayan fedakârlık, o Lailaheillallah. Kahramanlık, o şerefli nida.
'Faşizme karşı omuz omuza' diyerekten kendimizi kandırdığımız şeyin tillahını yapan bir millet.
Sonra o şanlı ve de antifaşist zaferden sonra, Pensilvanya Gladyosu'nun ağzından 'kontrollü darbe' lafını alıp baş tacı eden o eski sol, o Kemalist tortu.
Sonra darbenin sponsoru ecnebi diyarlarda muhaliflik adına yapılan utanç.
Sonra 'siyasi ayak kim?' lafları...
Hep aynı kasaba kurnazlığı...

***

Onu diyorum, bir kalbin varsa eğer ister fütürist ol ister gitarist. İster diz çök Hakkın önünde, istersen git şarkılarını söyle. Hepimiz Fatih Sultan Mehmet'in kaftanından çıktık dostum, bak göğsündeki işarete...
Daya şu kulağını toprağa daya ve dinle.
Havada bir Ajda Pekkan şarkısı var: "Döndüm bak, geldim işte!"
Velev ki Lozan gününe nispet.
Ayasofya'da Cuma namazı, evet...

Cem SANCAR/Sabah

Recep YAZGANRecep YAZGAN