Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 24-12-2011 13:04   Güncelleme : 24-12-2011 13:04

Fransa Düşman

Ağzında salyangoz balgamı köpüren ve kurbağa kokusu gelen bir halk… Tarih boyunca halkını sınıf ve servete göre farklı dünyalarda yaşatan ve sonunda buna tepki olsun diye insanın ruhunu inkâr edip, din, ahlak, maneviyat, namus ve haysiyet gibi her türlü manevi değeri pozitivizm sapıklığı altında yok eden bir kültür

Fransa Düşman
Ağzında salyangoz balgamı köpüren ve kurbağa kokusu gelen bir halk…

Tarih boyunca halkını sınıf ve servete göre farklı dünyalarda yaşatan ve sonunda buna tepki olsun diye insanın ruhunu inkâr edip, din, ahlak, maneviyat, namus ve haysiyet gibi her türlü manevi değeri pozitivizm sapıklığı altında yok eden bir kültür. Dünyanın birçok yerini sömüren ve halkları birbirine kırdıran bir devlet… Yazdıkları yazılarda “Halife Vathek şeytanla seks yapıyordu” diyecek kadar namuslu bir aydınlar topluluğu… Sonra insanlığın bu menfur toplumuna hayran bir dünya intelijansyası, nihayet onlara tapan bizim batıcı, İttihatçı kafa…

Biz, her gün bize kin ve düşmanlık kustukları halde, 200 yıldır bu seviyesiz, bu cani, bu sömürgeci ülke ve kültüre tapıyoruz. Hümanizm, dostluk, çağdaşlık vs. sloganlarla itiraz sesleri duyuyor gibi oluyorum. Hiç oralı değilim, cevap vermek dahi züldür.

Osmanlı Bankası’na bomba atan teröristi İstanbul’dan özel yatıyla kaçıran Fransız sefirinin yaptığı düşmanlık değil miydi? Bugün mürt olan Madamlarının vaktiyle Güneydoğu’da yaptıkları düşmanlık değil miydi? Orly’de ve diğer saldırılarda diplomatlarımıza saldıran katilleri korumak düşmanlık değil miydi? Cezayir’deki kardeşlerimizi toplu mezarlara gömen katil Fransa değil miydi?

Birinci Dünya Harbi’nde düşmandık, karşı saflarda savaşıyorduk. Harpte savaştığınız düşmanın aleyhinde her şeyi söylersiniz. O da harbin propaganda faslıdır. 1915’teki bizim Fransızların (İttihatçıların) 1789daki ihtilal adlı sapıklığa duydukları hayranlıkla işledikleri jakoben hatalarından o zamanki Fransızların yararlanmalarını anlarım. Ama ya şimdi?
Şimdi güya müttefikiz. Her türlü düşmanlığı yaparlar, tarihimize iftira ederler, ekonomimize engel olurlar, AB de önümüze engel koyarlar… Bizim monşerler ise devlet parasıyla sık sık Paris’e gidemeyecekleri korkusuyla “Fransa’ya ekonomik yaptırım akılcı değil” derler. Be adamlar Fransa’da oy için Ermenilere bu yalakalık yapılıyorsa, oradaki Türkler, Cezayirliler, Fas, Tunus, Afganlı, Pakistanlı, Azeri, Türkmen vs. kardeşlerimizi siz TC olarak organize etmeye çalıştınız mı? Oy hesabına göre sayıları Ermenilere kaç basar bilmiyor musunuz? Onları aydınlattınız mı? Düşmanımızın ortak olduğunu anlattınız mı? Bu doğrultuda bir şeyler yapsanız ne kadar etkili olabilir? Bu ne kadar yapılabilir, uygulanabilir bir fikirdir. Düşündünüz mü?

Ben aslında şu anda zevkten dört köşeyim. 1789’dan beri gelen ve Türk siyasi - kültürel hayatını esir alan elitist, militarist, halka yabancı ve düşman bir fikriyatın ülkesinin hakkımızdaki gerçek fikri açığa çıktığı için belki uyanırız diye sevinçliyim.
Bundan sonra bakın neler olacak? En azından benim açımdan,
Güle güle gaz tenekesi gibi Fransız otomobilleri…
Güle güle burada darbecileri destekleyen Fransız oto markası…
Güle güle sigorta şirketleri. Ama dikkatli olun, Fransız şirketleri artık Türkiye’de yüksek saldırı riski taşıyorlar. Primler ve sigorta maliyetleri artabilir. Kimseyi teröre teşvik etmiyoruz, ama böyle aptal politikalar sokağı harekete geçiriyor, bilirler bunları Fransızlar.

Güle güle giyimden kozmetiğe, gıdadan süpermarket zincirine Fransız döküntüleri…
Güle güle tatil köyleri… Ülkeye turist gelmeyecekmiş, iyi ya aids bulaşmaz bize. Hem çok yakın zamanda Fransızların turistik geziye çıkacak parası olmayacak ki. Zaten isteseler de, tatil köyleri kapanmasa da gelemeyecekler.  

Güle güle Fransızca tedrisat… Galatasaray Lisesi ve üniversitesi vazgeçmez biliyorum. Onlar tercümanlık yapacak kadar adam yetiştirirler. Bu yeter. Diğer okullar Çince, Japonca ve Rusça gibi dillerde eğitime geçmeli. Böylesi daha hayırlı olacaktır.

Ayrıca Fransa’daki Türkler birikimlerini derhal oradaki bankalardan çekmelidir. Bizim devlet derhal oradan mevduatın Türkiye’ye akmasını sağlayacak bir faiz politikasını uygulamaya geçirmelidir.

Nato’da ve diğer çokuluslu kurumlarda Fransa’yı yok mesabesinde saymalıyız, bunun mümkün olmadığı durumlarda veto yetkimiz olan yerde veto etmeli bu mümkün değilse katılmamalıyız.

Bilim, kültür ve sanat hareketleri, üniversite ilişkileri Fransa ile durdurulmalıdır.

Bunları yazmayı düşünmüştüm. Yazdım da. Ancak Fransız halkının kültürünü, medeniliğini, fikir özgürlüğüne ve demokrasiye bağlılığını bildiğim için acaba yazmasam mı diye düşünürken gazetelerde parlamentonun onda birden daha az kısmının katıldığı bir oturumda alınan bu karar üzerine Fransız halkına hakarete varan bu sözlerimi geri almam gerektiğini anladım. Ancak bize savaş ilanı anlamına gelen o karar orada durdukça, parlamentoda o adamlar bulundukça ve yeniden seçildikleri müddetçe halkı değil ama bu türlü aptallıkları ve Türkiye düşmanlıklarını sergileyenleri düşman ilan etmek ve onlara her türlü ekonomik yaptırım uygulamak gerektir diye düşündüm. Eh bana harp ilan eden düşmana hakaret hakkım da vardır. O zaman canları cehenneme! Halk da onlara hala destek veriyorsa kusura bakmasın artık.

Gelelim Ermenilere. Yanlış yaptılar, hala da yapıyorlar. Ben bizde birileri gibi 1915 te sütten çıkmış ak kaşık olduğumuz fikrinde değilim. Bizim jakoben Fransız anlayışına meftun İttihatçılar 1915 de yanlışlar yaptı. Ama aynı hatayı Hınçak ve Taşnaklar daha önce başlatmamış mıydı? Ermeniler makul taleplerle meseleyi dünya tarihçilerinin araştırması fikri yerine bu tür oyunlara girdiğine göre, ben şimdi mecburen devletimden yana olacağım. Şimdiye kadar bilimden, gerçeklerden ve insanlıktan yanaydım. Bizim devlet 1915 Ermeni Tehcirinde, İstiklal mahkemelerinde, Dersimde, Tek Parti Faşizmi döneminin Umumi Müfettişlikler politikasında, Trakya Olaylarında, 6-7 Eylül’de, Varlık Vergisinde, Darbelerde utanılacak ve özür dilenecek işlere imza attı. Bazı aydın ve politikacıların susturularak şeriat geliyor diyebilmek ve 28 Şubata ve şimdiki Ergenekon darbesine zemin hazırlamak için (Muhsin Yazıcıoğlu, Adnan Kahveci, Özal suikastları, Eşref Bitlis, Uğur Mumcu gibi aydınlar vs.), bazı operasyonlarda doluca hatalar yaptı. Elbet bunlarla yüzleşmek ve bu çirkinlikleri faşizan devlet geleneğimizden çıkarmak bizim için gereklilikten de öte, aciliyet taşımaktadır. Ama bu Fransız parlamentosunun ve diaspora katillerinin işi değildir. Demek ki ben bir tarihçi olarak en güvenilir belgeleri bulsam ve rakamlarla oynandığını, o zamanki insanların kitlesel ölçekte ölmediğini, bugünkü diaspora halkının onların torunları olduğunu ispat etsem, yine de bunu Fransa’da savunamayacağım. O halde yazıyı uzatmayalım: 1915 şartlarında savaştıkları Türkiye aleyhinde geliştirdikleri tezleri bu gün Fransızlar hala söylüyorlarsa bu düşmanlık ilanıdır. Hem Fransızlar, hem de Ermeniler buna göre karşılığını bulmalılar. Fransızlar için yukarıda yazılan teklifleri aydınlarımız düşünsünler ve daha da geliştirsinler. Ben vatandaş olarak uygulayacağım. Ermenilere gelince,
-Türkiye Ermenistan’ı tanımaktan vazgeçmeli. Gereken siyasi, askeri, ekonomik ve sair tedbirleri almalı.
-Kara, hava ve denizyolları Ermenistan’a ve Ermenilere kapatılmalı.
-Türkiye’deki Ermeniler sınır dışı edilmeli. Türkiye’de çalışmaları yasaklanmalı.
-Diasporaya karşı -bulundukları ülkelerdeki soydaş ve dindaşlarımızı da harekete geçirerek- anlayacakları dilden mücadele başlatılmalı. Ermenilerin oy potansiyeli üzerinde oy oranını yakalamak için gerekenler yapılmalı.
Dost ve kardeş ülkeleri gerek ikna ederek gerekse “ya biz ya Ermenistan” diyerek seçme yapmaya ve Ermenistan ile ilişkileri kesmeye zorlamalıyız. Buna Azeriler de katılacaklardır. Başka kardeş ülkeleri iki ülke safına çekmek zor olmasa gerek. Bu oluşum Fransa’ya karşı da düşük yoğunluklu bir politik ve ekonomik tavır alabilir.
-Batı âlemi ve özellikle Avrupa’nın ekonomik erimesi bugün Çin ve diğer Uzakdoğu kaplanları ve Hindistan kaynaklıdır. Türkiye de üretim maliyetlerini düşürerek bu kervana katılmalı. Bunun için fikirlerimi kamuoyuna açıklamıyorum. Mantıklı, gerçekçi ve uygulanabilir imkânlarımız vardır. Böylece Haçlıları biraz daha geriletebiliriz. Çünkü Ermeni Meselesini böyle canlı tutma isteği bir haçlı operasyonudur ki, böyle olduğu zamanla anlaşılacaktır. “Laik Fransa” bile vaktiyle Çağlayangil’e Ermeni muhibbi olmalarının sebebini Hıristiyan oluşlarına bağlamıştır.

Bu küçük hesaplar uyuyan devi uyandırsın ve artık olmamız gereken yere gelelim. Kimse ekonomiden, siyasi gerçeklerden, dünyadan ve konjonktürel durumdan habersiz olduğumu düşünmesin. Bu tersleşmeden Fransa ve Ermeniler zararlı çıkacak, biz karlı çıkacağız. Bu mümkündür, yeter ki doğru zamanda doğru adımı atalım ve hissi değil akılcı davranalım. Bazı ekonomik faturaları ödememiz gerekeceğini biliyorum.  Aksi halde daha büyük faturaları ödetmek istiyorlar. Ancak bugün bu adımları atarsak biz Fransa cephesinden gerçekleşecek kayıpları başka cihetlerden telafi edebiliriz, ama Fransa için durum farklı olacaktır. Ermenistan ise büsbütün Kafkaslara sıkışacak ve dünya ile irtibatı zorlaşacaktır. Türkiye’nin tanımadığı bir komşunun halini tahayyül dahi edemiyorum.

adminadmin