Genel
Giriş Tarihi : 09-01-2018 08:52   Güncelleme : 09-01-2018 08:52

FETÖ Mücadelesinde Metal Yorgunluğu mu Var!

​Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün savcılarına, Kanaltürk’te 2006 yılında yapmış olduğum bir canlı yayın programı vardı.

FETÖ Mücadelesinde Metal Yorgunluğu mu Var!

FETÖ’nün nedenli korkunç bir örgüt olarak yakın bir gelecekte, Türkiye’nin devlet gemisinin dibini deleceğini ve bu teşkilatın bütün örgüt elemanlarını ve beyin takımını tek tek, isim isim görevleri ile beraber ilgililere tekrar tekrar bildirmiştim ve 2003-2007 yılları arasında da 3 kitap yazmıştım. Hemen hemen bütün dergi ve gazetelerde de röportajlar yapmıştım. 100’e yakın televizyon programında da canlı olarak bütün detayları ile FETÖ’nün stratejilerini anlatmaya çalışmıştım.

2007 yılında Genelkurmay’daki yapmış olduğum 8 saatlik görüntülü ihbarımı ve vermiş olduğum ifade ile bunların derdest edileceğini ve bu örgütün bertaraf edileceğini umuyordum.

Maalesef bu vermiş olduğum isimler ile ilgili herhangi bir soruşturma yapılmadığı gibi, beni de çağırıp bu söylediklerimden dolayı bir daha arayan, soran olmadı. Hatta bu ifadeyi vermek üzere gittiğim zaman, yolda telefonla çok ciddi bir ölüm tehdidi almıştım. Ahmet Taner Kışlalı ve Hablemitoğlu gibi öldürüleceğim açıkça söylenmişti.

Bu olaydan 11 yıl sonra, Genelkurmay emekli başsavcısı bu kasetimin bulunduğunu ve Ankara Adliyesi emanetinde olduğunu söyledi. O tarihte ifademi alan Z. D’nin, ahlaksız bir kaset komplosu ile görevinden ayrılmak zorunda bırakıldığını açıkladı. Açık ve net fotoğraflarıyla beraber Sözcü gazetesi iki gün manşet yaptı ve bu manşete rağmen hâlâ daha bu kasetin içeriği gündeme getirilmedi. Üstü örtülen bu pislik örgüt, 17/25 ve 15 Temmuz hadiseleri ile arka arkaya, Türkiye’yi bir felakete sürüklerken Allah’ın inayeti ile ülkemiz uçurumun kenarından döndü.

FETÖ’nün devletimize ve milletimize unutulmayacak bir travma yaşatmış olmasına rağmen, aradan geçen 2 yıllık süreç içerisinde, FETÖ hızından çok az bir şey kaybetti. FETÖ’nün sadece sakalları tıraş edilmiş gibi oldu. Örgüt bütün gücüyle hâlâ daha yarım bıraktığı işi tamamlama niyetinde olduğu bir zamanda, mücadele hususunda devlet kurumlarının halkımızın mücadele için gittiği yerlerde kapıların birer birer yüzüne kapanmasından dolayı, hız kaybeden ve mücadele yorgunluğuna giren milletimiz ve bürokrasinin ağır ve hantal çalışması, FETÖ’yü tekrar cesaretlendirdi.

Devletimizin çok ciddi karineler ile üzerlerine gidip FETÖ’nün kökü kazınmadığı için, Bylock sulandırıldı. 11.480 kişinin pardon denecek ve küçük bir yanlışlıkla yapıldığı izah edilecek bir durum değildir. Devletin ve yargının, bu hususta FETÖ’nün bu SİBER stratejisi ve saptırması ile yaptırdığı bu uygulama taktiği devletin ve yargının güvenilirliğini sarsmak için yaptığı bir manevra olduğu çok açıktır. Şimdi diğer karinelerin sulandırılması için, itirafçılık yolu kullanılıyor. İtirafçılar bir şekilde bu yolla kurtulmayı ve sağlık nedenlerini bahane ederek, kendi aralarında yeni planlar yapıyorlar.

Belki yakın bir gelecekte, Bank Asya, FETO okulları, Zaman gazetesi, Sızıntı dergisi aboneliği ve diğer karinelerde de böyle bir gevşeme ve bir esneme olacak. Halbuki esas mesele pasaportlar ve HTS kayıtlarının incelenmesine bakarak, TUSKON, BANK ASYA KURUCULUĞU, SAMANYOLU TELEVİZYON KURUCU ORTAKLIĞI, 17 FETÖ ÜNİVERSİTESİNİN MÜTEVELLİ HEYETLERİ, YURTDIŞI ÜNİVERSİTELER İLE İRTİBAT VE İLTİSAKLARI, en önemli takibe alınması gereken hususlardır.

Bu örgüt elemanlarının yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri, konferansları, dinleme kayıtları ve pasaportları incelense idi, daha sağlam deliller bulunabilirdi. 2003-2006 ve 2014 yıllarında bütün kurumlardaki örgüt elemanları defalarca birbirleri ile görüşmüş, MİT’le irtibata geçmiş, askeriyenin içindeki FETÖ organizasyonunda bulunanlar birbirleriyle toplantılar yapmış ve hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadan, hatta 2016’ya kadar işlerine devam etmişlerdir. Şu anda da bunlar çok ciddi bir takip altına alınsa, başka delillere hiç gerek kalmayacak kadar, açık ve net bir örgüt yapılanması ve şeması ortaya çıkacaktır.

Ali Ünal, Alaaddin Kaya, İbrahim Erkul, Davut Aydüz gibi 200’e yakın vermiş olduğum çok önemli isimlerden hâlâ daha hiçbir şekilde yararlanılıp ifade alınamamış ve sadece hileli bir şekliyle itirafçılıktan yararlanmak istediklerini söyleyerek, takıyyelerine aynen devam etmekte ve yargıyı oyalamaktadırlar.

Devletimiz eğer özel bir birim kurarak, FETÖ’nün yapmış olduğu yayınlardaki meczup ütopyalarını incelese, kesinlikle bunların dünya için bir felaket olduğunu göreceklerdir. Fakat tam tersine kendilerini dünyanın kurtarıcısı, 3. Dünya Savaşı’nın çıkmasını önleyen Kainat imamının kahraman erleri olduğunun iddiasındadırlar. Ellerine geçen ilk fırsatta da, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yerle bir edeceklerini açıkça söylemektedirler. Bunlarla işbirliği yapanlara, ellerini vicdanlarına koymaları gerektiğini buradan söylüyorum.

FETO’nun Medya üzerinden yapmış olduğu yayınlarla, hâlâ daha çılgın zombileri ile beraber, dünyanın gerçek sahipleri ve kurtarıcıları oldukları iddiasını, 7/24 MC televizyonunda ve Herkul Nağme’de yayınlıyorlar. Hızı kesilen ve bu örgütle mücadeleden vazgeçen, hayatını normal yaşamaya çalışanlara buradan uyarıda bulunuyorum.

Selçuk Üniversitesi profesörlerinden İ.E’nun bir yolunu bulup dışarıya çıkmış olmasını hayret ve dehşetle öğrenmiş bulunuyorum. Ali Ünal’ın itirafçılıktan yararlanmak için İzmir Cumhuriyet savcılığına müracaat etmesi ve takıyye yaparak hiçbir şey anlatmadan itirafçılık adı altında paçayı kurtarmaya çalışması ilginçtir.

Nasıl bir örgütle karşı karşıya olduğumuzu iyice değerlendirip, hiçbir boşluk bırakmadan, her an bir darbe olacakmış gibi mücadele elemanlarımızı hazırlamalıyız.

Unutmayalım ki su uyur, düşman uyumaz.

Nurettin VEREN – Yeni Akit

adminadmin