Röportaj
Giriş Tarihi : 27-03-2019 09:16   Güncelleme : 27-03-2019 09:16

Fatih Onaydın: Genç Bir Yazar Olmak Aslında Büyük Bir Fırsat

Fatih Onaydın: Genç Bir Yazar Olmak Aslında Büyük Bir Fırsat

Fatih Onaydın, Edebiyat, sanat ve spor alanında hayatına birçok başarı sığdırmış genç bir yazar. Anadolu Üniversitesi Resim-İş Bölümü’nden mezun olduktan sonra Grafik Bölümü’nde Yüksek Lisans Eğitimi’ne devam  eden Fatih Onaydın’ın şimdiye kadar yayınlanmış iki adet kitabı bulunmakta.Kutup Kelebeği ve Hayalet Tren.

Kısaca Fatih Onaydın’ı tanıyabilir miyiz?

Bilindik biyografik açıklamaları geçersek ben hayatı durum hikâyeleri gibi yaşamayı seven birisiyim. Öylece bir köşede oturmuş, var olmanın tüm güzelliklerini seyre koyulmaya bayılıyorum. Bunu Sait Faik’ de çok yaparmış. Bir kahvehanede oturup ihtiyarları, yorgun işçileri, eşrafı seyretmeyi hatta bundan da öte onları yazılarına taşımayı çok severmiş. Bazımız böyle oluyor işte. Hareketliliktense durağanlığı dinginliği seviyor. Bende öyle oturuyorum hayatın bi’ kıyısına dalıp gidiyorum. Gördüklerim, hissettiklerim kimi yazılarıma kimi resimlerime bulaşıyor, bazen de name olup Ney'im den yankılanıyor. Kaderin kurgusunu, onun olayları ustaca bağlayış biçimini, sonumuzun ne olacağını kaygılı bir halde düşünmüyorum. Bunlar yerine var olduğum anı önemsiyor ve ulvi değerlerim doğrultusunda naçizane yaşamın hakkını vermeye çalışıyorum.

Hayat sizin için tam olarak ne ifade ediyor?

Hayat bir daha benzeri bulunamayacak bir nimet, kıymetlilerin en kıymetlisi. Kaçımız bunun idrakindeyiz ki? Öylesine yaşayıp gidiyoruz işte. Olmadık şeylere ömrümüzü yatırıyoruz. Bir insan aynı anda sadece bir mekânda bulunabilirken neden düzinelerce apartman dairesi alır ki? Üstelik hiç geçim kaygısı olmadığı halde. Bu neyin hırsı yahu? Dünyadan bazen gerçekten çok fazla şey bekliyoruz. Yeryüzündeki bütün kaos bundan. Oysa ne güzeldir ölçüsünde ve usulca yaşamak. Yine kazanarak yine büyük işler yaparak ama kimsenin kıskançlık yükünü taşımadan… Bu bağlamda zaman ve ömür bize hayatın değerini anlayabilecek miyiz diye sunulan bir mühlet. Her şey zıttıyla bilinirmiş, hayatı anlamak için yokluğu bilmek gerek. Ben bazı geceler bunu uzun uzadıya düşünürüm ve içim daraldığında kalemimden hayali diyarlarda  öyküler, romanlar, yaşamlar doğar. Benim için hayat yazabilmek ve şükredebilmek demek.

Genç bir yazar olmak nasıl bir duygu?

Genç bir yazar olmak aslında büyük bit fırsat. Enerjiniz zirvede, duygularınız canlı, umutlarınız beklentileriniz yüksek... O yüzden üretmek için çok önemli bir avantaj. Ben de bunun farkında olarak vaktim yettiğince yazıyorum, üretiyorum, farklı ve nitelikli işler çıkartmaya çabalıyorum. Belki bu sayede bir daha geri gelmeyecek gençliğime olan vefa borcumu, birçok genci canlı tutabilecek işler üreterek ödeyebilirim.

Yazarlık dışında resim, müzik, spor gibi alanlara ilginizi ilk olarak nasıl keşfettiniz?

Aslında yazarlık bunların üzerine gelmiş oldu. Resim kendimi bildiğimden bu yana içime işlemiş bir uğraş, müzik ona keza babamdan bana bulaşan bir güzellik çünkü babam hayatının bir dönemini Bongo çalarak geçirmiş biri. Bu sayede yurtdışını görme fırsatı yakalamış Avrupa’yı gezmiş, ekmeğini çıkarmış. Benim de müziğe olan ilgim belki de soyaçekimin bir ürünüdür bilemiyorum fakat sporu soracak olursanız sporla ortaokulda tanıştım. Kulüpler atletizm seçmelerine gelmişti ve orada takıma alınanlardan biri de bendim. Böylece sporla tanışmış oldum. Hayatıma efor dolu yıllar girdi. Sanat bana hayatın, spor da bedenimin kıymetini bilmemi sağlamıştır. Son olarak yazı ise Üniversiteye geldiğimde ağır basan yönüm oldu. Böylelikle mevcut romanlarımın alt yapısı hazırlanmış oldu ve o günden bu güne kalemi elimden bırakamaz oldum. 

Yazarlık süreciniz nasıl gelişti?

Bu çok uzun bir süreç ve anlatması başlı başına sayfalar dolusu yazı eder ama en önemli kırılma noktasını söylemek gerekirse Eskişehir'den Akçay'a giden bir trende ilham geldi ve yaklaşık dokuz saat boyunca hiç durmadan, uyumadan ilk romanımı yazmaya başladım. O seyahatte kağıtlara döktüğüm hikaye bana öyle keyif verdi ki tatilimi yarıda kestim ve geri dönüp aylarca kitap üzerine kafa yordum. Nihayet bir yıla yakın bir süre zarfında son noktayı koydum ve başka konular üzerine de kalem kımıldatarak bir daha da yazmayı bırakamadım. Çünkü sonrasında yazmak benim için bir eğlenceden çok ihtiyaç oldu. 

İlk kitabınızı yayınlatmaya nasıl karar verdiniz?

İlk kitabım da bu yolculuktan doğan hikâyedir ismi Balistik Senfonisi. Bittiğinde derhal yayınevi arayışına girmiştim ancak kimse kitabı basmadı basmak istemedi. "Dip not: o eser hala basılmamıştır." Ardından pes etmeyerek, tüm eksikliği kendimde görüp onları kapatmaya çalışarak ikinci romanıma başladım ve onu bitirdim. O da bitiminden ancak altı yıl sonra basılabilen Hayalet Tren adlı kitabım oldu. 

Kitaplarınızda vurgulamak istediğiniz mesajlar nelerdir?

Hayata bir şekilde tutunmak gerektiği. Zorlukların biz onlardan daha zor ve inatçı olduğumuzda sadece bir eğlence aracı oldukları vurgusu. Bunun için tuhaf kurgular oluşturup hikaye bitene kadar, bulduğum karakterlerle mücadeleye dalıyoruz. İnanın bazen sonunun ne olacağını ben bile bilmiyorum. Başta demiştim ya asıl ilgilendiğim kısım da sonu değil, o mücadele boyunca edindiğimiz tecrübe ve çıkarımlar zaten. Tüm eğlencesi ve anlamı benim için orada. 

Manevi duygularınız kitaplarınıza ve düşün dünyanıza ne gibi katkılar sağlıyor?

Şu hayatta bir nebze başarım varsa her şey  manevi bakış açım sayesinde. Hayatın anlamının duygusal hassasiyetle ve erdemle hissedilebiliyor oluşu benim için büyük anlamlar ifade ediyor.  Bu gibi değerlerde maneviyatın içine girer. Düşünün cebinizde beş kuruş var. Maddi olarak ve ya madde olarak ne değeri var? Yokluğa yakın bir yerde değil mi? Ama onu en sevdiğiniz kişi size uğur parası ya da hatıra nişanesi olarak verdiğinde değeri paha biçilemez oluyor. Yıllar geçse de cebinizden cüzdanınızdan ayrılmıyor. Bunu yapabilen tek şey işte bu manevi hassasiyetlerimiz. 

9.GENÇ Yazarlara neler tavsiye edersiniz?

Yazmak her şeyden çok yazmakla gelişiyor. Genç yazarlardan ziyade topluma naçizane bir önerim var: Lütfen yazın. Yazar olmak için değil gelecek kuşağa birinci ağızdan miraslar bırakmak için yazın. Böylece torununuzun torunu sizi başkasından dinlemek yerine eksiksiz ve yalansız sizden dinlemiş olur. Bu böyle olursa zaten raflarda çok kaliteli işler göreceğiz. Bu samimiyet ve hassasiyet yakalandığında yazarın genç yaşlı ayrımı kalmayacaktır. . 

Röportaj: Rumeysa Betül Doğan

adminadmin