Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 15-08-2012 13:22   Güncelleme : 15-08-2012 13:22

Etken ve edilgen kişilikler

Parmak izlerimizde saklıdır bizi biz yapan izler

Etken ve edilgen kişilikler
Parmak izlerimizde saklıdır bizi biz yapan izler. Her tuttuğumuz cisimde bizden bir parça orada kalır. Farkında bile değilizdir çoğu zaman, kendimizi tanımlayan izi bıraktığımızdan. Çünkü süregelen yaşam içerisinde zamanla rutin halini alır her şey. Algılarımız ve tepkilerimiz bile rutinleşir. Farkında olmadan farksız biri halini alırız. Doğada var olan genel geçer kural da budur zaten. Verilen rolü ve görevi doğanın hedeflerine uygun bir şekilde yerine getirmek ve sorgulamamak. Oysa insanoğlu tüm diğer canlılardan daha farklı bir pozisyondadır. İrade ve karar verebilme yeteneği gibi pek çok ayırt edici özelliklere sahiptir. Ne yazık ki zamanla bu özelliklerini kullanmayı bırakmakta ve toplumsal rüzgar önünde bir yaprak misali uçup gitmektedir.

Tüm canlılar gerek doğal çevrede gerekse insan yaşamında gün içerisinde bir takım karşılıklı etkileşim içerisinde bulunmaktadırlar. İnsan dışındaki canlılar dünyasında bu davranışları belirleyen genellikle içgüdüsel faktörlerdir. Bir davranışın ortaya çıkması, bir davranışa diğer bireyler tarafından olumlu veya olumsuz yanıt verilmesi hep bu çerçevede gerçekleşir. İnsanların yaşamında ise gerek başlatıcı gerekse cevap olacak davranışın ortaya çıkışı daha karmaşık bir mekanizma tarafından belirlenmektedir. Bu olaylara karşı alınacak tavırlarda diğer canlılardan insanları ayıran en önemli fark, insanın isterse içgüdüleri ile değil aklı ile daha farklı yanıt geliştirebilmesidir. Bu yanıtları verirken de kendi kişiliği, soysal statüsü, dinsel bakış açısı, toplumsal kimliği vs gibi pek çok faktör devreye girmektedir.

Günübirlik yaşam içerisinde olan bireyler genellikle kendilerine karşı yapılan davranışlara yanıt oluştururken hiçbir faktörü dikkat almadan içgüdüsel olarak davranır ve kendisinden beklenen ilk tepkiyi verir. “Edilgen Kişilik” olarak nitelenen bu yapıdaki bireylerin vereceği tepkiler de doğal olarak tahmin edilebilir ve beklenebilir tepkilerdir. Çünkü sıradan bireyler doğanın ayrılmaz bir paçası gibi içgüdüsel ve sıradan davranır. İnsan olma erdemini taşıyan ve benimseyen bireyler, kendilerine veya çevreye karşı yapılan bir davranışa yanıt oluştururken daha dikkatli ve ayrıntıcıdır. Karşı tarafın beklediği veya istediği sıradan tepkiyi göstermek yerine, insan olmanın erdem ve sorumluluğuna yakışan, karşı tarafın yönlendirmesi ile istenilen tepkiyi ortaya koymaktan kaçınan, hatta koyduğu tepki ile karşı tarafın tüm planlarını altüst edip kendi istediği noktaya doğru yönlendiren olmak durumundadır. “Etken Kişilik” olarak niteleyebileceğimiz bu davranış modeli çevreye veya kitleye yön veren bireylerin modelidir. Halk arasında bu davranış şekli ”iyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı” diye özetlenmektedir.

Yıllarca iyilik yaptığınız kişiden kötülük gördüğünüzde ilkelerinizi gözden geçiriyorsanız, makam ve rütbe yarışında şahsınıza karşı yapılan olumsuz bir davranışa karşılık verme gereğini duyuyorsanız, size atılan bir tokadın anında ve daha ağır bir şekilde karşılığını vermek istiyorsanız, yapılan hiçbir hatayı affetmiyorsanız, siz herkese yardım ettiğiniz halde size yardım edilmediği durumlarda pişmanlık duyuyorsanız edilgen kişiliğiniz var demektir. Eğer bütün bu olaylarda sakin olup nerede yanlış yapıldığını ve doğru davranışın ne olması gerektiğini sağlıklı bir şekilde analiz edip ne ilkelerinizden ne kişiliğinizden taviz vermeyip yapılan yanlışlara misliyle karşılık verme gibi bir hataya düşmüyorsanız etken kişiliğe sahipsiniz demektir. Etken kişiliğe sahip olunmadığında, olaylarda sonucu net ve adil bir şekilde belirlemediğiniz müddetçe edilgenlik hayatınıza yer edecek ve sizi insan olma erdeminden uzaklaştıracaktır. Hem de siz farkına varmadan.

Etken kişilikli olmak için gerçekten özveri, sabır, anlayış, diğergamlık ve olgun bir kişilik gerektirmektedir. Bu nedenle herkes etken kişilikli olamaz. Edilgen kişilikli olmak için ise hiçbir çabaya gereksinim yoktur. Her ne kadar edilgen kişilikli olmanın alt ve üst sınırı arasında büyük oranda farklılık varsa da genelde bu kural geçerlidir. Edilgen kişilikli olmaktan kurtulmak için de büyük bir çaba ve beşerden insan olmaya doğru bir yolculuk ön koşuldur. Günümüz maddeci ve rantçı dünyasında bunu başarabilmek o kadar zordur ki. Zaman zaman etken kişilikli olanlar bile gaflet anında duygularına esir olarak edilgen kişilikli duruma dönüş yapabilmektedirler. Bundan kurtulmanın yegane yolu ise bilgi ve bilinç noktasında sürekli diri olmaktır. Ayrıca anlık ve küçük sayılabilecek maddi ve manevi kayıplar için ilkelerden taviz vermemek, her ne olursa olsun doğru olduğuna inanılan bu ilkelerin korunması için çaba sarf etmek gerekmektedir. Zira etken kişilikli olmak özgün olmak demektir. Edilgen kişilikli olmak ise beşer olmaktan başka bir şey değildir. Beşer olmanın ise bir çaba gerektirmeyen ve insan olmak isteyenin bulunduğu ilk aşama olduğunu unutmamak gerekir.
adminadmin