Fikir
Giriş Tarihi : 20-01-2012 11:25   Güncelleme : 20-01-2012 11:25

FINDIK–SEN’den acı fındık raporu

Fındık Üreticileri Sendikası Genel Başkanı Kutsi Yaşar, "2011 Fındığı" başlığıyla hazırladıkları raporu başta hükümet olmak üzere tüm partiler, fındıkla ilgili kurum ve kuruluşlara göndereceklerini söyledi.

FINDIK–SEN’den acı fındık raporu
Yaşar, yaptığı açıklamada, 2011 ürünü fındık, fındık piyasası, üreticilerin yaşadıkları sorunları içeren bir rapor hazırlandıklarını belirtti. Küresel iklim değişikliklerinden kaynaklı özellikle 2010 yılının Kasım-Mayıs ayları arasında son 100 yılın en yüksek ortalama sıcaklıklarının yaşandığını hatırlatan Yaşar, bu durum fındık üzerinde olumsuz etkiler yaptığını ve 2011 yılı rekoltesinin oldukça düşük miktarlarda oluşmasını sağladığına dikkat çekti.

LİSANSLI DEPOCULUK
Rekolte düşüklüğüne bağlı olarak fındık fiyatlarının 1 Ağustos-30 Aralık 2011 döneminde 6 lira-7,65 lira arasında gerçekleştiğini vurgulayan Yaşar,"Ağustos ortasında TMO tarafından yapılan 70 bin ton fındık satılmış fındık fiyatları birkaç ay 6,50-6,80 lira bandında tutmuştur. Ardından fiyatlar 7,65 liraya kadar çıkmıştır. TMO'nun 16 Ocak'ta 2008 yılı fındığını satacağını açıklamasıyla fiyatlar 7 lira bandına gerilemiştir. Şuan 2011 yılı fındığından tüccar ve üreticinin elinde 100 bin ton olduğu tahmin edilmekle beraber bu fındığın büyük bir kısmı tüccarların elindedir. Üretici elinde kayda değer fındık kalmamıştır. Dolayısıyla kısa bir süre sonra fındık fiyatları bir miktar daha artabilir. Ancak burada önemli olan üreticinin elinde kalmayan fındık fiyatlarının artışından öte gelecek yıllara ilişkin üretici lehine fiyat istikrarının oluşturulmasıdır. Bunu da sağlayacak en önemli mekanizma arz fazlası olacak fındıkların üretici lehine lisanslı depoculukla stoklanmasıdır. Lisanslı depoculuk yaşama geçmediği sürece hem ülke ekonomisi hem de üretici kaybetmeye devam edecektir" dedi.

Yaşar, artan fındık fiyatlarının fındık üreticisinin gelir olarak hanesine yansımadığını savundu. Kutsi Yaşar,"Fındık üreticisi yıllardır ciddi gelir kayıplarına uğramakta ve daha da yoksullaşmaktadır. Ürünün bol olduğu yıllarda fındık para etmemekte yok yıllarında da artan fiyatlar üreticinin cebine girmemektedir. Ancak her türlü girdi fiyatları sürekli artmaktadır" dedi.

"İhracatçılar ve Fındık Tanıtım Grubu (FTG) 2010 -2011 dönemlerinde fındığın diğer ülkelerdeki durumuna ilişkin spekülatif bazı haberler yapmışlardır" diyen Yaşar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gürcistan, Azerbaycan ve Şili gibi ülkelerde fındık üretiminin çok fazla artığını bunda da fındık fiyatlarının yüksek olmasının etkili olduğunu ifade etmişlerdir. Oysa ki FAO kaynaklarından alınan istatistikler incelendiğinde; 2000-2009 yıllarında Azerbaycan'da 16 bin 270 hektar alandan yüzde 6 artarak 17 bin 379 hektar, Gürcistan'da 8000 hektar alandan yüzde 12 artarak 9000 hektar alana artış gözlemlenmiştir. Her iki ülkedeki toplam alan artışları ile 26 bin 379 hektar alan olup, Türkiye'nin toplam fındık alanının yüzde 4'üne karşılık gelmektedir. Oysa 2000-2009 sürecinde dünyadaki fındık dikim alanlarında başta İspanya olmak üzere İtalya 'da da 4 bin 385 hektar alan azalış göstermiştir. Fındık da önemli olan bu iki Avrupa ülkesindeki azalış Azerbaycan ve Gürcistan'daki 2 bin 109 hektar artıştan 2 bin 276 hektar daha fazladır. Türkiye'de 2000-2009 sürecinde resmi kayıtlara göre 100 bin hektar alan artışı olduğu ve resmi olmayan kayıtlara göre bu rakamın daha da fazla olduğu dikkate alınırsa dünyanın farklı bölgelerindeki artışların kayda değer olmadığı çok iyi görünecektir. Başka bir spekülatif haberde Gürcistan, Şili gibi ülkelerde fındık maliyetinin 50-60 cent olduğu, İtalya da ise 1 Euro olduğu iddiasıdır. Ama aynı Kaynaklar o dönemde İtalya da fındığın 8 Euro'dan satıldığından hiç bahsetmemişlerdir. Son olarak da Eylül-Ekim aylarında fındık fiyatlarının yüksek olmasından dolayı ihracatta gerileme olduğunu fiyatlar böyle giderse ihracattın artmayacağını ve ülkenin döviz kaybı yaşayacağını ve Şili gibi ülkelere yönelme olacağını haberini dile getirmişlerdir. Oysa daha birkaç gün önce de fındık ihracatta altın yılını yaşıyor haberini de yaparak kendi kendilerini yalanlamışlardır"

Fındık Sen Genel Başkanı Yaşar, Alan Bazlı Gelir Desteği ödemelerinde sorunların halen sürdüğünü kaydetti.

Yaşar,"2009 yılında doğrudan gelir desteğinin yanında fındık da yeni dönem konsepti çerçevesinde Samsun Terme ilçesinin doğusundan başlayan Ordu-Giresun ve Trabzon illerini kapsayan 1.standart bölgeye 3 yıllığına alan bazlı ödemelere başlanmıştır. Önce Fiskobirlik'in ardından da Toprak Mahsulleri Ofisi'nin fındık piyasasından çekilmesi ile alan bazlı ödemeler bu bölgede bir denge unsuru oluşturmuştur. Ödemelerin 2012 yılında bitecek olması üreticiler tarafından kaygıyla beklenmektedir. AK Parti Hükümeti'nden bu konuda geleceğe yönelik bir açıklama yapılmamıştır. Ayrıca yeni dönemle beraber fındıkta birçok soruna çözüm beklenirken sorunlar daha da katmerleşmiştir" dedi.

Hazırladıkları raporda üretime ilişkin yaşanan sorunlara da dikkat çektiklerini ifade eden Yaşar, şunları belirtti:

"Fındık bahçelerinin 60-80 yıllık ekonomik ömrünü tamamlamış bahçeler olması. Bölgede fındık üretimlerinin verim bakımından düşük olmasından dolayı fındık bahçelerinin yeniden tesis edilmesi oldukça önemlidir. Üretimden çok birim alana verilen doğrudan gelir desteği uygulamalarına 2010 yılında başlayıp 2012 de son kez verilecek olan alan bazlı ödemelerde eklenmiştir. Ancak alan bazlı ödemeler ile beklenen taban arazilerdeki sökümler geçekleşmemiştir. Ayrıca 2011 yılında yaşanan üretim azlığı da fındık da üretim planlamasının yapılma zorunluluğunu ortaya koymuştur. Fındık üreticilerinin mesleki örgütü olan ziraat odaları doğrudan gelir desteği aracılığıyla zoraki aidat toplamaktadır. Bu uygulamadan vazgeçilmelidir. Bölge de son yıllarda Orman İşletme Müdürlüklerinin Kadastro mahkemelerine açmış olduğu davalarda 50-80 yıllık fındık bahçelerinin mülkiyet ve kullanımı sorun yaratmaya başlamıştır. Yeniden orman açmalarına izin vermeyen ancak fındık üreticilerini de mağdur etmeyen bir üçüncü yol mutlaka bulunmalıdır"

"Fındık ve fındıkçının kıymetini anlamak için satılan fındığın, üreticinin gelirinin büyük bir kısmını oluşturması ile mümkün olacaktır. Bunun için aracıları ortadan kaldıracak, üretici-tüketici zincirini doğrudan oluşturacak yapılara ihtiyaç vardır" diyen Yaşar, şunları ifade etti:

"Bilindiği gibi fındık destekleme kapsamından çıkarılmıştır. Son yıllarda olumsuz iklim koşullarından dolayı fındık fiyatları maliyetin üzerinde oluşmaktadır. Ancak bu fiyatlar üreticinin cebine yansımamaktadır. Fındık üreticisi lehine Lisanslı Depoculuk uygulamasına bir türlü geçilmemiştir. Gelecek yıllarda fındığın bol olması durumunda fiyatlarda düşmelerde kaçınılmaz olacak, alivreciler istedikleri gibi ön satışlar yapabileceklerdir. Üreticileri korumak ve kollamak amacıyla kurulan Tarım Satış Kooperatifleri tasfiye edilmiş, Fiskobirlik işlevsizleştirilerek tabela örgütüne dönüştürülmüştür. Dünya fındık üretiminin yüzde 73'nü karşılayan fındıkta dış satım sorunu fazla üretimden değil artan üretime paralel olarak dış satımın ve iç tüketimin artırılamamasından kaynaklanmaktadır. İç tüketimde toplam üretimin 'unu geçmemektedir. Dış satımda Milyarlarca nüfusun barındığı Çin, Hindistan ve Japonya pazarı daha yeni keşfedilmiştir. Dünyada hiç fındık tüketmeyen bakir bölgeler vardır. Türkiye fındık dış satımını işlemeden yapmaktadır. Fındık üretmeyen Almanya'nın fındığı işleyerek mamul halde satarak dünya pazarında üçüncü olması hayli ilginçtir. Fındık üreticisinin pazarlama gücünü artıracak olan ekonomik örgütleri olan kooperatiflerdir. Kooperatiflerin üreticilerin söz sahibi olacağı demokratik yapılanmalara ihtiyacı vardır"

Yaşar, Fındık Sen olarak geçmiş dönemlerde gündeme getirdikleri taleplerin halen yerine getirilmediğine işaret ederek,"Seçimlerini yapan Fiskobirlik'te aynı yönetim iyi tüccar olacağız nakaratları ile tekrar iş başına gelmiştir. Oysa bizler Fiskobirlik'in üretimden pazarlamaya kadar zincirin her halkasına sahip olacak şekilde ve fındık üreticilerinin yönetimlerini demokratik olarak belirleyecekleri bir yapıya kavuşturulmasını talep ediyoruz. ANAP-DSP-MHP koalisyonu döneminde sözde özgürleştirme yasası olarak çıkarılan 4572 sayılı kooperatif yasasının şirketler lehine olan hükümleri kaldırılsın diyoruz. Gerek uluslararası sözleşmelerden gerekse de Anayasa'dan gücünü alan fındık üreticilerinin, bağımsız olarak sendikal örgütlenmesini sağlayacak iç hukuk düzenlemeleri yapılsın. Var olan ziraat odaları, birlikler gibi çiftçi örgütleri de demokratik yapılara kavuşturulmasını talep ediyoruz. Lisansı depoculuk şirketlere kazandırmaya yönelik değil, fındık üreticilerinin yararına olacak şekilde kurgulanmasını talep ediyoruz. Tarım Sigortaları Yasası şirketlerin kazancını artırmak için değil, fındık üreticilerinin zor günlerinde yardımcı olmak amacıyla yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz. Fındık üreticileri eksiksiz sosyal güvenceye kavuşturulmasını talep ediyoruz. TMO'nun hala hazırda depolarında bulundurduğu 2008 yılına ait yağlığa ayrılması gereken fındıklar ihracatçının menfaatleri gözetilecek şekilde piyasaya sürülmemesini talep ediyoruz. Mevsimlik işçiler için 2009 yılında hazırladığımız rapordan sonra ulaşım, barınma ve çocuk emeğinin kullanılmasında birtakım olumlu gelişmeler olsa da yeterli değildir. Hala hazırda mevsimlik tarım işçileri düşük ücretli ve sosyal güvencesiz çalışmaya devam etmektedirler. Mevsimlik işçilerin koşullarının iyileştirmesinin garantiye alınmasını, çocuk emeğinin kullanılmamasını talep ediyoruz" dedi.
adminadmin