Siyaset
Giriş Tarihi : 05-01-2020 13:30   Güncelleme : 05-01-2020 16:49

Gelecek Partisi

Mustafa Kamal’ı dillerinden düşürmüyorlar. Sanki onlar da, “O olmasaydı olmazdık!” mızıkasını çalmaya geliyorlar gibi! Kimlerden bahsediyoruz? Tabiî ki kurulan yeni partiden.

Gelecek Partisi

Gelecek Partisi, “Biz farklı olmaya değil Atatürk’ün öncülüğündeki demokrasimizin birikimini korumaya geliyoruz.” diyor.

 

Parti kurucuları seçimini yapmış ve hangi rotada ilerleyeceğini ortaya koymuş. Buna elbette kimsenin bir diyeceği olamaz; ama Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun partisi, daha başlamadan sığ sularda yol almaya başladı. Gemisi bu suda yürümez. Karaya oturur. Bir müddet sonra da terkedilmiş hurda yığınına döner!

 

Niçin böyle söylüyoruz?

Bir kere, Ahmet Davutoğlu üniversitede hocalık yaparken Dışişleri Bakanlığı’na getirildi. İlk seçimlerde vekil yapıldı ve Başbakan koltuğuna oturtuldu. Sonra olanlar oldu. Koltuğunu bir şekilde kaybetti.

Davutoğlu işte tam bu hengâmede, “Umudunu AK Parti’ye bağlayan milyonlar merak etmesin. Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim; ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam.” dedi mi? Dedi.

 

Şimdi AK Parti’ye gönül vermiş milyonların kalbini kırdı mı? Kırdı.

Bu noktada adama “Ne iş?” diye sormazlar mı?

 

Sorarlar!

Tabiî bu soruya da verecek bir cevapları vardır.

 

Neyse, parti bütün Türkiye’de teşkilatlanır. Az veya çok gereken ilgiyi de görür. Falan ilde, filan ilçede kurulmuş teşkilat, seçilmiş bireylerin “Sizi biz kurtaracağız!” nutuklarıyla iş görmeye başlar. Parti giderleri parası bol güdücülerin kasasından çıkar. Seçim zamanı gelmiştir. Adaylar sahaya çıkar. Kimisi milletvekili olacaktır, kimisi belediye başkanı, meclis üyesi cart curt… İstediği adaylık kontenjanında yer bulamayan küskünler güruhundan bir kısmı, her partide olduğu gibi hışımla Gelecek Partisi’nin kapısını çalar. Onlar yeni üyelerini memnuniyetle bağırlarına basmaya çoktan hazırdırlar. Aday olamadılar ya, eski partileri çok kötüdür artık. Ne varsa yeni partide vardır. Yeni parti “İYİ” partidir.

Gelenler, yeni yuvasını bulmuştur artık. “Biz dememiş miydik?” havasında birlikte halaylar çekilerek kollar sıvanır. Tabiî adaylık yarışında ilk hak, partiyi kuran kodamanlarındır. Onlar ne derse o olur. “Ben adayım arkadaş!” diyen kurucunun gönlü hep hoş tutulur. Aday değilseler bile, yeni aday olacak onların bir kısım istekleri yeni adaylar tarafından karşılanır. Devran böylece sürer gider.

 

Seçimden seçime birkaç saniyelik oy verme seansından başka bir hükmü olmayan seçmenler bu arada kendilerini yönetecek partinin eşiğini aşındırmaya başlar. Bunlar bir şekilde bel bağladıkları diğer partiye kızgındırlar ve onun için buradadırlar. Kimisi hemşeri ayaklarına yatar. Kimisinin oğlu kızı istediği yere yerleştirilmemiştir. Hastanede, postanede devlet çarkının döndüğü her yerde kafasını bozacak bir şey yaşamıştır. Öbür partiden seçtikleri başkan umdukları gibi çıkmamıştır. Ürünü para etmemiştir, zamlar belini bükmüştür… Falan filan işte… Muhalefet için -haklı/haksız fark etmez- mutlaka bir bahanesi vardır. Onun için tek umut yeni partidir.

 

Yeni partiler kendilerine destek verecek kitleyi bir şekilde bulurlar. Onlar, o parti olmaz ise öbür partinin vazgeçilmezleri olarak iki arada bir derede yaşamaya devam ederler…

 

Burada kazanan kim?

Tabiî ki yönetime talip olan parti yöneticileri.

Ne kazanıyorlar?

 

Talep ettikleri şeyi kazanıyorlar. Şan, şöhret, itibar, para/pul, makam/mevki… Belli bir dünya görüşleri yoktur. Kamal’ı kılavuz seçen adamların ikbâli ne olabilir ki?

 

Kaybeden?

Seçmen?

Niçin?

Çark böyle döndüğü için.

Bu çarktan kurtulmak ancak Mutlak Fikrin iktidarı ile mümkün.

 

Bunun için genelde dünya, özelde Türkiye İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ’ne muhtaç… İdeolocya Örgüsü’nü, Başyücelik Devleti temsil eder. O temsil makamı da İBDA’dan başkası değildir.

 

Bizim için lider, “kim yolumuzu şaşmaz bir istikamet bilgisiyle gösteriyorsa” odur.

Gerçek lider, elindeki fikir kılıcıyla bütün düğümleri çözen ve kurtuluş yolunu gösterendir.

 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek, “Meydan” şiirinde parti gerçeğini gösteriyor ve kurtuluş yolunu ifşa ediyor. Ötesi hikâye!

 

“Biçare demokrasi,

Karanlıkta körebe.

Parti, bölücü alet

Batıdan bize hibe.

Gel de ey gerçek parti,

Partiyi batır dibe!”

Necip Fazıl Kısakürek/1975

Kerim BOZDAĞ – Baran Dergisi 675. Sayı

 

adminadmin