Samsun Haber
Giriş Tarihi : 09-07-2012 15:42   Güncelleme : 09-07-2012 15:42

Felaketten tam 5 ay önce

Türk Kızılayı Samsun Şubesi Samsun’da yaşanan sel felaketinden tam 5 ay önce Samsun’da depremden önce sel felaketinin öncelikli olduğu uyarısını bir konferans ile yerel yönetimlere bildirmişti

Felaketten tam 5 ay önce
Yerel yönetimlerin ilgi göstermediği konferans Samsun Valiliği ile Türk Kızılayı Samsun Şubesi tarafından Afet Çalıştayı kapsamında düzenlenmişti.


İl Özel İdaresi Konferans Salonu'nda düzenlenen konferansa Samsun Valisi Hüseyin Aksoy, Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç, Samsun Garnizon Komutanı Tuğgeneral Mehmet Göktan, İl Afet ve Acil Durum Müdürü Erkan Koparmal, Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar, Meteoroloji 10. Bölge Müdürü Murat Asar, ilçe kaymakamları, İlçe Milli Eğitim Müdürleri, İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü personelleri katılmıştı.


 Açılış konuşmasını yapan Türk Kızılayı Samsun Şube Başkanı Mustafa Keskin’in yaptığı konferansta Keskin  "Türk Kızılayı Samsun'da yaşayan vatandaşlarımızı depremlere ve diğer afetlere karşı daha bilinçli hale getirmek maksadıyla eğitim faaliyetlerine devam etmektedir. Türk Kızılayı, afet yönetiminde yerel kaynak ve kapasiteleri kullanmaya öncelik verir. Yerel kapasitenin güçlendirilmesi için gayret eder. Bu amaçla bütün unsurlarını destekler" demişti.
Daha sonra söz alan Samsun Valisi Hüseyin Aksoy ise, "Bunu yakın tarihe baktığımızda örneklerini görebiliyoruz. Özellikle deprem konusunda neler yapmamız gerektiği ve deprem sonrasında hangi tür faaliyetler içersinde yer almamız gerektiği gibi konuların öncesinden planlanıp sağlıklı bir şekilde ortaya konması olası zararları en az sonuçla atlatabilmemize fırsat oluşturmuş olacak. Bu bakımdan sadece afet dediğimizde depremler aklımıza gelmemelidir. Yerel yönetimlerimiz özellikle afet ve depremler konusunda duyarlı olması ve bu konuda yürütülecek çalışmalarda öncülük yapması gerekiyor. Van depreminden sonra gündeme daha ağırlıklı olarak aldığımız özellikle depremsellik anlamında sıkıntı oluşturabilecek alanların kentsel dönüşüme konu edilebilmesi ve buralarda yeni yapıların yapılması gibi düşünceler artık hayata geçirilmesi ile ilgili faaliyetlerde başlandı. Bu bakımdan yerel yönetimlerimizin özellikle riskli alanlarda bulunan belediyelerimizin bu kendi ilçe sınırları içersinde yer alan bölümlerinin belirlenmesi ve buralarla ilgili çalışmaların yürütülmesinde mutlaka bir farklı bakış açısı içersinde çalışmalarını yürütmeleri gerekiyor. Yerel yönetimlerimizin bu anlamdaki öncü çalışmaların olası bir afet durumunda almış olacağımız tedbirlerle can ve mal kayıplarını en aza indirmiş olacaktır" diye konuşmuştu.
Ve konfransa konuşmacı olarak katılan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı ve İTÜ Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise şunları söylemişti.  "Yerel Yönetimlerde Afete Hazırlık" konulu konferans verdi. Kadıoğlu, afetlerin yerel imkanlarla baş edilemeyen olaylar olduğunu belirterek, "Türkiye'de bizim en büyük problemimiz nadiren olan afetler için pek hazırlık yapamıyoruz. Afetler yerel imkanlarla baş edilemeyen olaylardır.
Afet yönetiminde yapmamız gereken büyük düşünmektir. Olayı bir bütün ve en kötü tarafıyla ele almaktır. Türkiye'de afet yönetimi deyince akla arama kurtarma akla geliyor. Afet yönetimi bir arama kurtarma problemi değildir. Afet yönetimi bir ekonomik kalkınma problemidir. İstanbul'da büyük bir deprem olduğu zaman gayri milli hasılamızın 3'te 1'inin yok olma ihtimali vardır. Bundan daha büyük bir tehdit mi vardır? Türkiye'de maalesef afet yönetimi kalkınma problemi olarak ele alınmamıştır. Bunu bir kere değiştirmemiz lazım. Türkiye'nin en büyük problemi şimdiye kadar kriz yönetimiydi. Biz hep kriz yönetimleri, kriz masaları, kriz merkezleri, kriz komiteleri ile şimdiye kadar bu işi çözmeye kalktık. Bu doğru bir yöntem değildir. Kriz yöntemlerini kaldırdık ama artık içini doldurmamız gerekiyor. Çünkü krizi beklemek ve kriz mantığı ile hareket etmek bizim için çok büyük bir yıkımdı. Kriz yönetiminde iki tane evre vardı. Birincisi yıkım, diğeri de yara sarmaktı" şeklinde konuştu.


Dünyadaki bütün afet kanunlarının bir çerçeve kanunu olduğunu ifade eden Kadıoğlu, "1950'lerdeki sivil savunma mantığı gelişerek, günümüze afet yönetimi çerçeve kanunlarına gelmiştir. Tek bir afet için kanun çıkarılmaz. Afet yönetimi zarar azaltma ile başlar. Deprem öncesinde 'insanlar nasıl enkaz altında kalmaz' diye çalışmalıyız. Depremden sonra da 'insanları nasıl enkaz altından kurtarmalıyız' diye çalışmalıyız. 'Türkiye'de insanlarımız nasıl enkaz altında kalmaz' diye çalışmamız gerekiyor. Marmara ve Van depremlerinde birçok arama kurtarma gitti ama en fazla 300 kişi enkaz altından çıkarıldı. 300 kişi çıkartacağız diye her şeyimizi oraya harcamak yanlıştır. Müdahale ile afetlerle mücadele edilemez" dedi.
Depremlerde riskin hiçbir zaman sıfırlanamayacağının altını çizen Kadıoğlu, şöyle devam etti:


"Ama riski yönetilebilir seviyeye indirmek zorundayız. Afet yönetiminin kalbi burada yatar. Türkiye risk yönetiminde çok zayıf kaldı. Türkiye'de hiçbir zaman risk masası kurmadık, risk yönetimi oluşturmadı. Türkiye bu şekilde müdahil iyileştirme afetlerle mücadele etti. Risk yönetimi olmadan kriz yönetiminde başarılı olamayız. Afetler ile arama kurtarma ile baş edebilmek için mutlaka riskin yönetilebilir olması gerekir. Bu nedenle öncelikle mevcut riskler belirlenip azaltılma yoluna gidilmelidir.


Afetler kabul edilmez riskler oluşturur. Afet yönetimi, afet ile mücadele edebilmek için kabul edilemez riskleri tolere edilebilir seviyeye indirmektir."
samsunAhaber
 
adminadmin