Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 29-12-2012 13:12   Güncelleme : 29-12-2012 13:12

Franz Kafka nın Vasiyeti

Dün gece internette gezinirken “Kentler ve Gölgeler” adında bir programa rastladım

Franz Kafka nın Vasiyeti
Dün gece internette gezinirken “Kentler ve Gölgeler” adında bir programa rastladım. Franz Kafka yı ve onunla bütünleşen Prag Şehrini anlatıyordu. Hep ilgimi çekmiştir bu yazar. Yazdığı tüm eserlerini ölürken arkadaşı Max Brodd a bırakmış, vasiyeti olarak da bunların hiçbirini yayınlamamasını ve yakmasını istemiştir. Sebebiyse yazdıklarının fazla kişisel olduğunu düşünmesiymiş.
 
Programda Kafka nın yaşamış olduğu 20. yüzyılı en iyi anlatan yazarlardan biri olduğuna değiniliyor. Bulunduğu dönemi Korku Çağı olarak tanımlayan Kafka, eserlerinde de çokça korkularından ve ruhsal bunalımlarından bahsediyor.
 
Program ilerlerken konu hayatını etkileyen en önemli kişiye geliyor, babasına. Kafka’ nın babası; otoriter, fiziksel olarak iri yapılı, uzun boylu ve oldukça da güçlüdür. Kafka ise ufak bedeninden dolayı onun yanında yürürken dahi kendini zayıf ve güçsüz hisseder.
 
Hep kaçmak istemiş Kafka yaşadığı şehir Prag dan, ne kaçabilmiş ne de ruhu bu şehre sığmış. Neredeyse 41 yıllık yaşamının tamamını aynı caddelerde ve meydanlarda gezinerek geçirmiş. Şimdiyse Prag daki her adım Kafka nın yaşadığı evlere, çalıştığı ofise, arkadaşlarıyla Edebiyat sohbetleri yaptığı mekanlara ve onun için açılan müzelere rastlayarak geçiyor.
 
Kadınlarla olan ilişkileri de oldukça sıkıntılı Kafka'nın. Üç kadın oldukça önemli hayatında, üç aşkı. Ne tam yaklaşabilmiş onlara ne de vazgeçebilmiş kolayca. Bir yandan kadınlardan bahsedilirken sıra annesine geliyor, hayatındaki en önemli kadına. Baba otoritesinin karşısında büyük bir anne şefkati görür Kafka. Bu şehirden çıkıp gidememesinin sebebi olarak da onun şefkatini gösterir.
 
Kafka'nın Edebiyat dünyasındaki en önemli kararıysa, arkadaşına verdiği vasiyeti. Dünya Edebiyatında bu denli önemli olan yazar, hiçbir eserinin yayınlanmasını istemiyor. Max Brodd ise ardaşının vasiyetine rağmen onun eserlerini yayınlatıyor. Dostunun bu kararı karşısında kimileri vasiyetini gerçekleştirmediğinden dolayı onu suçlasa da kimileriyse verdiği kararı doğru buluyor. Onun vermiş olduğu bu kararı uygulamayı neden arkadaşına bıraktığıysa bizleri düşündürüyor.
 
Kafka’nın eserlerini fazla kişisel bulduğunu düşünmesi ise oldukça ilgimi çekiyor. Benim de kalemimi elime her aldığımda yaşadığım korku gibi. Yazdıklarımın fazla kişisel olmasından ve okuyanların kendinden bir şeyler bulamamasından korkarım. Bu korku içime her düştüğünde kulağıma dayımın sesi fısıldar. “En iyi yazar kendi yarasını en iyi gösteren yazardır.” Bu sözün cesaretiyle daha bir sıkı sarılırım kalemime. Belki de Kafka nın da kulağına fısıldayan böyle bir ses olsaydı, o vasiyeti arkadaşına hiç bırakmayacaktı.
 
Dayıma kilometrelerce uzaktan selam yollarken Kafka da 20 yy dan kendi selamını ekliyor yanına. Sana zamanın ve mekanın ötesinde selamlar gönderiyoruz.
 
adminadmin